Her gün şehit cenazeleri kaldırılırken, toplumda teröre duyulan haklı nefret, öfke giderek büyüyor ve şiddete dönüşme eğilimleri gösteriyor. Bu ortamda doğan öfkenin ve şiddet eğilimlerinin bazı bilim adamları ve medyanın bir bölümü tarafından Ermenilere yöneltme gayretleri görülüyor.
Geriye doğru baktığımızda, ne zaman batı ülkelerinde soykırımla ilgili bir karar söz konusu olsa bazı çevrelerin, Ermenilerin nasıl caniler olduğunu, Osmanlı’ya nasıl ihanet ettiklerini, nasıl arkadan vurduklarını yazıp çizmeye başladıklarını görüyoruz. Daha ironik olan ise, Osmanlı’da toplam Ermeni nüfusunun 1,2 milyon civarında olduğu ileri sürülürken, bu Ermenilerin inanılmaz sayıda Müslüman’ı öldürdüğünün söylenmesi. Bu cinayet sayısı resmi tarihe göre en az 525 bin civarındayken, bazı yazarlara göre 3 milyonu aşıyor. Düşünün ki I.Dünya savaşında, zamanın en gelişmiş devletleri, toplarıyla, tüfekleriyle, uçaklarıyla, gemileriyle ve hardal gazıyla toplam 9 milyon civarında asker öldürebilmişlerdir. Kurtuluş savaşında toplam asker, subay şehit sayısı 9.167 kişidir. Ne yazık ki, toplumsal paranoyanın yükseldiği, ırkçı yaklaşımların öne çıktığı zamanlarda bu tartışmayı yapmak mümkün olmaz. Tehditler çoğalır, laf atmalar hatta küfürler yer yer görülmeye başlar. Küçüklü, büyüklü tacizler görülür. Ermeni sorununun her gündeme gelişinde bu gibi yaklaşımlar neredeyse günlük olay sayılır oldu.
Diğer taraftan ne zaman PKK büyük bir olay çıkarsa, sorun bir şekilde Ermenilere mal edilir. Terör örgütü ile Ermeniler arasında bağlantı kurulur. Abdullah Öcalan’ın Ermeni olduğu –hiçbir kanıt ve belge olmadan- yıllarca yazılıp çizildi. Kaldı ki Ermeni kökenli olsa ne fark edecek, sorun Ermeni sorunu mu olacak? Zamanın içişleri bakanı, Öcalan’a hakaret etmek için “Ermeni dölü” dedi. Burada ilginç olan bu tutumun iki yanının olması. Önce Ermeni sözü küfür ve hakaret olarak kullanılıyor, ikinci olarak kin ve nefret Ermenilere yöneltiliyor.
Son dönemde ise, ABD kongresinde soykırım konusunun tekrar gündeme geldiği bu günlerde, PKK yeniden atağa geçti, şehit cenazeleri çoğaldı. Arka arkaya gelen ölüm haberleri, toplumu öfkelendirdi, kabaran öfke şiddete dönme eğiliminde. PKK’ya kızgınlık, kin ve nefret katlanarak ABD’ye yöneldi. Diğer taraftan medyanın büyük bir bölümü de yangına körükle gitti. Son yıllarda sürekli körüklenen, yükselen milliyetçilik hatta şoven ve ırkçı yaklaşım ve medyanın körüklemesiyle toplumun şiddete yönelmesi beklenen sonuçtu. Çeşitli yerlerde DTP parti merkezleri taşlanıyor, medyada pek yer almazsa da yer yer Kürt olduğu için saldırıya uğrayanlar duyuluyor.
