İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Cemal Paşa’yı kim öldürdü?

Cemal Paşa’yı kim öldürdü?
Ayşe Hür – 18.01.2009

1 Kasım 1918’de İstanbul’dan ayrıldıktan sonra Odessa üzerinden önce Berlin’e oradan Münih’e geçen Cemal Paşa, İsviçre’nin Davos şehri yakınlarındaki Klosters kasabasında bir yıl kalmış oradan ‘Hindistan İhtilali’ni örgütlemek üzere Moskova üzerinden Afganistan’a gitmişti. Afganistan’da yerel güçlerle bazı sorunlar yaşadı ve önce Moskova’ya, oradan da Tiflis’e dönmek zorunda kaldı. Tiflis onun son durağı oldu.

* * *

BİR ZAMANLAR . Yarın Sevgili Hrant Dink’in derin devletçe katledilişinin ikinci yıldönümü. Hâlâ olayın arka planı aydınlatılmadı. Hrant Dink’le iki kez karşılaşmış, ayaküstü birkaç cümlelik konuşmalar yapmıştık o kadar. İlk ve son yazışmamız ise Cemal Paşa suikastı konusunda olmuştu. Kendisi, bir aralar konu üzerine çalıştığını ama kesin bir sonuca ulaşamadığını, eğer istersem, elindeki belgeleri seve seve verebileceğini söylemişti. “İsterim elbette!” diye yazmıştım sevinçle, ama ne yazık ki bu mümkün olmadı. Çünkü birkaç gün sonra, sevgili Hrant, o meşum suikasta kurban gitti.

İDDİALAR . Daha sonra, TTK’dan Hikmet Özdemir suikastı Ermenilerin işlediğini iddia eden bir kitap yazdı. Cemal Paşa’nın torunu Milliyet yazarı Hasan Cemal, 5 Ekim 2008 tarihli köşe yazısında, ‘futbol diplomasisi’ vesilesiyle gittiği Erivan’da (Yerevan), dedesinin suikastçılarından birinin torunu olduğu söylenen Armen Gevorgyan’la tanıştırılmasının hikâyesini anlattı. Kendisine bu kişilerin dedesinin katillerinin bu kişiler olduğundan nasıl emin olduğunu soran bir mail attım ancak cevap alamadım. Son olarak, 9 Ocak 2008 tarihli Vatan’da Zülfü Livaneli Cemal Paşa’yı “Tiflis’te Ermeniler öldürdü” diye yazdı.

CEVAPLAR . Halbuki yıllardır, Cemal Paşa’yı Rusların öldürdüğüne dair önemli ipuçları vardı. Üstelik Cemal Paşa’yı “Ermeniler öldürdü”, “İngilizler öldürdü” veya “Ruslar öldürdü” diyenler aynı belge grubundan hareket ediyorlardı. Yani ortada yeni belge yok, sadece yorum farkı vardı. Bu hafta bu konuda yazdığım bir yazının genişletilmiş halini sunacağım. Yazıya geçmeden, sevgili Hrant Dink’in anısı önünde saygıyla eğilir, Ergenekon soruşturmasında alınan mesafenin, Ergenekon’la ilişkisi olduğu anlaşılan bu karanlık suikastın soruşturmasında da alınmasını dilerim.

* * *

Tiflis’te iken, Rusların kendisi hakkındaki olumsuz düşüncelerini (Afganistan politikaları) gidermeye çalışan Cemal Paşa, 9 Temmuz 1922’de Mustafa Kemal’e bir mektup yazarak, o sıralarda gerginleşen Ankara-Moskova ilişkilerinin düzeltilmesini, Enver Paşa’yla bir ilgisinin olmadığının ilanını ve Afganistan meselesini görüşmek üzere Ankara temsilcisi Ali Fethi (Okyar) Bey’le Kars veya Trabzon’da buluşmayı önermişti. Mektubuna cevap beklerken de, Osmanlı Devleti’nin Moskova Büyükelçisi Ahmet Muhtar Paşa’nın Tiflis’teki temsilcilik binasına gidip geliyordu.

O gece Yukovski Sokağı’nda neler oldu?

21 Temmuz 1922’de, saat 22.30 civarında yaverleri Nusret ve Süreyya Beylerle bu ziyaretlerden birinden kaldıkları otele dönerken, Büyük Petro Caddesi ile Rus gizli polisi ÇEKA’nın binasının bulunduğu Yukovski Sokağı’nın köşesinde, bir otomobilden çıkan tahminen on kişilik silahlı bir grubun saldırısına uğradılar.

