İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Maraş

Maraş 
Yağmur ATSIZ yagmuratsiz@stargazete.com

Bugün Kahramanmaraş Katliámı’nın 30. Yıldönümü. 19 Aralık 1978’de yaklaşık 350 Maraşlı ‘kimliği belirsiz’ kişiler tarafından hunharca katledilmiş ve sonra mesele bermûtád örtbas edilmişdi.

24 Nisan 1915’i, yáni Ermeni Kırımı / Tehcîri / Soykırımı / Muqátelesi (adına ne derseniz deyin) Feláketi’ni anlamaksızın 19 Aralık 1978 Feláketi’ni anlayamazsınız.

3 Hazîran 1889’u, yáni önce ‘İttihád-ı Osmánî’ adıyla kurulan ‘İttihád ve Terakkıy Cemiyeti’ni anlamaksızın da 24 Nisan 1915’i anlayamazsınız.

Ama eğer bunları anlarsanız muhtemelen arada yáhut daha sonra cereyán eden pek çok hádiseyi, meselá 1934 Edirne Pogromu’nu, 1941 Varlık Vergisi Zulmü’nü, 1955 6/7 Eylül Alçaklığı’nı, 1963/64 Rum Tehcîri’ni, 1 Mayıs 1977 Taksim Katliámı’nı, 16 Mart 1978 Beyazıd Meydanı Katliámı’nı, 18 Nisan 1978 Malatya Katliámı’nı, 1980 Çorum Arbedeleri’ni, Madımak’ı (1993), Abdi İpekçi’yi, Uğur Mumcu’yu, Ahmet Taner Kışlalı’yı, Sabahat Üçok’u, Hrant Dink’i, Trabzon ve Malatya’da boğazlanan Hıristiyanları, 12 Eylül Kahbeliği’ni, Diyarbakır Cezáevi Cehennemi’ni, zorla boşaltılan 3.500 Kürd köyünü, ‘Özel’ Çalışma Grupları’nı, Danıştay Suikasdı’nı, Susurluk’u, daha nice námussuzluğu ve niháyet Ergenekon’u da yerli yerine oturtabilirsiniz.

O zaman yine muhtemelen benim, 14 Kasım 2008 tárihli ve ‘Tarziye’ başlıklı yazımda niçin 1915’de hayatlarını kaybeden yáhut buna eşdeğer zulme uğrayan Ermeniler için özür dilediğimi anlarsınız. Ama bunu yaparken neden önce çıkmaz ayın son çarşambasına kadar ‘evvelá’ onların Türklere ve Kürdlere yaptıkları için özür dilemesini beklemek istemediğimi, çünki ‘evvelá’ kendi evimizin içini temizlemez isek komşuların evlerine dáir ukalálık etme hakkımız bulunmadığı kanaatini savunduğumu da anlayabilirsiniz belki… Ve niháyet, eğer biz doğru yönde bir adım atarsak onlar da bunun karşılığını vereceklerdir elbet, ama onlara ‘doğru’ yolu göstermek bizim haddimiz değildir, tezime de o zaman bir nebze hak verirsiniz.

Ben bu bakımdan, bir grup Türk entellektüeli tarafından geçen hafta başlatılan ‘Ermenilerden Özür Kampanyası’na karşı gösterilen o aşağılayıcı, kibirli ve küfürbaz tavrı da derin bir teessür ve hüzünle izliyorum.

‘Yüce Başbuğ Türkeş’in mür’idleri ve várisleri olduklarını iddia edenler!

Bir an için gulguleyi keserseniz sizlere ufak bir hikáye anlatmak istiyorum:

Ben Türkeş’den hoşlanmam. O da benden hoşlanmazdı ve bu yüzden aleyhime öyle bir komplo çevirdi ki 1976’da Kanada polisi beni ‘terorist’ suçlamasıyla derdest etdi ve canımı zor kurtardım.

Öte yandan ‘yiğidi öldür ama hakkını yeme!’ fehvásınca bázı politik davranışlarını da son derece takdîr etdiğimi dáimá vurgularım. ‘Devlet Adamı’ yanını inkár edecek kadar alçalmam!

1993 Yılı’nda Türkeş Ermenistan’la tárihî bir barışıklık projesini gerçekleştirmek üzereydi. Gizli olarak Ermenistan’daki en üst düzey yetkililerle temás hálindeydi. Bu meyanda Türkiye-Ermenistan sınırında çok görünür bir yere yüksek bir anıt taş dikilecek, bu taşın Ermenistan’a bakan yüzünde Türkçe, öbür yüzünde Ermenice olarak 1915 Feláketi’nden duyulan teessüf ve ‘bütün’ kurbanların ruhlarından dilenen özür yer alacakdı.

Sonrası da çorap söküğü gibi gidecekdi.

Bunun ayrntılarını ve kimlerin engellediğini Proje’nin diğer ‘mühendisleri’, ki çoğu hayatdadır, bizzat anlatabilirler.

Türkeş sizlerden daha mı az milliyetçiydi, a keskin zekálılar?

Yorumlar kapatıldı.