İşte bu ortamda, bazı çevreler Ermenileri yeniden hedef haline getirmeye çalışıyor. Çünkü en büyük şahinlerimiz bile şiddete dönüşen öfkenin Kürt halkına yönelmesinden korkmaya, çekinmeye başladı. O halde ABD yanında başka hedefler göstermek gerekiyor. Ne yazık ki biz Türkiye Ermenileri bu manipülasyonla hedef haline geliyoruz. Önce Türk Tarih Kurumu başkanı Halaçoğlu, hiçbir kanıt, hiçbir geçerli belge göstermeden, PKK terörünün bir Kürt meselesi değil, Ermeni meselesi olduğunu söyledi. Kürt halkı denen bir halkın olmadığını tamamen bilimsel belgelerle kanıtladı (!). Sünni Kürtlerin Türkmen kökenli, Alevi Kürtlerin ise Ermeni dönmesi olduğu kesinleşince ortada Kürt denen bir halk da, Kürt meselesi de kalmadı. Bunlar yetmezmiş gibi PKK ve TİKKO örgütlerinin kaynağının bu dönme Ermeniler olduğunu açıkladı. Bu bilimsellikle bağdaşmayan tutum ne yazık ki bazı çevrelerden de destek gördü. Her yazıya cevap yetiştiren Sayın Halaçoğlu nedense, PKK’nın neden Ermeni meselesi olduğunu açıklayamadı. Bazı ölü teröristlerin sünnetsiz olduğundan yola çıkarak PKK’yı Ermeni ilan etmenin bilimle nasıl bağdaştığını anlatmadı. Ama hem de Türk Tarih Kurumunun başkanı sıfatını taşıyan bu kişi bu iddiayı ileri sürdü ve Ermenileri hedef göstermekten de kaçınmadı.
Türk Tarih Kurumu başkanının suçlamaları, manipülasyonu ilk sonuçlarını verdi. Bir şehit cenazesinde il müftüsü “Bu Ermeni p……lerinin dersini ulus olarak, millet olarak vermeyi bizlere nasip et yarabbi. Teröristlere silah vererek, beyaz saraylarını siyah saray yapanlar utansın. Ama bu millet size de hesap soracak. Uçaklarını bu milletin semalarında uçururken tanklarını atanlar, siz de bu milletin tokadını yiyeceksiniz” diyordu. (1)
Bu konuda -ne yazık ki-, Halaçoğlu yalnız kalmadı. Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu (USAK) Başkanı Doç. Dr. Sedat Laçiner’in, Haber 7 Kanalı’nda yaptığı açıklamalarla ilgili haber şöyle: “Terör grubunun Suriye kanadında gayrimüslim bir yapılanma olduğunun altını çizen Laçiner, Suriye’deki yapılanmada gruba liderlik yapanlar Ermenileridir. Örgütün stratejik ve ideolojik yapılanmasında bu insanlar çok etkili.” (2). Sanırım bu bilim adamımız da her kötülüğün kaynağının Ermeniler olduğunu kabul eden bilimsel(!) teoriye inanıyor ve Ermeni halkını hedef haline getiriyor. Sayın Laçiner, bakın Aksiyon Dergisine ne diyor. “Şu anda Ortadoğu’da Kürt siyaseti İsrail desteği olmadan anlaşılamaz. İsrailli yetkililer Barzani’nin her türlü ihtiyacını karşılıyorlar. Sözde emekli ve sözde görevden ayrılmış üst düzey istihbaratçılar vs. Barzani’nin danışmanı konumunda. Suriye’deki her türlü Kürt hareketi de İsrail etki ve yönlendirmesi altında. Bunda Irak göçmeni Yahudi Kürtler de aktif bir şekilde rol oynuyor”. (3) Şimdi bu bilim adamına sormak gerek, karar verin, Suriye’de aktif rol oynayanlar Ermeniler mi, Yahudiler mi?
Bu konudaki son darbeyi ise Radikal yazarı Hasan Celal Güzel vurdu. Kendi deyimiyle devletin en yüksek kademelerinde hizmet etmiş ve devletin bütün sırlarına vakıf olan politikacı yazara göre PKK’nın Kürt halkıyla ilgisi yok. PKK Ermeni Taşnak örgütü tarafından kurulmuş, Marksist Leninist, Allahsız bir mafya örgütü ve casusların taşeronu olan bir örgüt. Sayın yazar şöyle yazıyor::”Bir defa şu gerçeği, altını çizerek vurgulamam gerekir: PKK, Ermeni Taşnak örgütü tarafından kurulmuştur. Taşnakların ASALA teşkilâtı, Ermeni diyasporası adına yaptığı terör eylemleriyle yıpranınca, yerine PKK geçirilmiştir. PKK’lı cânilerin başlangıçta tamamına yakın kısmı Ermeni’dir veya Ermeni Taşnak örgütüyle bağlantılıdır. Bu sebeple, ilk dönemde PKK telsiz haberleşmesinin büyük bir bölümü Ermenice yapılmıştır. Ölü ve diri olarak ele geçirilen PKK’lı kâtillerin çoğunun Ermeni asıllı olduğu ve diaspora bağlantısı tesbit edilmiştir “ (4)Ne diyebiliriz, devletin bütün sırlarına vakıf olan eski politikacı PKK’nin Kürt halkıyla ilgisinin olmadığını, daha önemlisi Ermeni kökenli olduğunu açıklıyor. Sayın Güzel, ne yazık ki, emekli kara kuvvetleri komutanının, Kürt kimliğinin yok sayılmasını politik bir hata olarak niteleyip “PKK sorunu sosyal aşamada çözülmeliydi” (5) dediği günlerde hala eski politikalarından medet umuyor.