Önce bir el silah sesi duyulmuş, olaya müdahale etmeye çalışan Karakin Dilanyan adlı bir itfaiye neferi vurulmuştu. İkinci silah sesinde adı öğrenilemeyen bir kadın acı acı bağırarak yere yıkılmıştı. Ardından yaylım ateşini andıran patlamalar başlamıştı. Genç yaver Mülazım Süreyya Bey, Paşa’yı korumak istemiş fakat yere serilmişti. Ardından Cemal Paşa ve Nusret Bey vurulmuşlardı. Ensesine ve beline üç kurşun yiyen Cemal Paşa ile beş kurşun yiyen Nusret Bey derhal ölmüşler, tek kurşun isabet eden Süreyya Bey ise hastanede hayata veda etmişti.

O gece, ateş açanlardan kimse yakalanamadı. Ertesi gün Taşnak fedailerinden Karakin Lalayan ve Sergo Vartanyan isminde iki Ermeni subay tutuklandı. Aynı gün, Cemal Paşa ve yaverlerinin tahnit edilmiş cenazeleri için Tiflis’teki Şah Abbas Camii’nde halkın, yabancı temsilcilerin ve Kızıl Ordu birliklerinin katıldığı görkemli bir cenaze töreni yapıldı.

Soru işaretleri

İstanbul’da yayımlanan Peyam-ı Sabah’ın 26 Temmuz 1922 tarihli nüshasında “Cemal Paşa Katledildi” başlıklı haberde, cinayeti bir Ermeni’nin gerçekleştirdiği, fakat ayrıntılı bilginin henüz ellerine ulaşmadığı yazıyordu. 28 Temmuz 1922 tarihli The Times gazetesinde Cemal Paşa’yı Ermenilerin değil, Cemal Paşa’nın Rusya’nın nüfuzunu kırmak için Enver Paşa ile Mustafa Kemal Paşa’yı barıştırmak üzere olduğundan şüphe edilen Rus ÇEKA’sının (daha sonradan KGB diye bilinen Rusya Gizli Polisi) öldürmüş olabileceğinden söz ediliyordu.

Ermeni gazeteleri olayı üzüntü ile karşılamışlar, katilin kim olduğu belli değilken, Ermenileri suçlamanın haksızlığına değinmişlerdi. Buna karşılık Rum gazeteleri, Cemal Paşa’nın bu sonu hak ettiğini yazmışlardı.

5 ağustosta Ankara’daki yabancı misyon şefleri ve Rus Sefiri Aralof, Başvekil Rauf (Orbay) Bey’i ziyaret etmişler, Aralof “Cemal Paşa, Türkiye’nin büyük bir evladı ve Rus-Türk dostluğunun ateşli bir taraftarı olduğu için, teessürümüz pek derindir” demiş, katillerin şiddetle takip edilerek, kırk kişinin tevkif edildiğini, muhakeme neticesinde faillerin şiddetle cezalandırılacakları hususunda teminat vermişti. Ancak 10 gün sonra Sovyet Sefareti’nde Aralof’a göre Rauf Bey, Sovyet istihbaratına göre Erzurum Mebusu Durak Bey tarafından çıkarılan şüpheli bir yangın, taraflar arasındaki ilişkilerin çok gergin olduğunu gösteriyordu.

Cenazeler Erzurum’a getiriliyor

Bunlar olurken, TBMM’nin aldığı karar uyarınca Cemal Paşa’nın kardeşi Yüzbaşı Kemal (Doğuluoğlu) Bey Tiflis’e giderek cenazeleri Kazım Karabekir’in sağladığı özel trenle Erzurum’a getirdi. 28 Eylül 1922 günü, Cemal Paşa ve yaverleri Kars Kapısı’nda, 1914’teki Sarıkamış hezimetinin mimarlarından Hafız Hakkı Paşa’nın kabri yanına sade bir törenle defnedildiler. Aynı gün, Ermeni subaylar Lalayan ve Vartanyan’ın yargılanmalarına başlandı. Ancak suçlama için yeterli kanıt bulunamadığı için tutuklular kısa sürede salıverildiler. O günden bu yana tam 88 yıl geçti ve hâlâ Cemal Paşa suikastının üstündeki sis perdesi kalkmadı.

BİRİNCİ SENARYO: İngilizler mi öldürttü?

