İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

YENİ ŞAFAK GAZETESİYLE RÖPORTAJ

 

MEHMET GÜNDEM: “Hepimiz Hrant’ız, hepimiz Ermeni’yiz” türü pankartları nasıl değerlendirdiniz?

MESROB II: Bu pankartları bu melun ve kanlı cinayete karşı duyulan isyanın ve zalime karşı birleşmenin ve direnmenin bir sembolü olarak görüyorum ve bunu halkımızın haksızlığa karşı ortak hareket etme bilinci olarak değerlendiriyorum..

MEHMET GÜNDEM: Milliyetçi bir yazar bir Ermeni tarafından vurulmuş olsaydı “hepimiz Türküz, hepimiz ….” der, cenazeye katılır mıydınız?

MESROB II: Bu soruyu “Bir yazar, milliyetçi bir Ermeni tarafından vurulmuş olsaydı…” şeklinde sormanız daha uygun olurdu. Ancak böyle bir sözün aynı önemi taşıyıp taşımayacağı, bence tartışılır. Toplumun bir kesimi tarafından kötü anlamında kullanılan, bir kesimi tarafından yabancı ve hatta bazen kötülüklerin nedeni olarak görülen bir azınlığın adı olan “Ermeni’yiz” demekle “Türk’üz” demek aynı şey değil. Ama neden demeyelim? Nüfus cüzdanlarımızda Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olduğumuz yazmıyor mu? Buradaki mesele etnisite ile yakından uzaktan ilgili bir şey değil, diye düşünüyorum. 9. Cumhurbaşkanımız Sn. Süleyman Demirel’in ve Sn. Bakan Mehmet Ali Şahin Beyefendi’nin çok iyi bir şekilde ifade ettikleri gibi, ertesi sabah, Ermeni kökenli olanların dışında hiç kimse “Ermeni Hristiyan” olarak uyanmadı. Buradaki mesele, Türklük veya Ermenilik meselesi değil ki. İnsanların dediği aslında şu: “Büyük bir haksızlık yapıldı. Bir vatandaş, bir insan kahpece arkadan vuruldu. Ben de o haksızlığı kendi vücudumda hissediyorum. Kınıyorum. Bu vahşeti yaşayan dostlarımla aynı safta durduğumu haykırmak istiyorum.” Olay bundan ibaret. Şimdi bu sloganları alıp da başka mecralara çekmeye gerek yok. Bunu yapanlar ayıp ediyorlar.

MEHMET GÜNDEM: Suikastın size verdiği bir mesaj var mı?

MESROB II: Suikasti işleyen kişi ve azmettiriciler birer birer yakalanıyor ve sağduyulu basın kuruluşları sayesinde herkes bu kişilerin hangi siyasi görüşe sahip kişiler olduğunu açık seçik görüyor. Bu bağlamda, soz konusu suikasti genelde üstü kapalı olarak verilen “siz azınlıksınız, sesinizi fazla yükseltmeyin yoksa sonunuz işte böyle olur” mesajının, açık seçik verilmesi olarak algılamak mümkün.

MEHMET GÜNDEM: Dink’in cenazesinin başında neler hissettiniz?

MESROB II: Hepimiz derin üzüntü ve şok içerisindeydik. Dink’in düşünceleri ve etnik kimliği nedeniyle öldürülmüş olmasını içimize sindiremedik. Çok acı, iç kavuran bir acı ve çaresizlik hissettik. İnsanlar farklı düşünebilirler. Demokrasi de bu demektir. Farklı düşünebilen insanların bir arada yaşayabilme kültürü. Bunun bedeli can olmamalı, böylesine vahşi cinayetler olmamalı.

MEHMET GÜNDEM: Gözyaşlarınız sakalınızı ıslatmış…

MESROB II: Hrant Dink’i şahsen yakından tanırdım. Patrik seçimlerinde samimiyetle yanımda oldu. Düşüncelerimiz çok farklı olsa bile, ki bu doğaldır, ben bir rahibim, Hrant ise devrimci sol hareketinden gelen bir kişiydi. Onun davasında ne kadar samimi olduğunu çok iyi biliyordum. Bu yüzden de düşüncelerini kabul etmesem, karşı çıksam, bazen kırılıp tepki göstersem bile samimiyetine inandığımdan, ondan hiçbir zaman nefret etmedim. Çünkü samimiydi. Hatta çocuksu bir içtenliği vardı. Onu tanıyanlar bunu çok iyi bilirler. Böylesine kahpe, böylesine hunharca işlenen bir cinayetle sona ermemeliydi yaşamı.

