İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Radikal yazarI Neşe Düzel’in Siyaset Bilimcisi Hasan Bülent Kahraman ile yaptığı söyleşi Türkiye hastalanmış bir toplum. Duyguyla, bilgiyle, gerçekle ilgisi kalmadı.

NEDEN? Hasan Bülent Kahraman
Türkiye bir tür gerginlik baðýmlýsý gibi yaþýyor siyaseti. Mutlaka anlamlý ya da anlamsýz bir gerginlikle toplum günlerce oyalanýyor. Son zamanlarda bu gerginlik kaynaðý, nedense Genelkurmay Baþkanlýðý oluyor. Hükümetin politikalarýna açýk ve sert bir biçimde kamuoyunun önünde karþý çýkýyorlar. Sonra da geri adým atýyorlar. Genelkurmay’ýn özellikle dýþ politikada niye böyle Türkiye’yi dünyanýn gözünde zor duruma düþürecek hamleler yaptýðý pek anlaþýlmýyor. Týrmanan bir faþizm ve þiddetle huzursuzlanan toplum, bir de bu gerginliklerle karþýlaþýnca ciddi bir endiþeye kapýlýyor. Türkiye’yi faþizm konusunda sürekli uyaran, ve ‘Türk Saðý ve AKP’ üzerine yeni bir kitap yazan, sol ve CHP üzerine uzman olan Sabancý Üniversitesi öðretim üyesi siyaset bilimci Hasan Bülent Kahraman’la Türkiye’de þiddetin niye arttýðýný, Genelkurmay’ýn niye gerginlik yarattýðýný, CHP’yi ve AKP’yi konuþtuk.

Asker-sivil çekiþmesi bir türlü bitmiyor ülkemizde. Son olarak gene Kuzey Irak konusunda anlaþmazlýk çýktý. Hükümet, K.Irak’taki liderlerle ‘barýþ’ için görüþebileceðini söyledi. Genelkurmay Baþkaný da görüþülemeyeceðini söyledi. Niye Genelkurmay Baþkaný, hükümetin tasarrufunda olan dýþ politika hamlesini böyle engelliyor?
Genelkurmay’la hükümet arasýndaki köprüler uzun bir süredir atýlmýþ durumda. Genelkurmay, hükümetin politikasýnýn dýþýnda bir politika üretiyor ve bunu uygulamaya koymak için çabalýyor.
Daha önce de Genelkurmay Baþkaný, askerlerle ilgisi olmayan Kýbrýs’taki bir üstgeçidin açýlmasýna müdahale etmiþti. Onu da böyle açýk bir tartýþma haline getirmiþti. Niye sürekli olarak ülkede bir tartýþma ve gerginlik ortamý yaratmaya çalýþýyorlar?
Bu, 28 Þubat 97’den beri devam eden bir model. Ordu kendisini, ideolojisi olan bir siyasal kuvvet, ülkede siyaset oluþturan, siyaset kuran bir odak olarak görüyor. Kendi kurduðu oyunun dýþýna çýkýldýðýnda da tepki veriyor, politika üretiyor. Ordu, 1980’e kadar politika üretme aracý olarak
‘açýk darbe’yi, görüyordu. 28 Þubat’ta model deðiþti. 12 Eylül gibi açýk darbe deðil de, dönemin Cumhurbaþkaný Demirel’i kendi çizgilerine çekerek darbemsi bir þey yaptýlar.
Darbeyi Süleyman Demirel’le birlikte mi yaptýlar?
Bunda hiç þüphe yok, birlikte yaptýlar. Çünkü askerler savaþçý mantýklarýyla þunu gördüler. ‘Bundan sonra açýk darbe yapmak yerine, hükümete karþý muhalefet yaparak ve sivil alana müdahale ederek ülkede siyaseti belirlemede çok daha geniþ olanaklar saðlarýz’ dediler. Zira ordu kendisinin tayin edeceði bir politikanýn bürokrasi tarafýndan benimsenip uygulanmasýný istiyor. Hatta CHP de bugün ordunun partisi konumunda bulunuyor. Genelkurmay Baþkanlýðý tarafýndan dile getirilen politik çizginin parlamenter kabulünü CHP yürütüyor.
