İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Elekdağ’ın yorumları

 

Murat Belge 

Şükrü Elekdağ, Mavi Kitap olayı üstüne yazdığım yazılardan sonra Radikal’de uzun bir cevap yayımlatmış. Bundan geç haberim olduğu için ancak şimdi cevabını yazabiliyorum.
Bu bağlamda benim söylemek istediğim başlıca iki şey var: birincisi Mavi Kitap’ın bir propaganda kitabı olması (veya olmaması) ile ilgili. İkincisi belki ‘söyleyecek bir şey’ bile sayılmaz: Lord Avebury’nin davetiyle ilgili sorumu tekrarlayacağım.
Toynbee, hazırladığı kitabın Birleşik Krallık Dışişleri Bakanlığı tarafından propaganda amacıyla kullanıldığını ve kendisinin bundan üzüntü duyduğunu söylemiştir. Bunu biliyoruz.
Ne var ki, Toynbee, hayatının hiçbir döneminde, kitapta yer alan tanıklıkların doğruluğunu sorgulamamıştır. Zaten üzüntüsü de bundandır: Bu kitabın öyle bir amaçla kullanılmayı hak etmediğini düşünür. Anılarında Ermeni kıyımının dehşetini çok net bir dille anlatır. 1890’larda, Abdülhamid zamanında yapılmış ilk ciddi kıyımın sanki çok daha korkunç olan 1915’in bir provası gibi görülebileceğini belirtir. Bu pasajı ben çevirmiş ve geçen yıl Radikal’de çıkan yazımda yayımlamıştım.
Toynbee’nin bu tavrı, düşünceleri de biliniyor. Elekdağ ve onun arkasından giden TBMM üyelerinin, Toynbee kitabının propaganda amacıyla kullanılmasına üzüldü diye, onun kitabın içeriğini reddettiği sonucunu çıkarmasının hiçbir dayanağı yok. Elekdağ’ın şu cümlesi: “… Toynbee’nin olaylara önceki tek taraflı yaklaşımından ve tarihi gerçekleri çarpıttığı hissiyatından rahatsız olduğu anlaşılıyor…” hiçbir doğru temele oturmuyor. Toynbee’nin bu konuda söylediklerinden ‘bu işlere karışmış olmanın yarattığı pişmanlık duygusu’ gibi yargılara gelmek, ancak Şükrü Elekdağ gibilerinin başarabileceği işlerden.
Mavi Kitap’ın kaynakları kısmen Birleşik Krallık arşivlerinde. Ama asıl ağırlık, ABD arşivlerinde. Kitap, olaydan sonra yayımlanan ilk araştırmalardan biriydi. Şimdi arşivlerde yığılan belgeler de, yayımlanmış makale ve kitaplar da, müthiş bir yekûn oluşturuyor.
Mavi Kitap’ı ‘çürütme’ çabaları bu çerçevede ayrıca anlamsız.
Derken, Elekdağ, Westmacott’un açıklamasından da kendine bir şeyler yontmaya kalkıyor. Onun mektubu ‘Belge’nin söylediklerinin tam tersini içeriyor’muş.
Elekdağ, emekli diplomat olarak ‘diplomatik dil’in özelliklerini bilmeli, dikkatli ifadelerle kesin bir söz söyleme tekniğini anlamalıdır. Ama buradaki sorun ‘anlamak’ sorunu değil, ‘anlamak istemek’ sorunu. Westmacott o alıntıda, kitabın propaganda amacıyla kullanılmış olmasının, a) savaş koşulları içinde anlaşılır, b) ama aynı zamanda esef edilecek bir olay olduğunu belirtiyor; sonra, a) içindeki raporların hiçbirinin yalanlanmadığını ve b) kitabı hazırlayanların (Elçi, ‘authors’ demiş) dürüstlüğünü sorgulayabilecek çok az kişi olabileceğini söylüyor (o ‘çok az kişi’den biri Elekdağ). Elekdağ bu İngiliz diplomasisinin ölçülü ‘understatement’larından, Elçi’nin kitaba ‘doğrudur’ diyemediği, onun için ‘tekzip edilmemiştir’ dediğini, devamla, Bryce ve Toynbee’nin dürüst olduklarını da söylemekten ‘çekindiği’ yorumlarını çıkarmayı da başarıyor. Yani, dolayısıyla, dürüst olmadıklarını ima etmiş (en azından) oluyor. Bu durumda ben Westmacott’un sözlerini ‘tahrif etmiş’ oluyorum.
Elekdağ’ın bütün bunları yazmış olması bir anlamda iyi bir şey, aslında. Çünkü böylece, ‘gerçeklik’ denilen olguyla nasıl bir ilişki kurduğunu, kendi dili, kendi kalemiyle, açık açık ortaya koymuş oluyor.

http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=208733

Yorumlar kapatıldı.