Suikastla ilgili iddiaların en zayıfından başlayalım: Teşkilat-ı Mahsusa mensubu, Lübnanlı Dürzî lider Emir Şekip Arslan’a göre, Cemal Paşa bir İngiliz komplosuna kurban gitmişti. Zira, Cemal Paşa’nın Bolşeviklerle birlikte yürüttüğü Afganistan projesi, Hindistan’daki İngiliz egemenliğine karşı büyük bir tehdit oluşturmaktaydı. Öyle ki, Cemal Paşa Afganistan’daki İngiliz nüfuzunu kırmak ve bir Rus-Afgan anlaşmasını sağlamak için de büyük çaba göstermiş ve bu konudaki görüşlerini, 1921 sonbaharında İngiltere Dışişleri Bakanı Lord Curzon’a yazmıştı. Hatta Kabil’deki İngiltere Elçisi Henry R. Dobbs’a “Şayet İngilizler Mustafa Kemal ile şerefli bir sulh yapmazlarsa Hindistan’da ihtilal çıkarmak için oraya kuvvetlerimle yürüyeceğim” diyerek tehditte bile bulunmuştu. Paşa bu görüşmesini Semarkandlı Mevlana Ubeydullah’a anlatmış, o da “Paşa iyi bir komutandı fakat diplomat değildi” diyerek suikastı Paşa’nın bu açık sözlülüğüne bağlamıştı.

İngilizler çok sevinmişti

Şekip Arslan hikâyeyi şöyle tamamlıyordu: “…[Ö]lüm haberi Avrupa’ya 25 temmuz gibi ulaşmıştı. Hatırladığım kadarıyla o gün Londra’da, İngiltere ve Fransa’nın Suriye ve Filistin hakkında imzaladıkları ‘Manda’ adı verilen gizli bir antlaşmayı onaylayan Cemiyet-i Akvam Kararı’nı protesto ediyorduk. Cecil Oteli’ndeyken bir İngiliz General sevinç içinde yanımıza gelmiş ve ‘Cemal Paşa öldürüldü, umarım yakında Enver de kendisine katılır’ demişti.”

Şekip Arslan, ayrıca İngiliz gazetelerinin de Cemal Paşa’nın ölüm haberine çok sevindiklerini, İngilizlerin Bolşeviklerle mücadele etmesine rağmen Enver ve Cemal Paşaları tehlikeli gördüklerini söyleyerek, cinayetin kesinlikle İngilizlerin işi olduğuna inanıyordu. Arslan’a göre, İngilizler bu iş için Ermeni intikamcıları kullanmış olabilirlerdi.

Ancak, Şekip Arslan’ın Talat Paşa’nın 21 Mart 1921’de Berlin’de vurulduğu gün Enver Paşa’ya yazdığı mektupta, Ermeni fedailerinin Talat ve Cemal Paşa’yı öldürmek için Fransız askeri kılığına girerek, bir sene önceden Berlin’e geldiklerini belirttiği hatırlanınca, bu iddiaları çok inandırıcı görünmez, ancak 1990’dan sonra açılan Sovyet arşivlerinde çalışan Mehmet Perinçek’e göre de, Türkiye’de görev yapan Sovyet diplomatlarından Nikolay Raviç, Cemal Paşa’nın öldürülmesini İngiliz istihbarat servisinin bir işi olarak görüyordu. Amaç, Türk-Sovyet ilişkilerini bozmaktı.

İKİNCİ SENARYO: Ermeniler mi öldürdü?

Bu tez, hem Türkiye’deki resmî tarihçiler hem de milliyetçi Ermeni çevreleri tarafından savunulur. Türk tarafına göre, suikasttan sonra Tiflis’te Taşnak Partisi üyesi 199 kişinin tutuklanması ve Ankara Hükümeti’nin 23 Ağustos 1922’de Ermenistan Hükümeti’ne sert bir nota göndermesi suikastı Ermenilerin gerçekleştirdiğinin ilk kanıtıdır. Söz konusu notada, katillerin bir an evvel yakalanarak Türkiye’ye iade edilmesi, eski Türk devlet adamlarına yönelik suikastların devam etmesi halinde bundan Erivan Hükümeti’nin sorumlu tutulacağı tehdidini savurmuştu.

Ermeni Hükümeti ise cinayetin ertesi günü önce Tiflis’teki Osmanlı Devleti temsilciliğine, daha sonra Kazım Karabekir’e taziye mesajları göndererek suikast olayı ile hiçbir ilgisinin olmadığını ifade etmişti.