MEHMET GÜNDEM: Cenazeye geniş katılım, sağduyu biraz olsun acınızı hafifletti mi?

MESROB II: Vatandaşlarımızın sağduyusu beni çok duygulandırdı. Sevgili Rakel’in de dediği gibi, sessiz ve kararlı yürüyüş aslında büyük ve kulakları sağır eden bir sesti. Halk, bu sessiz ve kararlı yürüyüşle, bir yerde, “Yeter artık, ırkçı politikalar ülkeyi daha da bölüyor, bizi yalnızlaştırıyor, yoksullaştırıyor, insanı insana karşı düşman yapıyor” diye haykırıyordu. Siyasi partilerimizin her biri, halkın verdiği bu mesajı çok iyi değerlendirmeleri gerekir.

MEHMET GÜNDEM: Dinkin imanını sorguladınız mı?

MESROB II: Ne yazık ki, kimler bilmiyorum, ama birileri böyle bir dedikodu yaymaya başlamışlar. Ben 21 Ocak 2007, Pazar, öğleden sonra, Hrant Dink’in eşine taziyemi sunmak üzere ziyarete gittim. Konuşmamız esnasında, Rakel Hanım kendiliğinden: “Biliyorum ki, Hrant’ın yeri Rabb’in yanındadır, çünkü Rab İsa Mesih’i kişisel Kurtarıcısı ve Rabb’i olarak kabul etmişti” dedi. Ben de “Kilisedeki konuşmamda bu dediğine yer verebilir miyim?” diye sordum. Rakel, “Nasıl dilerseniz” dedi. Bunun üzerine, cenazedeki konuşmamda, “Merhumun eşine yaptığım taziye ziyareti esnasında Hrant’ın, Mesih İsa Efendimiz’i Kurtarıcısı ve Rabb’i olarak kabul ettiğini memnuniyetle öğrendim” dedim. Olay bundan ibaret.. Ben bir din görevlisi olarak sadece Hrant Dink’in bir çok solcunun aksine ateist olmadığını vurgulamak istemiştim.

MEHMET GÜNDEM: Sizi şaşırtan, hiç beklemediğiniz kesimlerden gelen başsağlığı mesajı oldu mu?

MESROB II: Nerelerden başsağlığı mesajı gelmedi ki? Taziye ziyaretine gelmeyi dileyenlerin inanın büyük bir bölümüne randevu vermek mümkün olmadı. E-mail ve faksla da yüzlerce mesaj geldi. Bu da, hem Hrant’ın kişiliğine duyulan sempatiyi, hem de bu menfur cinayet karşısında halkın duyduğu infialin bir göstergesi.

MEHMET GÜNDEM: Hrant Dink ile patriklik makamı arasındaki sorun neydi?

MESROB II: Bu konuya girmeyi, bir yerde Hrant’ın anısına saygısızlık gibi görüyorum. Ancak madem ki, sordunuz, konuya açıklık getirmek için, şu kadarını söyleyebilirim. Sevgili Hrant, Patrikliğimizin tarihten ve yasalardan gelen yetki ve görevlerini gözardı eden sivil bir yönetim öneriyordu. Bu öneriyi mevcut yasalar ve teamül çerçevesinde şekilendiremiyor, teklifin içini dolduramıyor ama buna rağmen sürekli gündemde tutuyordu. İşte kısaca, sorun, bu konulardaki uyuşmazlıktı, diyebiliriz.

MEHMET GÜNDEM: Yaşanan sorun kişisel mi, kurumsal mı?

MESROB II: Tabii ki kurumsaldı. Patriklik görevimin bana verdiği sorumlulukların Hrant’ın dünya görüşüne uymaması ile ilgiliydi. Zaten aramızdaki sorunların da benim Patrik seçilmemden sonra başlamış olması bunun en büyük kanıtıdır.

MEHMET GÜNDEM: Patriklik’ten Agos’a koyulan ambargonun kaldırıldığı söyleniyor öyle mi?