.
Nedense hava uygun olunca bilim adamlarımızdan, yazarlarımızdan yeni buluşlar arka arkaya geliyor. “Tarih araştırmacısı Gökhan Balcı, Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı (ATASE) arşivlerinde Mesut Barzani’nin babası Molla Mustafa Barzani ve amcası Barzani Şeyhi Abdüsselam’ın Rusların desteği ile Ermeni çetelerini Türklere karşı kışkırttığının açıkça yer aldığını kaydetti”. (6) Sonunda yine hedefteki bir Kürt lider Ermenilerle bağlantılı çıktı. Sayın Araştırmacı, bu önemli bilgiyi –yanılmıyorsak hem de hala araştırmacılara kapalı olan- Genelkurmay arşivinden bulup çıkarmış.
Diğer yandan Vatan gazetesinde, son dönemde Kandil Dağına giden birçok gazete ve tv istasyonu tarafından şu bilgiler veriliyor: “Hainlerin kampı BM gibi ….Sunday Times gazetesi de ABD ve Irak’ın giremediği Kandil’e giren Batılı yayın organları kervanına eklendi. Kamplarda her milletten terörist olduğu İngiliz, Rus, Yunan, İranlı ve Arapların eğitim gördüğü kaydedildi.” (7) Gel gör ki Ermeni ve Yahudi’den söz eden yok. Kaldı ki olsa ne olacak? Teröristler arasında pek ala Türkler de bulunabilir.
Sonuç olarak, PKK terörüne duyulan haklı nefret, öfke ve kin maalesef hızla şiddete dönüşüyor. Bu tehlikeli gidişin durdurulması hepimizin, bütün barışseverlerin samimi dileğidir. Terörün bir halka, bir millete mal edilmesi sadece teröre hizmet eder. Şoven, ırkçı yaklaşımların öne çıktığı, öfkenin şiddete dönüştüğü zamanlarda sağduyu devre dışı kalır, çılgınlık moda olur. Bu şiddetin Kürt halkını hedef alması ne kadar tehlikeli ve yanlışsa bu öfkeyi -hedef küçültmek adına bile olsa- Ermenilere yöneltmek de bir o kadar yanlış ve tehlikelidir. Bilim adamlarının ve medyanın bir bölümünün bu konudaki yönlendirmeleri devam ederse yeni 6/7 Eylüllere davetiye çıkarılmış olacaktır. Korkarım yeni 6/7 Eylül bir milyon nüfuslu İstanbul’da yaşanan 6/7 Eylüle benzemeyecektir. Bu sonuçtan ise, sadece azınlıklar değil bütün Türkiye zarar görecektir. Bu nedenle hem bilim adamlarından, hem medyamızdan en azından bu tehlikeli ortamda daha sağduyulu davranmalarını, şiddet ve kini teşvik etmemelerini bekliyoruz, istiyoruz.
Murat Bebiroğlu
murat.bebir@gmail.com
Kasım 2007
1) http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=235315
2) http://www.zaman.com.tr/webapp-tr/haber.do?haberno=604343
3) http://www.aksiyon.com.tr/detay.php?id=28691
4) http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=237804
5) http://www.milliyet.com.tr/2007/11/03/yazar/bila.html
6) http://www.hurriyet.com.tr/gundem/7534348.asp?gid=180&sz=48324
7) http://www9.gazetevatan.com/haberdetay.asp?tarih=28.10.2007&Newsid=144111
Yorumlar kapatıldı.