Acaba Genelkurmay, AKP iktidarý sýrasýnda barýþçý, istikrarlý bir ortama kavuþmamýzdan tedirgin olabilir mi? Bunun AKP’yi güçlendireceði endiþesiyle bütün geliþmelerin önünü týkayabilir mi?
Hareketi belirleyen ana adýmýn bu olduðunu söylemekte mahsur yok. Zira orduyla AKP iktidarý arasýndaki iliþkilerin sýcak ve birbirini destekler mahiyette olmadýðý iç ve dýþ dünyada bilinen bir gerçek. Türkiye’de barýþ, istikrar, ekonomik büyüme yönünde adýmlar atýldýðý, AB yolunda ilerlendiði takdirde, bugünkü AKP iktidarýnýn kamuoyu nezdinde güçleneceðine dair bir algýsý var Genelkurmay’ýn.
Kürt sorununu ve Kýbrýs sorununu barýþçý yollardan çözmek Türkiye’nin AB’yle iliþkilerini de rahatlatacak. Üyeliðin önü açýlacak. Kürt ve Kýbrýs meselesini çözümsüz býrakarak aslýnda AB üyeliði mi engellenmek isteniyor?
Evet. Bundan hiç kuþkum yok. Þu gerçek ortaya çýktý ki, AB süreci artýk toplumun tamamýnýn oybirliðiyle devam eden bir süreç deðil. Ulusalcý-milliyetçi çevrelerin mantýðýna göre, ‘Kürt sorunu ve Kýbrýs’ta çözüme varmak, AB’nin dediðini yapmaktýr. Bunlar, Türkiye’nin bölünmesi, zarara uðramasý için atýlmýþ adýmlardýr.’ Aslýnda AB karþýtlýðýnýn gerçek nedeni bu deðil tabii. Gerçek neden daima þudur. Ülkede iktidarý elinde tutmak isteyen kesimler daima Türkiye’nin kökü dýþarýda olan akýmlar, iç ve dýþ düþmanlar tarafýndan bölünmeye sürüklendiðini iddia ederler. Böyle politika yapma zihniyeti bugün de sürüyor.
Halkýn oyuyla iktidara gelmiþ bir sivil yönetime askerlerin müdahalesi CHP tarafýndan destekleniyor. CHP niye sivil yönetimden ve demokrasiden yana çýkmýyor?
Çünkü CHP 1965-1975 arasý kýsa bir sola açýlma dönemi dýþýnda her zaman devletin partisi oldu. Türkiye’de devlet ‘ordu ve bürokrasi’dir. Bu ‘tarihsel blok’un siyasal aracý, partisi de CHP’dir. CHP hiçbir zaman gerçek bir sosyal demokrat parti olmadý. 1908-1923 arasýnda yapýlanlar ve Cumhuriyet’in ilaný çok önemlidir ve CHP’yi ilerici bir role oturtur bu ama… Siyaset bilimine göre, ‘tarihsel anlamda ilerici olmuþ bir parti zamanla muhafazakâr olamaz’ diye bir þey yoktur. CHP, Cumhuriyet’i kurmayý sol olarak ifade ettiði için, biz CHP’nin sol olduðunu düþünüyoruz. Oysa zaman içinde solculuðun iki baþka anlamý doðdu. Sol, emek-sermaye çeliþkisinde nerede duracaðýnýzý bilmektir. Ýkincisi, sol kavramý, zihinseldir. Yani önü açýk bir düþünceye sahip olmak soldur. Dogmatik bir düþünceye sahip olmak ise saðdýr. CHP dogmatik sað bir parti. Muhafazakâr bir parti CHP.
CHP, 301. maddenin kalkmasýna da karþý. Parti iyice MHP çizgisine çekildi. CHP neden radikal sað bir parti kimliðine bürünmeyi tercih ediyor?
Çünkü Türkiye son beþ yýlda AKP iktidarýnda ciddi bir ayrýþmaya itildi. Ülke çok ciddi bir radikalleþme döneminden geçiyor. Türkiye yarýlmaya doðru gidiyor. Týpký 1970’lerde kitlelerin sað-sol diye bölünmesi, çatýþmasý anlamýnda, bugün de ilerici-gerici, cumhuriyetçi-þeriatçý, AB karþýtý-AB taraftarý, Türklük- Kürtlük diye yarýldý ülke. Hrant Dink cinayeti de bu yarýlmanýn, radikalleþmenin miladý olan bir hamledir. CHP toplumun Kürt, Ýslam ve AB konularýnda ikiye yarýldýðý bu ortamda daha radikal bir çizgiye kaymanýn kendisine ek oy getireceði kanýsýnda. Ama bu bir yanýlgý.
