İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Dünayanın Bir Ucundan Arapkir’e Mektup VarArapkirlinin topalına Bağdat’ta rastlamışlar

Mektup I

Murat bey merhaba,

Arapkir 2008 başlıklı yazınızı internette gezerken yakaladım, çok duygulandım, bunu sizinle paylaşmak istedim. Su satırlarımı haritada Japonya’nın üzerinde Rusya’ya ait Sakhalin adasından yazıyorum.
Ne arıyorsun oralarda dersen, “Arapkirlinin topalına Bağdat’ta rastlamışlar” sözü aklıma gelir ilk önce. ENKA’nın bir şantiyesi burası bende Elektrik mühendisi olarak çalışıyorum. Yine Enka ile Musul’da bir çimento fabrikasında isletme yapıyoruz. Sene 1986. Süleymaniye’deki bir çimento fabrikasını ziyaret eden arkadaşım döndüğünde koşarak yanıma geldi senin hemşerini gördüm diye. Bir Türkün fabrikaya geldiğini duyan ustalardan biri arkadaşıma yanaşıyor Türkçe konuşarak `Ben Agopyan usta Türkiye’den, Arapkir’den buralara geldik diyor` Bu olayda yine gurbette beni buldu çok hoşuma gitmişti, çok duygulanmıştım.

Arapkirliler nedense Arapkir konusunda biraz şovenist oluyorlar. ODTU de okurken yurttaki oda arkadaşlarıma o kadar Arapkir’i anlatmışım ki, bir gün benden intikam alırcasına biri başlıyor Arapkir’i anlatmaya bitiriyor veya bitirmeden diğeri başlıyor / devam ediyor.

Öğrenciliğim sırasında Türkiye iç savaş yaşıyor, Bizim solcu Arapkirli birini faşistler dövmüş. Dövenler Site yurdundan. Arkadaşın bir yakını site yurdunda kalan bir Arapkirliyi yakalıyor ( ismini şimdi hatırlamıyorum ).
Utanmıyor musun Hemşerini nasıl dövdünüz gibilerinden sözler ediyor. Bizim faşist hemşerimiz yurdun ileri gelenlerinden. Herkesi tek sıraya sokuyor, hanginiz hemşerimi dövdünüz diye sorguluyor.( herhalde bundan sonra oradan aforoz etmişlerdir hemşerimizi )

Benim ismim Selçuk Elçi Dedemi belki tanırsınız Berber Ali. Dükkânı çarsı hamamı altındaydı. Burada sizi okuma zahmetine soktuğumu düşünerek kesiyorum, daha da yazmak sizce de uygunsa yazışalım.
Saygılarımla, 

Selçuk Elçi  selci@BETSBV.COM

Metup II

Murat Bey,

Çok sevindim, yazımı Hyetert Okuyucu mektuplarına koymanız beni mutlu eder. Hatıralara doğru ufak bir duygusal yolculuğu, barış ve kardeşlik adına sizinle paylaşmak isterim.

Bende Arapkir’e 16 yıl aradan sonra 2003’de gitmiştim. Öğretmen evinde iki gece kaldım. Bir taksi ile anlaştım iki gün boyunca sabah yedide beni alıp akşam yatmaya bıraktı. Çocukluğumda uzaktan görüp de gidemediğim mahalleleri, çayları bir bir gezdim.

Dayım ve dedemler bir ara sizin de bildiğiniz Sarkis Mireşoğlu’nun evlerinin karşısındaki evde kalıyorlardı, bende onlarla beraberdim. İlkokula orada Mireşoğlu’nun oğlu Ararat ile aynı sene başladım, .
Oyun için onların evine girip çıkıyorduk, Mireşoğlu bizi halinin üzerinde güreştiriyordu.