Delil değil kanaat

Aynı şekilde, Cemal Paşa’nın ve yaverlerinin cenazelerinin Erzurum’a getirilmesini talep ederken Şark Cephesi Komutanı Kazım Karabekir Paşa’nın “Taşnak mezalimi Erzurum’da ebedî bir hatıra bırakmış olur” şeklindeki ifadesi, İttihatçıların eski Maliye Nazırı Cavit Bey’in 22 Temmuz 1922 Cumartesi günü defterine “Zavallı Cemal Paşa’nın şahadeti de teeyyüd etti. Hem şehit oldu, hem pek haksız olarak diğerlerinden daha haksız olarak bir Ermeni kurşunu ile. Belki bunda bir İngiliz parmağı da var. Fakat şüphem yok ki, silahı çeken el bir Ermeni elidir. (…)” yazması Türk tarafı için ‘Ermeni parmağı’nın delilidir!

Ermeni tarafına göre ise, Cemal Paşa’yı Shahan Natalie adıyla tanınan Hagop Der Hagopian’ın, Ermeni kırımının intikamını almak üzere kurduğu Nemesis adlı örgütün Stepan Dzaghiyan, Bedros D. Boghosyan ve Zareh Melik Şah Nazaryan’dan oluşan timi öldürmüştür. 15 Mart 1921’de Talat Paşa’yı öldüren de Nemesis mensubuydu. Nemesis üyelerinden Arşavir Şıracıyan’a göre, Taşnaklar 1919 yılı içinde İstanbul’da yayımlanan Ermeni gazetesi Jagadamard’ın binasında bir ‘suikast takip bürosu’ kurmuşlardı. Gelişmeler buradan izleniyor ve talimatlar, ölüm emirleri buradan veriliyordu.

Cemal Paşa’yı severlerdi

Suikast sırasında Moskova’da bulunan Rıza Nur ise bu iddiaları inandırıcı görmemişti. “Harb-i Umumi’de Ermenilere hiçbir fenalık yapmamıştı. Bilakis birçok Ermenileri Suriye’ye alıp onları ölümden kurtarmıştı. Laekal elli bin Ermeni’nin canını kurtarmıştı. Bu halde Ermeniler ne diye bunu vuruyorlar,” diye sormuştu. Benzer şekilde, İstanbul’daki Ermeni gazeteleri de Cemal Paşa’nın Ermeniler tarafından öldürülmesi için hiçbir neden olmadığını Cemal Paşa’yı Bolşeviklerin öldürmüş olabileceği yolunda yayınlar yapmışlardı.

İttihatçı gazeteci Hüseyin Cahit Yalçın ise şöyle der: “Aklımın almadığı bu cinayetin acısını, Lausanne Konferansı esnasında Sovyet Hariciye Nazırı Çiçerin karşısında hatırladım. Ona ilk sualim: ‘Cemal Paşa’yı siz öldürtmüşsünüz’, demek oldu. Çiçerin yüzünün hiçbir çizgisi titremeden bu sualimi dinledi. Sakin bir diplomat tavrıyla cinayeti yapanların Ermeni olduklarını ve cezalarını bulduklarını temin etti.”

Zeki Velidi Togan, anılarında Cemal Paşa’yı öldürenlerden bir Ermeni ile görüşmesini şöyle anlatmaktadır: “[1923’te] Biz Herat’a hareket ederken orada olan Rus kuryeleri 17 haziranda Carkul denilen yerde arkamızdan gelip yetiştiler. Bunların birisi Rus, diğeri Karapet isminde bir Ermeni idi. Yanlarında gene iki üç Rus askeri vardı (…) Akşam onlarla aynı sarayda kaldık. Ermeni (…) Enver ve Cemal Paşaların akıbetlerinden haberdar olarak konuşuyordu. (…) Kabil’de öğrendiğimize göre bu Ermeni Karapet Tiflis’te Cemal Paşa’yı öldürenlerden birisi imiş.”