Niye?
Defalarca ispat edilmiþtir, aslý varken seçmen kopyasýna oy vermez. Milliyetçiliðin aslý MHP’dir. Türkiye’de nüfusun yüzde 67’si 35 yaþ, nüfusun yarýsý da 25 yaþ altýnda. Türkiye’de siyaseti gençler belirleyecek demektir bu. Bu ülkede lümpenleri ve gençleri harekete geçirmeden siyasette belli bir noktayý aþamazsýnýz. CHP’ye oy veren kitle ise þehirli, üst gelir grubu ve yaþlý kesim. Gençliði þimdi AKP ve MHP mobilize etme çabasýnda.
Peki CHP tabaný, parti yönetiminin radikal sað bir kimliði tercih etmesini onaylýyor mu?
CHP, bu radikal sað kimliði birtakým üst kavramlarla gizliyor. Radikal saða kayarak gençlerden ve lümpenlerden oy almak istiyor ama onlar CHP’ye oy vermezler. CHP’nin kendi tabanýna gelince, AB karþýtýdýr ve bugün ulusalcý bir pozisyona sahiptir. Kürt meselesinin demokratik yoldan çözümüne de taraftar deðildir.
Türkiye’de faþizm ve þiddet yükseliyor. Bu dalgayý besleyen
‘ulusalcýlýk’, ülkede laikliðin ve ülke bütünlüðünün tehlikede olduðunu söylüyor. Türkiye’de laiklik ve bütünlük tehlikede mi?
Asla deðil. Türkiye’de demokrasi olmamasý, Türkiye’nin iki kutuplu bir siyasete sürüklenmesi için kullanýlan tahrikler bunlar. Türkiye kutuplaþma temelindeki bu politikasýný sürdürürse, geleceði aydýnlýk deðil. Dünya mikro milliyetçi hareketlerle alev alev yanýyor. Türkiye de bu gidiþle etnik ve dinsel milliyetçiliðe, faþizme kayar. Ben, Türkiye’nin faþizme doðru ilerlediði konusunda beþ, altý yýldýr kitaplar yazýyorum. Türkiye aklýný baþýna toplamalý. Yoksa 1975-80 arasýnda ne yaþadýysa onu yaþar. O beþ yýlda, kan, barut, gözyaþý yaþadý, 5 bin kiþi öldü. Çorum, Maraþ katliamlarý yapýldý.
Bu yeni þiddet dalgasýnýn geliþimine bakýldýðýnda amaç, AKP hükümetini kuþatmakmýþ gibi gözüküyor. Onun, ülke için olumlu olan adýmlarý bile engelleniyor. Ama anlaþýlamayan, AKP’nin kendisini kuþatmak isteyen bir anlayýþý besleyerek milliyetçiliði körüklemesi. AKP bunu niye yapýyor?
Çünkü AKP, iktidarda kalmak için devletle uzlaþmasý gerektiðini anladý. AKP iki tabana dayanarak iktidara geldi. Bir, Anadolu sermayesi. Ýki, büyük kentlerin etrafýndaki çevre. Yani varoþlarda yaþayanlar ve lümpenler. AKP þimdi bunlarýn partisi mi olacak, bunlarýn talepleri yönünde mi siyaset üretecek, yoksa devletle uzlaþan bir parti mi olacak? AKP, kendisini iktidara taþýyan çevrenin partisi olmaktan uzaklaþýp merkezin, devletin partisi olma yönünde bir politika oluþturdu beþ yýldýr. Nitekim þimdi bunun uzantýsý olarak da popülizme, milliyetçiliðe kaydý. Bakýn… AKP, Refah ve Fazilet partilerinin devletle çatýþmasý sonucunda doðdu. Çünkü devletle çatýþmak, AKP tabanýnýn en önemli taþýyýcý unsuru olan Anadolu sermayesinin iþine gelen bir pozisyon deðil.
Niye deðil?
