İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Siyasal boşluk ve aranan

 

Tarhan Erdem

Hrant Dink’in uğurlanışını yorumlayan geçen yazımı, “O gün caddeleri dolduran yüzbinler ülkede milyonlardır. Bu milyonların yüksek sesle ve güvenle, ‘Benim partim’ diyecekleri bir partinin bulunmayışı siyasal hayatımızın tehlikeli boşluğudur” cümlesiyle bitirmiştim.
Bugün bu ‘boşluk’ üzerinde yazmayı sürdüreceğim:
Önce bir hatamı düzeltmeliyim. O yazıda, yürüyüşe katılan yüzbinlerle siyasal hayatımız arasındaki ‘mesafe’ye değinmiş, “ÖDP Başkanı hariç diğer parti başkanları da yürüyüşe ve dini törene katılmadılar” diye yazmıştım. Bazı gazetelerde de aynı anlamda haberler vardı.
SHP Başkanı Murat Karayalçın ve DSP Başkanı Zeki Sezer’in de törenlere katıldıklarını sonra öğrendim. Kendilerinden ve okuyucularımdan özür dilerim.
İşin aslı, ülkede milyonlarca seçmenin, benimsedikleri ve gönül rahatlığıyla savundukları partilerin olmayışıdır. Bu durumdan duyulan rahatsızlık, değişik yerlerde ilgili ilgisiz kişiler yakalanıp, birçok şikâyetle birlikte dile getiriliyor.
İsmail Cem’in cenaze töreninde de, bu istek çok tekrarlandı. Uzun zamandır görüşmemiş eski partililer, ‘solun birleşmesi’ arzularını, selamlaşma sözleri arasına sıkıştırdılar. Ertesi gün, bazı yazarlar da bu havayı yazılarına yansıttı. İşte o yazılardan bazı cümleler:
“Seçmene bugünkünden daha güzel, daha umut verici bir Türkiye vaat etmek için, bir ‘güçbirliği’ hareketi gerekmez mi Türk siyasetine? Seçime sadece 10 ay kaldı. Eğer basiretli olunabilirse, aralarında farklılıklara rağmen ‘özgürlük ve demokrasi’ hedefinde buluşan insanlar neden yeni bir Türkiye için yürümesinler ki? Sol bu kez seçime bölünmüş biçimde değil, bütünleşmiş, birleşmiş biçimde girmelidir. Bir tek oy boşa gitmemelidir. Türk solu dün Teşvikiye Camii’nde hüzünlüydü…”
Bu düşünceler, demokrasimizin iki partili dönemlerinde CHP’nin temsil ettiği siyasal eğilimin gücü günümüzde de sürüyorsa ve bu eğilim sahipleri de, bugün var olan bir partide birleşebilirlerse anlamlıdır.
Birleşmesi istenen ve günümüzde kısaca ‘sol’ diye adlandırılan siyasal partiler, 1970 öncelerinin CHP’sinden çok farklıdır; bu partilerin hiçbiri, eski CHP geleneğini güncelleştirip koruyamamıştır.
Eski CHP varmış gibi, farklı yerlerdeki kişi ve partiler bir çatı altına davet edilmektedir. Birleşmenin sağlanması için gereken güçlü bir lider bile aranmaksızın söylem 20 yıldır gündemdedir.
Birleşme peşindekiler, aynı adamlarla, politika belirlemeden, bilinen içi
boş sözlerle, sadece ‘Birleştik’ diyerek oylarını çoğaltacaklarını sanmaktadırlar. Son 10 yılda söylenen politikalar ve kişilerle, bugün ‘sol’ diye anılan üç ya da dört parti birleşince ne olacak? Taktik
hata yapılmazsa, yüzde 20 çevresinde oy alınacak!
Bu noktaya geldiğimizde, asıl eksikliği, boşluğu görebiliriz: Kurum olarak aranan parti ve bildik siyaset adamı değildir; seçime katılma hakkı olan parti ve tanınan siyaset adamı çoktur; ortada olmayan yeni siyaset felsefesidir, onun programı ve onu yürütme anlayışıdır.
Önümüzdeki seçim için de, sonrası için de yeni bir siyaset felsefesi ve anlayışı etrafında buluşulmalıdır; aranan, bu felsefeyi ve anlayışı ortaya koyacak kadrodur.

Yorumlar kapatıldı.