MESROB II: Bu suikast hepimizi gerçekten de çok derinden sarstı. Televizyon başında, babama bile ağlamadığım kadar, Hrant’ın arkasından ağladığımı bir Allah, bir de ben bilirim. Kilise, düşünce farklılığı olan herhangi bir kuruma kaynak aktarmak mecburiyetinde değildir. Ancak, bu menfur suikastten sonra, cemaatimiz için birbirimize kenetlenme, sevgide daha da artma zamanıdır. Bu nedenle kiliselerimize bir genelge yazarak, eskiden olduğu gibi Agos’a ve diğer bir cemaat gazetesi olan Jamanak’a ilan vermelerini önerdim..

MEHMET GÜNDEM: Türkiye Ermenilerinde tedirginlik var mı?

MESROB II: Nasıl olmasın? Cemaatimiz gazetelerinden birinin genel yayın yönetmeni katledilmiş. Bu normal bir durum mu? Hala Agos gazetesine tehdit mektupları gönderiliyor, kiliselerimizin duvarlarına tehdit yazıları yazılıyor.

MEHMET GÜNDEM: Siz tehdit alıyor musunuz?

MESROB II: Emniyet Müdürlüğü’nün Bilişim Suçları Şubesi, bilgisayarımı isteğim üzerine kontrol etti. Hrant’a tehdit ve aşağılama mesajları gönderen aynı muğlak çevrelerin bana da benzer içerikli iletiler gönderdiklerini tespit ettiler. Başka rahiplerimize de benzer aşağılayıcı iletiler hemen hemen her gün gelmektedir.

MEHMET GÜNDEM: Hangi kesimlerden….

MESROB II: Sahte isimler kullandıkları için kimliklerini bilemiyoruz. Bu kişileri ancak emniyet güçleri tespit edebilir.

MEHMET GÜNDEM: Devlet sizi ne oranda koruyor?

MESROB II: Trabzon’da Rahip Santoro’nun katledilmesinden sonra, diğer ruhani reisler gibi Valilik makamı, bana da bir yakın koruma memuru tahsis etti.

MEHMET GÜNDEM: Kimler bu cinayet üzerinden siyaset yapıyorlar?

MESROB II: Cinayetin siyasi yönü olduğu için üzerinde siyaset yapılması doğal. Basından takip edebildiğimiz kadarıyla her çevreden siyasilerin bu cinayet hakkında söyledikleri var. Sadece siyasiler değil siyasi partilerle organik bağ içerisinde olan yayın kuruluşları da bu konuda yayınlar yapıyor. Bunların bazıları ne yazık ki gerçekle bağdaşmayan yayınlar oldu. Örneğin katilin yakalanmasından sonra Tercüman gazetesi “Katil Ermeni” manşetiyle yayınlandı.

MEHMET GÜNDEM: Siz katili ne olarak tanımlıyorsunuz, cehalet mi, ultra milliyetçilik mi?

MESROB II: Katil reşit olmayan bir kişi… Kendisiyle aynı siyasi görüşü paylaşan kişiler tarafından suça yönlendirilmiş. Yani tek başına suçlu değil. Sevgili Rakel Dink’in söyledikleri bu noktada çok önemli. Katil de bir zamanlar bebekti. Bu bebekten katil çıkaran siyasi görüşü sorgulamak gerekiyor.

MEHMET GÜNDEM: Dink’in yazdıkları 17 yaşında bir çocukta tepki oluşturup onu cinayete sevk edebilecek konular mı? Yani katilin okuduklarımdan etkilendim… sözleri size inandırıcı geliyor mu?

MESROB II: Ogün Samast’ın “Öldürdüğüm kişinin önemli biri olduğunu akşam televizyonu izlediğimde anladım” açıklaması zaten çok şeyi ortaya koyuyor. Hrant’ın yazılarının birini bile okumadığından eminim. Hrant’ın olay yaratan bazı yazıların çarpıtılarak bu gence sunulduğundan kuşkum yok. Savcıların bile bazı yazıları anlamamakta kasten direndiklerini dikkate alacak olursak, ne diyebiliriz ki?

MEHMET GÜNDEM: Ermeni düşmanlığı hala rant getiriyor mu?

MESROB II: İç ve dış düşman yaratarak bundan rant sağlayan siyasi partiler ve çevreler var maalesef…

MEHMET GÜNDEM: Sizin de soykırım davanız var mı?