Çünkü devletle çatýþtýðý zaman, bu muhafazakâr sermaye devletin elinde tuttuðu rantlardan pay alma imkânýný kaybediyor. Halbuki Anadolu’da þiþmiþ, büyümüþ olan o sermaye, þimdi metropole gelmek istiyor. Bugün Türkiye’de topraklarýn yüzde 65’i devletin elinde. Devletle çatýþýrsanýz, devlet sizin bu topraklarý kendinizin yapmanýza göz yumar mý? Yummaz. Zaten dünyanýn hiçbir yerinde burjuvazi büyürken devletle çatýþmaz. AKP iþte bunu gördü. Devletle çatýþýrsa, kendi tabaný olan bu sermayenin kendisine hemen yeni bir parti arayabileceðini anladý ve AKP devletle uzlaþan, onun temel tezleri yönünde hareket eden bir parti oldu. Türban, imam-hatipler, YÖK… Vaat ettiði hiçbir þeyi yapmadý.
Peki Tayyip Erdoðan’ýn cumhurbaþkaný olmasý devletle çatýþmak olarak algýlanmaz mý?
Erdoðan’ýn cumhurbaþkaný olmasý, AKP’nin devletle çatýþmasý demektir. AKP’ye karþý Genelkurmay, devlet bürokrasisi tavýr alýr. O zaman, AKP’nin içinden devletle çatýþmayan, yani devleti siyasetin önüne alan, modernleþmeyi dinin önüne koyan yeni bir muhafazakâr partinin kurulmasý için arayýþlar baþlar. AKP’nin kendisi de Refah ve Fazilet’in içinden böyle çýkmadý mý? AKP devletle çatýþýrsa bölünür.
Faþizmin ve þiddetin yükselmesi AKP iktidarýný nasýl etkiler?
Çok olumsuz etkiler ama AKP bunu görmüyor olmalý ki, müzakere tarihi aldýktan sonra AB defterini kapattý ve milliyetçiliði destekledi. AKP, daðlara, taþlara, bilbordlara ‘kurban olam ayýna, yýldýzýna’ diyerek MHP’lilerden oy alamaz. Tersine tabanýný MHP’ye kaybeder. Bugün AKP’nin baþýna gelen odur. Siyasette tabanýnýzý, ancak kendi pozisyonunuzu doðru biçimde savunarak korursunuz. Siyasette yeni taban kazanmak çok zordur. Ama AKP baþka bir ideolojik çizgi izleyerek, baþka bir tabandan kendisine oy geleceðini varsaydý, kutuplaþmadan kendisine pay almaya çalýþtý. Sonuçta da kendi muhalifini büsbütün palazlandýrdý.
AB sürecinde önemli adýmlar atan AKP niye kutuplaþmanýn AB tarafýnda deðil de, AB karþýtý ulusalcý tarafýnda duruyor?
Çünkü saðýn da, Ýslamcýlýðýn da tabanýnda milliyetçi damar var. Þiddet ve milliyetçilik bu toplumun mayasýdýr, ana ideolojisidir. Bizde gerçek bir sað ve sol parti yok. Sadece milliyetçi partiler var. DTP de Kürt milliyetçiliði yapýyor. Solda da, saðda da partilerin temelindeki ana ideoloji popülizm ve milliyetçiliktir bizde. Zaten ne Demokrat Parti, ne Adalet Partisi, ne Anavatan ne de AKP, milliyetçiliði býrakýp daha demokratik bir çizgide davranamadý. Bizde sað partiler Batý’daki gibi deðil. Bizdekiler, köylülük ve lümpenliði eksen alan ve bunlarý modernleþtireceðini vaat eden partiler. Gerçi AKP artýk büyük þehrin varoþlarýnda yaþayan insanlara ‘Biz sizi büyük þehrin merkezine taþýyacaðýz’ demiyor. Aksine þimdi AKP onlara, , ‘Biz sizi bulunduðunuz yerde tutarak ama size daha iyi bir hayat þartlarý saðlayarak yola devam edeceðiz’ diyor. Erdoðan, ‘Ýstanbul artýk doldu, buraya daha fazla nüfus gelmesin, yerinizde kalýn’ derken, bunun altýnda baþka bir þey yatýyor.
Ne yatýyor?
Kürt sorununu böyle çözme kaygýsý yatýyor. Kürt nüfusunu, nüfusça daha az olduðu Çanakkale-Muðla Batý þeridine kaydýrmak ve G.Doðu’ya daha fazla yatýrým yapmamak yatýyor. Çünkü devlet, böyle belirsiz bir Ortadoðu döneminde, G. Doðu’ya daha fazla yatýrým yapmanýn anlamý olmadýðýný düþünüyor. Oradaki nüfusun daðýlmasý ve kimlik temelinde politika yapmamasý öngörülüyor.
