İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Dolmabahçe Sarayı’nın mimarı Balyan ailesi değilmiş

 
Dolmabahçe ve Beylerbeyi Sarayı gibi ünlü Osmanlı saraylarının mimarı, tarih kitaplarında belirtildiği gibi Ermeni Balyan ailesi değilmiş.

Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde 13 yıldır Osmanlı mimarisi üzerinde araştırmalarda bulunan Yard. Doç. Selman Can, Osmanlı’ya üç kuşak hizmet ettiği bilinen Balyan ailesinin mimar değil, müteahhit olduğunu söylüyor. Aileden Senekerim Balyan’ın eseri olarak gösterilen Bayezit Kulesi, Kirkor Balyan’a ait olduğu belirtilen Rami Kışlası, Garabet Balyan’a bağlanan eski Çırağan Sarayı, Nikoğos Balyan’a mal edilen Ortaköy ve Hırka-i Şerif camileri; Başbakanlık Osmanlı Arşivleri’ndeki belgelere göre Osmanlı’nın son başmimarı Seyyid Abdülhalim Efendi’nin eseriymiş. Selman Can, Dolmabahçe Sarayı’nın planlarını da o zaman 16 yaşında olan Nikoğos Balyan’ın çizemeyeceğini, arşivlerin sarayın planlarını çizen kişi olarak son başmimar Seyyid Abdülhalim Efendi’yi işaret ettiğini belirtiyor.

18. ve 19. yüzyıllarda yapılan ve tarihe damgasını vuran Dolmabahçe, Beylerbeyi ve Valide Sultan sarayları, Aynalıkavak Kasrı, Selimiye Kışlası ve yapıları, Davutpaşa ve Beyoğlu Kışlası ve Darphane-i Amire Binası gibi önemli eserlerde Ermeni Balyan ailesi müteahhit olarak görev almış. Osmanlı Devleti’nin mimarlık örgütü Hassa Mimarlar Ocağı’nın kaldırılmasıyla etkin hale gelen aile, sarayın önemli yapı işlerinin ihalesini almış ve bu gelenek 3 kuşak devam etmiş. Serkis Balyan’a Sultan II. Abdülhamid döneminde ‘sermimar-ı devlet’ unvanı verilmiş. Ancak Selman Can’a göre bu paye, en üst düzey mimar anlamını taşımıyor. Can, Serkis Balyan’ın saraydaki özel bağlantıları sayesinde bu unvanı aldığını söylüyor.

Ermeni asıllı kalfaların, Türk mimarları saraydan uzak tutmaya çalıştığını ve bu sebeple çeşitli oyunlar oynadığını da iddia eden Selman Can, son dönem Osmanlı mimarlık teşkilatı değişiminin bilinmediğine ve gerçek mimarlarının gün yüzüne çıkmadığına dikkat çekiyor. Can, Osmanlı arşiv belgelerine dayanarak bazı yapıların mimarlarını da şöyle açıklıyor: Mecidiye Kışlası (Taşkışla) Serkis Balyan’ın değil, İngiliz mimar William James Smith’in; Yıldız Hamidiye Camii yine Serkis Balyan’ın değil Rum Nikolaki Kalfa’nın; Sarayburnu antrepoları, Simon Balyan’ın değil August Jasmund’un eseri. Hatta bu inşaatlar yapılırken Serkis Balyan İstanbul’da değil, Fransa’daymış.

Ermeni kalfaların yaptıkları işlerde yolsuzluklara karıştıkları için 19. yüzyılda gözden düşmeye başladığını anlatan Yard. Doç. Selman Can, ‘devlet başmimarı’ payesi ile onurlandırılan Serkis Balyan’ın bile büyük inşaat yolsuzluklarına karıştığını belirtiyor. Can, 1882 yılında başlatılan ve 4 yılda tamamlanan bir soruşturma neticesinde Serkis Balyan’ın, Sultan Abdülaziz ve II. Abdülhamid döneminde yaptığı yapılardan toplam 300 bin lirayı aşkın bir meblağı zimmetine geçirdiğini ve hakkında açılan dava ile tüm mal varlığına el konulduğunu kaydediyor. Balyan, Ekim 1888’de sarayın başdoktoru Mavroyani Efendi aracılığı ile Sultan II. Abdülhamid tarafından affedilmiş. Serkis Balyan yaptığı inşaatlardan bazıları çöktüğü için de hapis yatmış. Babası Garabet, Serkis’in kefaletle serbest kalmasını sağlamış. Ayrıca ailenin hiçbir ferdinin yabancı kaynaklarda belirtildiği gibi Ecole des Beaux-Arts okulunda eğitim almadığı, İstanbul Teknik Üniversitesi’nden Aygül Ağır’ın yazışmaları sonucunda ortaya çıkmış. Belgelerde, Serkis Balyan’ın Ecole des Beaux-Arts’ta okuduğu söylenen tarihlerde İstanbul’da olduğu bilgileri de yer alıyormuş.

Ayasofya Müze Müdürü ve tarihçi Dr. Haluk Dursun da Balyan ailesinin müteahhitliğe daha yakın olduğunu doğruluyor. Ünlü eserlerin mimarlarının ortaya çıkarılması gerektiğini söyleyen Dursun, yıllar sonra bile böyle bir bilgiye ulaşılmasının tarihî kültür için kazanım olacağını dile getiriyor. Dursun, sanat tarihçilerinin ve mimarların bu konu üzerinde durmasını da istiyor.

Habibe Demircan 

http://www.zaman.com.tr/webapp-tr/haber.do?haberno=481569

Yorumlar kapatıldı.