MESROB II: 1915’teki olaylardan en büyük kusurlu ve sorumlu başta dönemin Osmanlı Hükümetidir. Ancak bu olaylarda herkesin belli ölçülerde payı vardır. Ermeni siyasi partileri de, o zaman cismani meclisi olan Ermeni Patrikliği de. Kimse tüm sorumluluğu tamamen ötekiler üzerine atamaz. Bu, ahlaken doğru değildir. Şimdiyse, ileriye bakma zamanıdır. Zaten rahmetli Hrant da her fırsatta bu konunun ölmüşler değil kalanlar üzerinden konuşulması gerektiğini savunuyordu. Tarihin kıskacında sıkışıp kalmak mümkün değildir. Birinci Dünya Savaşı’ndaki Fransa ile Almanya gibi, Türkiye ile Ermenistan da artık birbirleriyle konuşacak dil bulmak zorundadırlar. Allah bu iki ülkeyi aynı coğrafyaya koymuş. Öyleyse, barışın yolu tesis edilmelidir. Bunun için her ne gerekiyorsa taraflar yapmalıdırlar. Bu anlaşmazlık, bu düşmanlık daha ne kadar sürecek? Rahmetli Alpaslan Türkeş bunu anlamıştı. Ermenistan Cumhuriyeti yetkilileriyle yurtdışında görüşmede bile bulunmuştu. Şimdi bu cesareti gösterebilecek siyaset adamlarından yoksun Türkiye.

MEHMET GÜNDEM: “Dink’in öldürülmesi, uluslararası ilişkileri de hedefliyor” dediniz? Bunu biraz açsanız?

MESROB II: Tabii ki, Türkiye’nin AB’ye adaylığını hazmedemeyen çevreler, bu olay olunca önce zilleri takmışlardır. Ancak halkın kitlesel tepkisi, failin çabuk yakalanması, aynı çevrelerin işine gelmemiştir. Nitekim, AB yetkilileri Hükümet’e bu konularda övgüler yağdırmıştır. En güzel cevabı sağduyulu halk vermiştir.

MEHMET GÜNDEM: Türkiye’nin cenazeye sahip çıkması, Başbakan’ın evine ve patrikhaneye taziye ziyaretinde bulunması dış dünyada çok daha zorda kalacak olan Türkiye’yi bir parça kurtardı denebilir mi?

MESROB II: Bunlar ortak kültürel değerlerimizin icabı yapılan şeylerdir, Başbakanımızın bu ziyaretleri yurtdışına mesaj vermek kaygısıyla yaptığına sanmıyorum. Elbette bu doğal ziyaret batı tarafından da hoş karşılanacaktır. Politik bir yararı olur mu onu bilemem..

MEHMET GÜNDEM: Dışarıdan gelip cenazeye katılan şahin Ermeniler Türkiye’ye nasıl bir ortam buldular, cenazeye Türkiye’nin sahip çıkmasından etkilendiler mi? Nasıl?

MESROB II: Yurtdışından gelen Ermeniler’in “şahin” olduğunu söylemek doğru olmaz. Bir bölümü özellikle Türkiye kökenliydi. Türkiyeli veya değil, hepsi de Türk halkının Hrant’a sahip çıkması karşısında çok duygulandılar.

MEHMET GÜNDEM: Türkiye ile dünyadaki Ermeniler arasında yeni ve beyaz bir sayfa açılabilir mi?

MESROB II: İnşallah, bu menfur suikast bir vesile olabilir. Ancak Dışişleri Bakanlığı’ndan gelen mesajlar, hala o günlerin özleminin çekileceğini gösteriyor.

MEHMET GÜNDEM: Bu tür olaylar, protestolar, azınlık haklarına dönük sorunlar, cemaat vakıf malları tartışması… siz Ermenileri Türkiye’de yabancılaştırıyor mu?

MESROB II: Kim ne yaparsa, yapsın. Kim ne derse desin. Bu topraklarda üçbin yıllık tarihi olan bir halkı bu ülkeden kimse yabancılaştıramaz. Bu gibi girişimlerin bizi rahatsız etmediğini söylersek yalan olur. Ancak biz bir hukuk devleti olan Türkiye’nin er geç haklarımızı vereceği konusundaki inancımızı yitirmedik. Dileğimiz bu düzenlemelerin bir an önce yapılmasıdır.

MEHMET GÜNDEM: Diaspora için bu cinayet bir fırsat mı?

