İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Ah Ahparik Ne Diyeyim Şimdi Sana

Yazar Ferhan Umruk
Pazar, 21 Ocak 2007

Seni, yetmişli yılların sonuna doğru Cağaloğlu’nun hanlarından birinde olan yayınevine ilk geldiğinde Fırat olan isminle tanımıştım. Son yazdıklarında bu topraklarda hem Ermeni hem solcu olmanın sana yüklediği sorumluluğun gereği olarak, kendinden öte, siyasi hareketine zarar vermemesi için gerçek ismini kullanmadığını belirttin. Yalnızca bu durum bile, bu toprağın kadim halklarından birinin evladı olan ve hepimizden çok kendi kimliğiyle yaşama hakkına sahip olması gereken bir insanın nelerden mahrum bırakıldığının ispatı değil miydi? Elbette hepimiz farkındaydık bu adaletsizliğin. Hepimiz de bu adaletsizliği yıkacak olanın, kulaklarımızda her an çınlayan ‘işçinin vatanı yoktur’ sözlerinde, ‘dil farkı bilmeyiz, din farkı bilmeyiz’ dizelerinde sembolleşen tahayyüllerimizdeki yeni bir dünya olduğunu düşündük. Bilemedik, ayrımcılığın, ırkçılığın, şovenizmin zehrine karşı mücadelenin küçümsenemez, ertelenemez bir ihtiyaç olduğunu. Bilemedik toplumu zehirleyen bu zihniyetin toptan çözümle yıkılmasını beklemenin tarihi bir hata olabileceğini.

Ah ahparik, halkların kardeşliği için kaleme aldığım bir açıklamada yer alan Ermenilerin Astvazazin bayramını kutlama dileğini okuduğunda benim bunu bilmeme çok şaşırmıştın. Haklıydın da şaşırmakta, hoyratlaşan toplumun çoğunlukta olanın bireyleri kendi değerlerinden başka değerleri görebilecek duyularını çoktandır yitirmişlerdi.

Seni bilmezler onlar, dünyayı milliyetçi pencereden okumaktan başka yetenekten yoksun olanlar seni bilmez. Senin her türlü milliyetçi ön yargıdan uzak Agos’la birlikte fırtınalı denize doğru açtığın yelkenlerinle başladığın yolculuğun insanları kör eden gözlerine inmiş perdeyi kaldırmak için olduğunu bilmezler, anlayamazlar. Bu attığın adımın sonucunun insanları bölen milliyetçi, vatansever, ulusalcı önyargılardan kurtarmayı hedeflediğini bilemezler. Onlar dünyayı ezelden ebede var olduğu ve olacağını düşündükleri milletlerin savaş arenası olarak bellerler. İşte bu yüzden onlar için iyi olan sözcük vatansever kötü olan sözcük vatan hainliğidir. Onların ufkunun sınırlılığı insanlık için iyi ve insanlık için kötü olan kavramını algılamalarına izin vermez.

Ah ahparik, sen dedin ki ‘Evet kendimi bir güvercinin ruh tedirginliği içinde görebilirim, ama biliyorum ki bu ülkede insanlar güvercinlere dokunmaz. ’ Ah keşke yanılmasaydın. Gerçekten bu toplumun vicdanı sana kurşun sıkan katilleri engelleyebilecek duyarlılığa sahip olsaydı. Sen de biliyorsun ki şimdi arkandan gözyaşı döken insanların çok azı içten ve içi acıyarak kederlerde diğerleri o kahır ekseriyet iki yüzlülüğünün şahikasına varmış timsah gözyaşları dökmekte yalnızca.

Ah ahparik, kıydılar canına senin, Marqouez’in Kırmızı Pazartesi’ si gibi adım adım geldi cinayet senin de hissettiğin gibi. Yarattılar muktedirler ölümün, öldürmenin puslu havasını. Severler onlar puslu havayı.

Şimdi suçluların telaşı içinde cinayeti telin ediyorlar. Ama dilleri yine kendilerini ele vermekte manşetlerde ekranlarda bu cinayeti vatana ihanet ve Türkiye’ye karşı diye ilan ediyorlar, iliklerine işlemiş milliyetçi önyargı dillerine vuruyor. Onların sözcük dağarcıklarından ancak bu sözlerin çıkması mümkün. Bu cinayetin insanlığa, özgürlüklere, eşitliğe, adalet duygularına karşı yapılmış olduğu gerçeğini görmeyip. Türkiye’nin bildik inkarcı, imhacı siyasetini sürdürme alanını daraltacak imajını zedeleyeceğinden dem vuruyorlar. Kendi halkının bilincini lümpenleştirerek faşistleştiren muktedirler yaratacakları sahte imajlarla dünya halklarını da aldatmayı sürdürmek peşindeler.

Katil bulundu, Trabzonlu milliyetçi mukaddesatçı bir çocuk. Peki katil yalnızca o mu? Yoksa Şark Ekspresi’nde Cinayet’te olduğu gibi bu trenin vagonlarında olan herkes mi? Evet bu cinayet iklimini yaratan, milliyetçiliği kışkırtarak toplumu faşistleştiren muktedirlerin tüm fraksiyonları, takkelileri, apoletlileri, birbirleriyle laiklik ve türban üzerinden sınıf çıkarları için çatışırken toplumun ötekileştirilmiş mağdurlarına karşı yumak olup zora dayalı tek tip insan yaratma paradigmasını sürdürenler. Ve evet muktedirlerin bu politikalarına direnmeyip aksine ortak olup lümpen linç kültürünü benimseyen toplumun hepsi. Evet sevgili Hrant ne diyeyim sana, bu topraklardaki umutsuzluğu, insanlığın umuda dönüştürebileceğini dilemekten başka.

Yorumlar kapatıldı.