Yeni Sovyet belgeleri

Mehmet Perinçek’e göre, 17 Ağustos 1922 günlü Rusya Komünist Partisi (Bolşevik) Merkez Komitesi tutanaklarında da şu ifadeler vardır: “Cemal Paşa’nın öldürülmesiyle ilişkili Kafkaslar-Ötesi [Mavera-ı Kafkas] Olağanüstü Komisyonu son derece enerjik araştırmalar yapıyor. Suikastın da, herhalde suikast hazırlıklarının da gerçekleştirilmesi Taşnaklar’a yakın insanlar olduğunu sanmak için bazı ipuçları vardır. Cemal Paşa’nın öldürüldüğü gün Tiflis’te bulunan Taşnak Partisi Merkez Komitesi üyeleri daha sabahtan yani suikasttan evvel kaybolup saklanmışlardır. Sorumlu görevi olan bir sürü Taşnak da saklanmıştır. Taşnaklar arasında tutuklama yapılmıştır.” (Radek’in hazırladığı ilk taslakta suikastı ‘Taşnak teröristlerinin’ işlediği yazılı olup, bu tür sert ifadeler Stalin tarafından metinden çıkarılmıştır.)

Partinin 23 Kasım 1922 tarihli oturumun tutanaklarında şu kısa bilgi yer almıştır: “Cemal Paşa’nın ailesine yardım için alınan karar: Öldürülmüş Cemal Paşa’nın ailesine 5.000 altın ruble vermektir.” Mehmet Perinçek’e göre bu, Rusların Cemal Paşa’yı ‘önemli ve değerli bir devlet adamı’ gördüklerine delildir.

ÜÇÜNCÜ SENARYO: Ruslar mı öldürdü?

Bugün giderek ağırlık kazanan teze göre ise (geçtiğimiz haftalarda Habertürk’teki Teke Tek programına katılan Murat Bardakçı da aynı şeyi söyledi) Cemal Paşa suikastının ardında Rus ÇEKA’sı vardır. Bu tezin sahipleri arasında bir bölüm ise, suikastı düzenleyenlerin Ruslar olmasına rağmen, tetikçilerin Gürcü mafyası ya da Ermeni komitacılar olduğunu ileri sürüyorlar.

Bu tezin savunucularına göre Ruslar, 1922 baharında Enver Paşa’nın Buhara’ya geçtiğini, burada kendilerine karşı bir ayaklanma hazırlığı içinde olduğunu öğrenmişlerdi. Afganistan’la ilgili faaliyetlerini bildikleri Cemal Paşa’nın da bu projenin içinde olmasından şüphelenmeleri çok doğaldı. Cemal Paşa, Enver Paşa’yla hiçbir ilgisi olmadığını defalarca söylemişse de Rusları ikna edememişti. Bu nedenle Ruslar kendisinden Moskova’yı terk etmesini istemişlerdi. Cemal Paşa’nın Tiflis’e gelişi bu yüzdendi.

Ankara-Moskova gerginliği

ÇEKA’nın Moskova’yı terk etmesini istediği kişiler arasında bulunan Halil (Kut) Paşa, Sovyet Merkez Şûrası’nda bulunan eski bir arkadaşının kendisine “Şûra merkezinde Cemal Paşa’nın öldürülmesine karar verildiğini, ancak bu cinayetin Moskova’da değil Tiflis’te tatbik edileceğini ve suikastı yapanların da Ermeniler olduğunun ilan edileceğini” söylemişti. Halil Paşa bu bilgiyi derhal Cemal Paşa’ya ulaştırdığını ancak Paşa’nın “Amma yaptın Halil’ciğim, beni niye öldürmeye kalksınlar, sonra benim Suriye’de Ermenilere yaptığım yardım herkesin bildiği şeylerdir. Neden olsun bu?” dediğini eklemişti.

Aynı şekilde, 10 Mayıs 1922’de Moskova’dan casusluk yaptığı iddiasıyla olaylı bir şekilde uzaklaştırılan Ankara’nın Moskova temsilcisi Ali Fuat (Cebesoy) Paşa da Moskova’dan ayrılırken (ki Ahmet Muhtar Bey kendisinin ardından gönderilmişti) Cemal Paşa’yı hayatının tehlikede olduğu konusunda uyarmıştı.

Tetikçiler Gürcü müydü?

28 temmuz günlü The Times gazetesinde Cemal Paşa’yı Ermenilerin değil, Sovyet istihbaratının öldürdüğü iddia edilmişti. Suikast olayını en yansız şekilde veren gazete olan Peyam-ı Sabah’ın 30 Temmuz 1922 tarihli nüshasında ise Avrupa gazetelerine atıfla, Cemal Paşa’nın, Mustafa Kemal ile Enver Paşa’yı barıştırmak istemesi yüzünden Ruslar tarafından öldürüldüğü yolundaki haber boy göstermişti. Bu haber üzerine Vakit gazetesinin muhabiri, Rus sefareti yetkilileriyle bir mülakat yapmış, ancak Ruslar suikast olayı hakkında bilgileri olmadığını söylemekle yetinmişlerdi.