MESROB II: Ermeni Diasporasının her kesimi aynı siyasi görüşe sahip değil. Aşırı milliyetçi kesim bu cinayeti Türkiye aleyhtarı bir slogana çevirdi şimdiden…

MEHMET GÜNDEM: Hrant Dink neden Ermeni Protestan Mezarlığına gömülmedi, Ortodoks mezarlığına gömüldü? Sorusu kafaları karıştırıyor…

MESROB II: Bu konuyu açan sözde Türk Ortodoks Patrikhanesi basın sözcüsü Sevgi Erenerol’dür. Bu kişi, her dem gündemde kalabilmek için garip ve aşırı milliyetçi iddialarla basında gündem oluşturmaya çalışıyor. Dünyada hiçbir kilise tarafından tanınmayan ve cemaati olmayan garip bir patrikhanenin sözcüsü sıfatını daima Türkiye’deki diğer Hristiyan azınlıkları kötülemek amacıyla kullanıyor. Bu hanımefendinin ne yapmak istediği çok muğlak. Maktul Hrant Dink’in annesi ve babası bizim cemaatimizin üyeleriydiler. Hrant Dink’in, Ermeni Protestan okuluna gönderilmiş olduğu doğrudur. Bunda da garipsenecek bir şey yoktur. Cemaatimize mensup olan çocuklar Ermeni Katolik veya Ermeni Protestan okullarında okudukları takdirde mezhep değiştirmiş olmazlar. Aksine, geçmişte birçok Ermeni veli, çocuklarını ücretsiz eğitim vermeleri nedeniyle Protestan okullarına kaydettirmişlerdir. Hrant Dink, Protestan hayat tarzını ve öğretilerini benimsemiş olabilir, ancak kendisi Ermeni Ortodoks’tu. Hrant’a yakışan cenaze töreninin Patrikliğimizin ve tüm cemaatimizin imkanları kullanılarak Patriklik Merkez Kilisemiz’de düzenlenmesi, naaşının kendi aile mezarlığına defnedilmesi aksi düşünülemeyecek kadar doğaldır. Nitekim ailesi de, cenaze töreninin Patriklik Merkez Kilisemiz’de yapılmasını istemiş, naaşının ise maktulün anne ve babasının gömülü olduğu Balıklı’daki Mezarlığımız’a defnedilmesini dilemişlerdir. Sevgi Erenerol, acılı Dink Ailesi’nin arzusuna da saygısızlık etmiştir. Özür dilemelidir. Saygısızlık etmekle kalmamış, üstelik bu utanç verici suikastı bir de siyasi mecraya çekmeye çalışmıştır. Bu tiksinti veren bir davranıştır. Kendisinden utanmalıdır. Aşırı milliyetçi çevreler, ülkemiz gençlerinin dimağını ırkçı fikirlerle doldurarak çok tehlikeli oyunlar oynamaktadırlar. Bu gibi menfur cinayetlere vatandaşlarımızın verdiği kitlesel tepki karşısında ne yapacaklarını şaşırmış durumdadırlar.

MEHMET GÜNDEM: Bu tür cinayetlere zemin hazırlayan bir yapının varlığından söz ediliyor.

MESROB II: Böyle bir örgütün varlığı apaçık belli olmuyor mu? Seçilen gençlerin yaşlarından belli değil mi?

MEHMET GÜNDEM: Türkiye Ermenileri ile Ermenistan arasında nasıl bir ilişki var?

MESROB II: Olağan. Onlarla soydaşlık ve dindaşlık bağlarımız mevcut. Gerek yurtdışındaki, gerekse Ermenistan’daki Ermeniler’den, Türkiye Ermenileri olarak farklı görüşlerimiz, gelenek ve göreneklerimiz olduğu da doğrudur.

MEHMET GÜNDEM: Ermenistan şartsız görüşmeye hazırız diyor. Bu süreç nereye gider?

MESROB II: İnşallah bir yerlere gider. Ancak, Hükümetimiz, böyle bir açılıma yine hazırlıksız yakalandı. Hükümet’in verdiği mesajlar bariz.

MEHMET GÜNDEM: Türkiye Ermenileri, Türkiye ile Ermenistan arasındaki sorunlarda nasıl bir rol üstlenebilir?

MESROB II: Biz, yaşamsal bir çok sorunu olan bir azınlığız. Ne yapabiliriz, bunu bilmek oldukça zor. Ancak şunu da belirtmeliyim ki, bu konudaki her türlü açılımda bize herhangi bir rol biçildiği takdirde, Türkiye Ermenileri Patrikliği ve Türkiye Ermenileri olarak elimizden ne geliyorsa yapmaya her zaman hazırız. Barış ve huzurdan daha güzel bir şey olabilir mi?

