İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Hrant Dink cinayeti ve piyasa ekonomisi

Erdal SAĞLAM

DAHA önce yaşadığımız bir senaryo yine yürürlükte.

Yine bir genç katil, yine toplumda ses çıkaracak bir cinayet, yine toplumsal huzursuzluk ortamının meyvesi bir cinayet, yine güvenlik zaafları, politikacılardan yine aynı demeçler…

“Ama bu kez demokrasi gelişti, ekonomi büyüdü, piyasa ekonomisi oturdu ve daha duyarlı bir piyasa var değil mi” diye düşünmeye çalışıyorsunuz, ama bakıyorsunuz Cuma günkü, yani cinayet günü piyasada yaşananlar, daha önceki günlerden hiçbir farklılık göstermiyor…

Belli yerlerden bilindik tepkiler geliyor, belli senaryolar türetiliyor, bunları zaten bekliyoruz.

Ama sokaktaki, kahvedeki muhabbetlere geldiğiniz zaman, yoğun bir biçimde “Tabi ki o da bir insan, insana kıyılır mı, Allahın verdiği canı Allah alır, olacak iş değil” diye başlanıp, bir yanına “Ama O da çok tepki çekti, bu kadar aykırı olmayacaktı” gibi sözler ekleniveriyor…

İnsan olmak konusunda özümsenip, artık refleks haline gelmesi gereken evrensel değerler bu mu peki? “Çoğunluk hep böyledir” diye işin içinden sıyrılmak çözüm mü?

Sokaktaki vatandaş bunu söylüyor da, aydın kesim içine girmesi gereken piyasadaki oyuncular farklı mı düşünüyor? Böyle bir duyarlılık görüyor musunuz?

Herşeyden önce söylenmesi gereken şu ki; Hırant Dink bir “insan”dı. Hem de sürüden olmayan yani daha fazla korunup kollanması gereken, çünkü “O çoğunluğun da ilerideki maddi ve manevi refahını yükseltecek” olan devinimin, statükonun kırılmasının, reformların yapılmasının motor gücü olan, “aydın” bir insan…

İlerlemeyi sağlayan aykırı düşünceyi , değişik ve farklı açılardan bakışı becerebilmiş, üstüne üstlük bu aykırı düşüncelerini statükolara karşı savunmuş, tüm taraflarla kötü olmak pahasına kendi doğrularını korkmadan savunmaya devam etmiş, “cesur, mert” bir insan…

Ülkesini ne kadar sevdiğini her fırsatta dile getiren, bunu kanıtlamış, bu topraklarda “gömülmek için” gözü olan, eski bir solcu olarak en büyük ayıbın ırkçılık olduğunu, en başta bu nedenle Türklüğe hakaret edemeyeceğini açıkca söyleyen, bu lekeden arınmak için uluslar arası mahkemeye gittiğini, bu ülkede yaşamak için bu yola başvurmak zorunda kaldığını açık açık söyleyen bir insan. Sadece söylemeyip bunları korkmadan yazan, “resmi odalar”da aldığı tehditleri de yazıya geçirmiş bir insan, fikir özgürlüğü simgesi haline gelen bir gazeteci.

Ve böyle bir “insan”ı bir devlet düşünün ki; koruyamıyor, katledilmesine seyirci kalıyor

BASKI BİR BÜTÜN

Şimdi ekonomideki aktörlere, piyasadaki oyunculara, kendini ekonomiyle ilgili gören bürokrat, bakan, ilgili herkese şunu söylemek gerekiyor: sizin varlığınızın temelinde yatan bu piyasaların, bu insanların yaptığı mücadelelerle, aykırı fikirlerin cesaretle savunulmasıyla kurulduğunu unutmayın.Piyasa ekonomisi yani o para kazandığınız, size mevcut konumunuzu kazandıran sistem, doğrudan doğruya demokrasi ile evrensel değerlerle kurulu.

Bu sistemin herşeyden önce yıkılmaması, ilerlemesi, gelişmesi, herkesin refahının artması da demokrasinin korunmasına, demokrasinin vazgeçilmez unsuru fikirlerin özgürce savunulmasına, bunu sağlayan insanların yaşatılmasına bağlı.

Sadece Dink cinayetiyle değil, topyekün bir “baskı rejimi” içinde değil miyiz? Dink’i öldüren anlayış, çeşitli kisvelerle aykırı fikirlerin savunulmasına karşı çıkan radikal milliyetçi, dinci anlayıştan, sizi maddi ve manevi cezalandırılma baskısına sokup, teknik görüşlerinizi bile açıkca söylemekten alıkoyan iklimi yaratan anlayıştan, şirketlere özel cezalarla tüm ekonomik aktörleri eleştiri konusunda sindiren, bastıran anlayıştan, kayıtdışını kaldıracağız deyip kayıt dışılığı partizanca ayrıcalıklarla besleyip, sistem kurmaktan özellikle çekinen anlayıştan, rakamlarını şeffaf olarak açıklamaktan kaçınıp kalem oyunları yapan anlayıştan, yerel gazetede eleştirisi yayınlandı diye oda yöneticilerine sivil toplum temsilcilerine “hesaplarının inceleneceği” tehditinde bulunan anlayıştan, yandaşlarına ihale veren anlayıştan, gazetelere, gazetecilere her türlü baskıyı yapan anlayıştan çok mu farklı?

Dink cinayetine duyarsız kalanlar, adı ya da ideolojik kılıfı, partisi ne olursa olsun bu baskıcı anlayışı sürdürenlere karşı çıkmayanlar, hatta bunlara sessiz kalanlar da bir defa daha düşünmeli. Dink cinayeti, demokrasi, piyasa ekonomisi, insan olmak, hepsi bir bütün…

Yorumlar kapatıldı.