1930 yılında, E. V. Dumbadze tarafından Paris’te Rusça yayınlanan ÇEKA ve Komintern’in Hizmetinde adlı kitapta Dumbadze şöyle diyordu: “Tiflis’te yurtdışına çıkmadan önce, Batum GPU’sunun (gizli polisi) başkanı ünlü Çekist Edijibiya Yoldaş’la görüştüm. Onunla sohbet ettim. Eski hatıralarımızı tazeledik ve bu esrarlı konuyu mevzu ettik. İşte o zaman Edijibiya bana, Cemal Paşa’yı ünlü bir eşkıya olan Sergo Labedze’nin öldürdüğünü söyledi. Labedze bu suikastı Gürcü ÇEKA’sının emriyle gerçekleştirmişti. Gürcü ÇEKA’sına da böyle bir operasyonun yapılmasını Moskova emretmişti. Türk eski nazırının öldürülmesi niçin gerekli olmuştu bilmiyorum. Aynı şekilde Edijibiya da bu konuda bir şey bilmiyordu.”

2003 yılında Bakû Devlet Üniversitesi Tarih Fakültesi’nden Musa Kasımov, Gürcistan arşivlerine dayanarak suikastın KGB’nin tetikçisi Sergo Labedze tarafından yerine getirildiği iddiasını tekrarlamıştı. Kasımov’a göre Labedze suikasttan bir süre sonra önce kimliği belirsiz kişilerce saldırıya uğramış, hastanede 4-5 ay yattıktan sonra KGB tarafından eski suçları bahane edilerek kurşuna dizilerek susturulmuştu.

2005 yılında Abdülvahap Kara bu tezi tekrarlamış ve cinayetin daha sonra Stalin’in gözdesi olarak KGB şefliğine kadar yükselecek olan ve acımasızlığıyla ünlü Lavrenti Beria’nın ilk önemli kanlı operasyonu olduğunu söylemişti.

Son olarak Hikmet Özdemir’e göre, 1952 yılında Cemal Paşa’nın oğlu Behçet Cemal’in, suikastın 30. yılı nedeniyle yayımlanan yazısında “Kahpe Rus Polisi, Türk milliyetçilerine bir darbe daha vurmuştu” demiş, Mustafa Kemal’in yakın çevresinden Tevfik Bıyıklıoğlu da “Bolşevikler, Cemal Paşa Afganistan’a geçerse, Enver’le birlikte Ruslara karşı cephe alacaklarından çekindikleri için, önce Cemal Paşa’yı Tiflis’te, iki hafta sonra da Enver Paşa’yı Buhara’da şehit etmişlerdi” diye yazmıştı.

Şimdi, iddialar bu kadar çeşitli, deliller bu kadar bulanık iken “Cemal Paşa’yı Ermeniler öldürdü” diye kestirip atmak sizce doğru mu?

Kaynak: Feridun Kandemir, “Cemal Paşanın Son Günleri,” Yedigün, Cilt III-IV, s. 73-85, 1 Ağustos-31 Ekim 1934, Yazı Dizisi; Hüseyin Cahit Yalçın, “Cemal Paşa”, Yedigün, Cilt VII, S. 159, Mart 1936; Fehmi Nuza, “Cemal Paşa’yı Kimler Öldürdü veya Öldürttü?”, Türk Kültürü, Cilt XXI, S. 243, Temmuz 1983, s. 454-464; Emir Şekip Arslan, Sürgünde Üç Ölüm, Yay. Haz. Ömer Hakan Özalp, Truva Yayınları, 2004; Mehmet Perinçek, “Cemal Paşa’nın ailesine 5 bin altın Sovyet yardımı”, Toplumsal Tarih, Temmuz 2006, S.151, s. 60-61); Arşavir Şiracıyan, Bir Ermeni Terörist’in İtirafları, Kastaş, Yayınları, 1997; Abdülvalap Kara, “Yeni Bilgi ve Belgeler Işığında Cemal Paşa’nın Son Günleri ve Ölümü”, Türk Dünyası Araştırmaları, Sayı 156, Haziran 2005, s. 83-92; Hikmet Özdemir, Üç Jöntürk’ün Ölümü: Enver, Cemal, Talat, Remzi Kitabevi, 2008.

Yorumlar kapatıldı.