Batý’ya Kürt göçü mü teþvik ediliyor?
Tabii, tabii… Ayrýca Türkiye yakýnda henüz sormadýðý þu soruyu da soracak. Güneydoðu’daki nüfus artýþ hýzý Batý’dakinden çok farklý. ‘Biz bu kadar yüksek bir nüfus artýþýný Batý’dan beslemek, desteklemek zorunda mýyýz’ diye soracak. Ýtalya’nýn geliþmiþ kuzeyi bu soruyu sordu. Kuzey’de ayrýlýkçý bir hareket çýktý. Dünya zaten böyle bir dönemden geçiyor. AKP’ye dönersek… O, bu türden politikalarýnda devletin temel tezini benimsedi. Temel tezlerini kabul etmezse de bölünecek AKP.
Önümüzde iki ciddi seçim var. Çankaya seçimi ve genel seçimler. Yaþadýðýmýz son þiddet olaylarýnýn yaklaþan seçimlerle ilgisi var mý?
Yüzde yüz var. Bu hep böyle oldu. Bu ülkede hiçbir zaman, 1938’de bile Çankaya seçimi kolay olmadý.
Seçimler yaklaþtýkça þiddet ve faþizm de artacak mý?
Örtülü þiddet yükselecek. Çünkü bizde þiddet bir siyaset yapma modelidir. Toplumsal kaostan bazýlarý medet umar. Çünkü o kaosun kendilerini, ayný zamanda o kaosu önleyen insanlar olarak ortaya çýkacaðýný umarlar.
Hrant Dink’in katiliyle birlikte çektirilen resimler, devlet kadrolarý içinde þiddeti ve cinayeti destekleyenlerin bulunduðunu gösterdi. Devlet kadrolarýmýz hep mi böyleydi yoksa bu kadrolarda bir kalite kaybý, bir lümpenleþme mi var?
Ýkisi de. Ýttihatçýlýk geleneði de bunu hazýrladý. Ayrýca Türkiye tümüyle lümpenleþti ve yozlaþtý. Çok genç, çok eðitimsiz bir nüfus kontrol edilemeyen bir nüfus haline geldi. Bu milyonlarca genç iyi eðitime, bakýlmaya, yetiþtirilmeye muhtaç. Türkiye bunu yapamýyor. Ortaya bilinçsiz, cahil, yetersiz, dünyayý algýlamayan, merak etmeyen baþý bozuk bir toplum çýktý. Ýnsanlar, toplumlarýn hastalanabileceðini kabul etmiyor ama, tarih hastalanmýþ toplumlarýn hikâyesidir. Türkiye hastalanmýþ bir toplumdur. Bu toplumun gerçekle, bilgiyle, duyguyla hiçbir ilgisi kalmadý. Hayal âleminde yaþayan, televizyondaki dizilerden baþkasýný merak etmeyen, görmeyen, internet kafelerinde olan bitenle pornografi bataðýna batmýþ bir toplum bu. Aileden devlet bürokrasisine varýncaya kadar þiddet yaþayan ve þiddet üreten bir toplum bu. Bu þiddet, bugün politik iktidarý yýpratmak için kullanýlýyor ama iktidar da iktidar olsun yýpranmasýn, milliyetçiliðe savrulmasýn. Baþladýðý iþi bitirsin. AB sürecini sürdürsün.
AKP yönetimi sizce olup bitenleri kavrayabiliyor mu?
Hiçbir zaman kavrayamadý. Kavrayanlar da AKP yönetiminden bilhassa uzak tutuluyor. Þunu bilmek lazým. Milliyetçiliðe kaymýþ bir Türkiye’yi Avrupa taþýmaz. Böyle bir Türkiye’yi Ortadoðu taþýr ancak. Biz de Ortadoðu neyse o oluruz. Zaten milliyetçilik de Türkiye AB yolunda ilerlemesin diye parlatýlýyor. Türkiye’nin milliyetçilik kulvarýndan hemen çýkýp demokratik bir toplum olmayý öðrenmesi lazým.

Yorumlar kapatıldı.