Ayni sene bir yaz günü bir cebime sigara diğer cebime kesme şeker koyup soluğu damda aldım. Başladım sigara içme girişimine, ağzım tütünden acıyor bu sefer kesme şeker atıyorum ağzıma. Tam bu sırada Araratgilin evinden üç kadının beni meraklı gözlerle izlediklerini gördüm. Ne arıyor çocuk damda diye merak ediyorlar. Telaşlandım yakayı ele verdik diye. Gidip söylerlerse dayak var dayımdan. Çocukça aklımla başladım namaz kılma taklidine. Ermeni komşular koşarak yetiştiriyorlar `Torununuz Allaha yakın olmak için damlara çıkıyor namaz kılıyor`. Dayım Anneannem kafa kafaya vermişler, bu çocuk ermiş olacak, bu bir emare aman kimseye söylemeyelim demişler tılsım bozulmasın. Yıllar geçip ben üniversitede okurken dayımla aramda geçen ufak bir tartışma sırasında bana söyle dedi “ Yıllarca bekledik ermiş olasın diye sen ola ola kominis oldun” Onların gözünde de sol görüşlü bir öğrenci olmak kominis! olmak demekti – her ne kadar hiç bir zaman solculuğum bu çizgide olmasa da – Nereden cıktı bu dayı diye sorduğumda “ sen çocukken Allaha yakın olmak için damlara çıkıp namaz kılan adamdın, şimdi ola ola kominist oldun”. Bende işin gerçeğini dayıma o zaman anlattım gülerek bir bir. Olay, sigara içmemi yakalayan Ermeni komşularımızı şaşırtmaktı diye.

Ben de son gezimde Mireşoğlu’nun evinin önüne geldim oraları görüntüledim, kapılarını çalıp çalmadığımı anımsamıyorum fakat İhtiyarlar duymazlar rahatsız etmeyeyim diye geçirdim içimden. İstanbul’da Ararat’a rastlarsam söylerim dedim. Onunla da herhalde otuz altı sene içinde iki veya üç kez karşılaştım.

Dayım Buğday meydanında terzilik yapıyordu. Kalfası Mardiros. Ben ortaokul sıralarındayım bir yaz günü ani bir kararla üç arkadaş kum kamyonuna gizlice atlayıp çaya gittik. Yanımıza hiç bir şey almamışız. Öğle olunca acıktık. Çay boyu yürüyüp yaban inciri, böğürtlen filan bulup yemeyi düşünüyoruz. Uzaktan fark ettim, Mardiros, kardeşi Murat, birkaç daha Ermeni çocuk başlarında babaları Artin dayı öğleliklerini çıkarmış hazırlık içindeler. Biz rahatsız etmemek için çayın karşısına geçtik onları görünce, yürüyüşümüze devam ediyoruz. Babaları bizi fark etti, el işareti ile çağırarak davet etti. Sıkılarak gittik bağdaş kurup oturduk.
Artin dayı sofra bezi üzerine on kat sac ekmeğini sermiş üzerine piramit gibi çoban salatasını yığıyor, sert Arapkir peyniri, domates, salatalık, biber, soğan, reyhan. Ömrümde böyle bir lezzet tatmadın şu yaşıma kadar. Mardiros ve Murat’ı daha sık görürüm Istanbul da ( bir kaç senede bir ). Her seferinde de bu gelir aklıma anlatamadan edemem. Nur içinde yatsın Artin dayı.

Yine buğday meydanında tuhafiyeci Agop abi çok sevdiğim insanlardandı, çocukluğumun güleç simalarından biriydi. Arapkir’de ilkokula başlayınca babamdan iki tekerlekli ufak bisikletimi istedim. Bisikletim gelip, dayım dükkânın önünde sandıktan çıkarınca, binmemle birlikte doğru eve sürdüm. Agop abi aman düşmesin diye peşimden refleksle fırlamıştı. Bu Arapkir’e gelen ilk çocuk bisikleti idi herhalde. Arkasından Ararat’ın bir bisikleti oldu.

Yetmişli yıllarda rahmetli babam Bakırköy İstanbul caddesine TV tamir dükkânı açmıştı. Duyan hemşerilerimiz hayırlı olsuna geliyorlar. Bir gün Bakırköy kilisesinden ihtiyar bir adam geliyor ( dini unvanını hatırlamıyorum ), Duymuş Berber Ali’nin oğlu Hüsnü TV tamir dükkânı açtı diye. Babama şunları söylüyor: “ Babanız çok iyi bir berberdi, eli çok hafifti “ Babamda duygusallaşıp bir sigara yakmıştı bunları anlatırken.
Şimdi her şey anılarda kaldı.
Saygılarımla.

Selçuk Elçi 

Sayı Selçu Elçi’ye ilgisinden ve duygu dolu bu mektupları nedeniyle yürekten teşekkür ederim. 
Sevgiler.
Murat Bebiroğlu

Yorumlar kapatıldı.