MEHMET GÜNDEM: Ermeniler devlet ve toplum ile ne tür sorunlar yaşıyorlar?
MESROB II: Toplumla herhangi bir sorun yaşamıyoruz. İşte Hrant’ı uğurlamak üzere sokaklara dökülen insanlarımız ortada. Vakıflarımız, okullarımız, kiliselerimiz konularında ise Devletimiz’den bazı beklentilerimizin olduğu doğrudur. Bu konularda yetkililerle görüşme süreci devam etmektedir.
MEHMET GÜNDEM: Bilinçli bir ermeni düşmanlığı var mı ve körükleniyor mu? Bu sorunun cevabı Sedat Laçinere’e verdiğiniz röportajda şöyle:
MESROB II: Son yarım yüzyılda ders kitapları, medya yayınları ve resmi bildiriler Ermenileri potansiyel düşman ve sabotör olarak göstermiş ve Türk halkı Ermenilere bu gözle bakmaya başlamıştır. Özellikle son 30 yılda bazı terörist girişimlerin, hem medya hem de resmi merciler tarafından Ermenilere mal edilmesi duyulan kin ve nefreti artırmıştır. Önce ASALA terör olayları hem medya, hem resmi merciler tarafından tüm Ermenilere mal edilmiş, bu da yetmezmiş gibi amacını ve gerçek niyetini bilemediğimiz bir genel vali PKK olaylarını da Ermenilere mal ederek Ermenileri hedef göstermiştir. Başta TRT olmak üzere medyanın bu konudaki inanılmaz boyutlara ulaşan yayınları Türk halkının önemli bir kesiminde Ermenilere karşı kin ve nefret hisleri uyandırmıştır. Bu dönemlerde Ermeniler açık kapalı her resmi mercide tepki görmüş, Gençler arsında yapılan araştırmalarda Ermenilere karşı duyulan kin ve nefretin %75 gibi yüksek boyutlara ulaştığı görülmüştür. Bu dönemlerde Ermeni kilise ve mallarına karşı saldırı girişimlerinin de arttığı görülmüştür. Son iki yılda özellikle medyanın saldırı ve suçlamalarını azaltması nedeniyle, açık bir iyileşme görülmektedir. Toplumla uzun yıllardan beri herhangi bir sorunumuz olmadı ve bundan sonra da olacağını düşünmüyoruz. İnsanlar kendi hallerine bırakıldıklarında dostça ve kardeşçe geçiniyorlar. Hatta ortak bir kültürümüz var ve bu kültüre katkıda bulunmuş önemli sayıda cemaat mensuplarımız vardır. Ancak, zaman zaman yurtdışından bazı kışkırtmalar ya da bir kısım basın ve siyasetçinin bizi yanlış değerlendirmeleri ve toplumu yanlış yönlendirmeleri sonucu bir takım olaylar yaşanıyor. Ülkenin ivme kazanan demokratikleşme süreci bunları azaltacaktır. Öte yandan, bürokrasi ile sorunları olan tek toplum biz değiliz. Bu ülkede değişik kesimlerin devletten talepleri oldu, bizlerin de var ve bunları değişik vesilelerle Ankara’da devleti yönetenlere anlatmak yoluyla çözüme ulaştırmaya çalışıyoruz. Bu süreci devam ettirmek istiyoruz, karşılıklı diyalogla birbirimizi daha iyi anlayarak sorunlar çözülebilir. Bu konuda yaşadığımız bir sorun var. Ankara’da belli bir adresimiz yok. Ankara ile ilgili, her zaman bizleri muhatap alacak, temasta bulunabileceğimiz, tek bir adres olmalı diye düşünüyoruz.
MEHMET GÜNDEM: Amerika’daki ermeni lobisinin soykırım tezi 8 Şubat’ta kongrede oylanacak. Bu tür arayışlar siz Türkiye Ermenilerini nasıl etkiliyor?
MESROB II: Türkiye Ermenileri, bu konular televizyonlarda işlenmeye başlanır başlanmaz tabii ki toplumda sorunlarla karşılaşıyor. Çoğunluk önünde tabii ki mahcup duruma düşüyor. Halbuki, bu oluşumlarla Türkiye Ermenilerinin uzaktan yakından ilgisi yoktur.

Yorumlar kapatıldı.