İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

KONUM – İnkâr ve imha  Ermeni soykırımı tartışmalarından tanıdığımız Türk Tarih Kurumu Başkanı Yusuf Halaçoğlu, Kürt sorununa da el attı!

İnkâr ve imha
Ermeni soykırımı tartışmalarından tanıdığımız Türk Tarih Kurumu Başkanı Yusuf Halaçoğlu, Kürt sorununa da el attı! Kayseri’de ‘Türk Tarihi ve Kültüründe Avşarlar’ konulu sempozyuma katılan Halaçoğlu, “Türkiye’de yaşayan Kürtlerin Türkmen kökenli ve Kürt Alevilerinin ise Ermeni kökenli olduğunu” iddia etti. Halaçoğlu, bu teziyle tarihin Türklerle başladığını, Sümerlerin aslında Türk olduğunu, bütün dillerin Türkçeden çıktığını söyleyen öncellerine önemli bir katkı yapmış oldu! Halaçoğlu, hem Türkiye’de Kürt ve dolayısıyla Kürt sorunu olmadığını, hem de bu sorunu dile getirenlerin “Ermeni dölü” olduğunu söylüyor.
Tarih alanında araştırma yapan bir kurumun başında bulunan ve adının önünde “Prof.” unvanı taşıyan biri tarafından dillendirilen bu tezlerin, ‘kişisel’ olmanın ötesinde ırkçı şoven güçlerin görüşlerini yansıttığını belirtmek gerekiyor. Kürdoloji (Kürt tarihi, dili, kültürü) konusunda Avrupa’da 200 yıldır çalışmalar yapılıyor. Bu konuda üniversitelerde açılmış bölümler, yayımlanmış yüzlerce eser bulunuyor. Bunun da ötesinde, Türkiye’ye komşu bir Kürt Federe Hükümeti bulunuyor. Bu bakımdan bilimsel hiçbir dayanağı olmayan bu görüşlere uzun uzadıya yanıt vermeye gerek yok. Ama bu tez, Genelkurmay tarafından yapılan “ ‘Ne mutlu Türküm diyene’ demeyen herkes düşmandır” açıklamasının bir devamı olması, ırkçı şoven güçlerin Kürt sorununda bulundukları noktayı göstermesi bakımından dikkat çekicidir.
İnkâr; sorunu kabul etmeme ve kendisi dışında bir şey olarak görme/gösterme, ülke egemenlerinin Kürt sorununda uyguladıkları geleneksel bir politikadır. Kürtler, karda yürürken çıkan kart kurt sesinden adını almış ‘Dağ Türkleridir; Kürt sorunu ise zaman ve koşullara göre bir “irticai kalkışma”dır, “eşkıyaların genç cumhuriyete karşı kalkışması”dır, “ekonomik geri kalmışlık sorunu”dur, “dış güçlerin kışkırttığı bir sorun”dur, “terör ve bölücülük sorunu”dur. İnkârın Kürt halkının ulusal demokratik hak istemli mücadelesinin önüne geçemediği koşullarda imha devreye girmekte; sınır içinde ve ötesinde operasyonlar gündeme getirilmekte, savaş ve şiddet politikaları dayatılmaktadır.
***
Geçtiğimiz hafta Irak’ta ABD işgalinden sonraki en büyük saldırı, Musul kentine bağlı Şengal’de Êzîdî Kürtlere karşı gerçekleştirildi. Saldırıda ölenlerin sayısının 500’ü, yaralananların sayısının ise 400’ü aştığı belirtiliyor. Saldırıyı üstlenenler arasında Kerkük Referandumu öncesinde ve bu referandumun önüne geçmek üzere harekete geçirilen kimi Sünni terör örgütlerinin yanı sıra Türk İntikam Birliği (TİB) adında bir örgütün adı geçiyor. Türkiye egemenlerinin, Kerkük’ün Kürt bölgesine katılmasını engellemek için Arap Sünni örgütlerinin liderleri ile Ankara’da toplantılar yaptığı ve ITC (Irak Türkmen Cephesi) üzerinden çeşitli kontra örgütlenmelere giriştikleri biliniyor. Dolayısıyla kim tarafından gerçekleştirilmiş olursa olsun, Şengal’deki saldırının bölgeyi istikrarsızlaştırmak isteyen Türkiye gibi bölge gericiliklerinin ve bölgedeki varlığını kalıcılaştırmak için halklar arasında düşmanlık yaratmaya çalışan ABD’nin çıkarlarına hizmet ettiği söylenebilir.
Şengal’deki katliam acı da olsa, Kürt sorununun demokratik çözümünün sadece ülkede değil bölge genelinde de emperyalizm ve yerli gericiliklerin kanlı oyunlarına karşı halkların demokratik bir temelde, birlikte kardeşçe yaşaması bakımından taşıdığı önemi bir kez daha göstermiştir. İnkâr ve imha politikalarından halkların payına düşen, savaş ve düşmanlık; sömürü, yoksulluk ve ölüm olmaktadır. Halaçoğlu gibi kafatasçıların, Şengal katliamcılarının ve arkasındaki kan içici güçlerin karşısında halkların demokrasi, barış ve kardeşlik için birleşmesi hayati bir önem taşımaktadır.

Yorumlar kapatıldı.