İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

İşler böyle gelmişse, bundan sonra da böyle mi gitmelidir?

Mehmet Barlas

Olan olduktan sonra, geçmişteki gibi aynı süreçleri yaşamak tabii ki alıştığımız bir durum.
Suikastı kınayan demeçler, suikastçının yakalanması için güvenlik güçlerinin yoğun biçimde çalışmaları, toplumun çeşitli kesimlerinin bu suikast dolayısıyla duydukları teessürün yansıdığı yürüyüşler…
Hrant Dink suikastı ertesinde de bunları yaşıyoruz.
Yine eksik olan şey ise, Hrant Dink suikastının doğurduğu olumsuz sonuçları nötralize edecek siyasi kararların gündemde bulunmamasıdır.
Örneğin herkes, Dink’i hedef alan silahın tetiğindeki parmağın, özellikle ABD Kongresi’nin gündemindeki Ermeni Tasarısı’nı hızlandıracağını yorumluyor. Bunun yanında Fransa’da Senato’nun da onayını bekleyen Ermeni Tasarısı’na ivme kazandırılacağı söyleniyor.
Türkiye bu alanda bir ön almak ve Dink’in de bu yöndeki çalışmalarını sürdürdüğünü kanıtlamak için, çok hızlı şekilde Türkiye-Ermenistan arasındaki ilişkilerin normalleştirilmesi ve mesela sınır kapısının açılması için karar alabilir. Bu tür bir gelişme Türkiye’ye kin duyan ve kan davası güden diaspora Ermenilerinin ellerini zayıflatacaktır.

ERMENİSTAN
Hrant Dink suikastının, TürkiyeAB ilişkilerini dinamitlemeye dönük bir amacı içerdiği de yaygın biçimde yorumlanmakta. Nitekim Dink, AB’nin de kınadığı TCK’nın 301’inci maddesine dayalı olarak yargılanırken, toplumda “Türk düşmanı” şeklinde hedef kılınmıştı.
Hükümet bu gerçeğin ışığında hemen TCK’nın 301’inci maddesinin değiştirilmesi için gereken çalışmaları yapabilir ve bu çalışmalar önümüzdeki hafta sonuçlandırılabilir.
Bunun gibi AB üyelik müzakerelerinin dondurulmasına neden olan Kıbrıs’taki kilitlenmişlik, KKTC Cumhurbaşkanı Talat’ın da katılacağı bir formül üretim çalışması sonunda, açılabilir.
Eğer Hrant Dink suikastının arkasındaki çevrelerin neleri amaçlayabilecekleri tam olarak listelenir ve bunları Türkiye’nin ulusal çıkarları ve istikrarı doğrultusunda yeniden olumlu yönlendirmek için gerekli siyasi kararlar hızla alınırsa, bu suikastın yarattığı teessür azalmasa da, yansımalarının olumsuz etkileri yok edilebilir.

BURASI TÜRKİYE
Dink suikastı ertesinde derin teessür yaşayan bir toplulukta bunların yapılması gerektiğini anlattığımda, şu tepkiyi aldım:
– Sen kendini İngiltere’de, İsveç’te veya Hollanda’da mı sanıyorsun?.. Türkiye’de yönetimler bir kriz ertesinde bu tür akılcı ve hızlı kararları alabilselerdi, şu ana kadar çoktan AB’ye de girmiş olurduk, global gelişme yarışında Çin’i de, Güney Kore’yi de, Hindistan’ı da geçerdik.
Evet… Haklıydılar beni eleştirenler.
Bundan sonra yapılacakların geçmişteki benzer durumlar ertesindekinden farksız olacağını bile bile, eski ağızlara yeni lezzetler önermeye çalışmak, gafletten ve hayalcilikten başka bir şey olamaz.
Neticede durum hala “Böyle gelmiş böyle gider” çizgisinde izah edilebilir güzelim ülkemizde. Neticede “Irak’a girelim mi” konusunu tartışmak, “Neden Yunanistan ve hatta Bulgaristan bile girdi ama biz AB’ye giremiyoruz” konusunu tartışmaktan daha cazip geliyor siyasete ve düşünce dünyamıza.

Yorumlar kapatıldı.