İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Devlet ne işe yarar?

Oray Eğin

Hrant Dink’in öldürülmeyeceğinden haberi olmayan var mıydı acaba? Dink’in kendisi de farkındaydı, yazılarında dillendirmişti; aksini düşünmek içinse müthiş bir körlük gerekiyordu. Eşi Rakel Dink’in dünkü Milliyet’e yansıyan sözleri son derece anlamlı: “Biz size güvendik de kaldık bu ülkede.” Açık hedef olarak bu kadar ortada olan birinin korunmaması bir güvenlik zaafı falan değil. Ortada düpedüz bir devlet ihmali var, bunun da korkutucu sonuçlarıyla yüzleşiyoruz.

Alın işte, yine dünkü Milliyet’ten bir haber daha: “Terör hedefindekilerin istemeseler de korunmak zorunda olduğuna dair yasa maddesi ve Danıştay’ın kararı var.” Hrant Dink’in koruma istemediğini söyleyerek işin içinden çıkmaya çalışanlara bizzat kanunun verdiği cevap bu.

Öte yandan dünkü Star gazetesinden öğreniyoruz ki Hrant Dink tehditlere karşı silah talebinde bulunmuş, ancak reddedilmiş.

Zaten isteyip istememesi hiç önemli değil. Devlet onu korumak zorundaydı. Devlet hiç çaktırmadan, belli etmeden insanların telefonlarını dinliyor, onları izliyor, fişliyor, dosyalıyor ama böylesi açık bir hedefi koruyamıyor. Oysa aynı devlet korumayı istenmeden de yapabilirdi. Hatta hiç belli etmeden, kimse fark etmeden bile korunabilirdi Dink.

Bugün 301’in hedefi olan diğer insanların korunması gerektiği gibi… Orhan Pamuk’un, Elif Şafak gibi hedef gösterilen başka insanların da -kendileri talep etmese dahi- bir an önce tedbirlerinin alınması şartı var. Yazı yazan, düşünen, tartışan herkesin korunması gerekiyor bu ülkede; çünkü hiçbiri kolay yetişmiyor. Korumalar görünmeden de işlerini yapabilirler. Bu olağanüstü halin gerektirdiği yeni bir tedbir değil; aksine olması gereken. Kimsenin aklına gelmeyen özgün bir fikir de değil. Herkes ne olduğunu biliyor.

Biliyor da, neden bu tedbirler Dink’ten, daha evvel öldürülen insanlardan esirgendi sorusu da kafaları karıştırıyor. Telaffuz etmesi bile ürkütücü ama acaba bu devlet aydınını, düşünen adamı, yazanı, çizeni sevmiyor, istemiyor mu? Önemsemediği için mi Türkiye’nin suikast tarihine baktığımızda hep değerli isimleri kaybettiğimizi görüyoruz; kim bilir…

Türkiye bir terör ülkesidir; Trabzon’da rahibin öldürülmesiyle yılbaşında bir turiste tecavüz edilmesi, insanların evlerinin soyulması, karanlıkta saldırılan uğramaları, son olarak da bir aydına yönelik suikast terörün en bariz göstergeleridir. Şiddet, Türkiye’de insanların ve hayatın içinde kemikleşmiş, hatta kanıksanmıştır bile. Hayatımızı şiddetin izin verdiği sınırların dahilinde yaşıyoruz. Ve maalesef terörün algısı sağ-sol çatışması gibi sığ ve kısır tartışmalara hapsolduğu için yaşanana ad koyulamıyor.

Oysa devletin nasıl hedefteki insanları koruması gerekiyorsa, aynı zamanda vatandaşını da bugünkü teröre karşı koruması şarttır. Hükümetten beklenen, korumanın sadece silahla, polisle yapılmadığını, örneğin ekonomik şartların da düzelmesinin bunun bir devamı olduğunu bilmesidir.

Ama ne olacak, birkaç gün sonra konu kapanacak, biz yine saçmasapan siyaset tartışmalarına, Baykal-Erdoğan atışmalarına kitleneceğiz…

Yorumlar kapatıldı.