İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Ara Güler’in ‘İz’i 1 yaşında

Genel Yayın Yönetmenliği’ni Ara Güler’in yaptığı ‘İz’, 1 yaşını geride bıraktı. ‘İz’, Ocak 2007 sayısında bizi “flütlü çocuğun” peşine takılarak, dünyanın değişik coğrafyalarından yükselen sesleri dinlemeye çağırıyor.

NTV-MSNBC
Güncelleme: 14:27 TSİ 28 Aralık 2006 Perşembe
İSTANBUL – Bu ay “sessiz” ama bir o kadar da “çoksesli” bir ‘İz’ hazırlanmış; aynı zamanda sunumlarda da bazı farklılıklar var. Derginin bir ara elinizde yan döndüğünü fark edeceksiniz, ya da dergi sayfalarının uzadığını. Kimbilir belki de ‘İz’, Serra Pelada’daki madencilerin yollarını kısaltabilmiş, ya da Manga kızlarının sınırlarını genişletebilmiştir. 

Yusuf Darıyerli (Bigadiç, 2001)

“Bu dergi çok yakın bir geçmişte sadece bir hayaldi. Ama yıllarca beslenmiş , peşine düşülmüş, izlenmiş bir hayal. Fotografla İZ bırakma hayali.”

‘İz’ bu sözlerle başlamıştı 2006 Ocak ayında yayın hayatına. Bugün ‘İz’ 1. yılını geride bırakmış bir dergi.

‘İz’, bu bir yıl içinde hem dünyadan seçkin fotografçıların foto röportajları ve sanatsal portfolyolarına, hem de Türkiye’den fotografçıların çalışmalarına yer verdi.

‘İz’, fotografın kendi anlatım gücünü önemseyip, yazıdan çok, fotografı öne çıkararak okuyucusuyla doğrudan bir iletişim kurmaya gayret etti.

‘İz’ projesi ortaya çıktığında; dünyanın çeşitli fotograf kuruluşlarının ve ünlü fotografçıların desteğini aldı.

‘İz’in ilk sayısından itibaren bu denli sevilmesinde ve ilgi görmesinde en önemli katkı; İz’i destekleyen, fotograflarını ve röportajlarını esirgemeyen fotografçılardan ve Magnum Photos başta olmak üzere birçok fotograf ajansından geldi.

İlk sayıdan itibaren bu derginin fotograf alanında bir boşluğa oturacağı ve bu alanı doldurmak gibi bir misyonu olduğuyla yola çıkılmıştı. Gelinen nokta, bu öngörünün haklılığını her geçen gün daha fazla göstermektedir.

‘İz’in ilk sayısından bugüne aktarılanlar

‘İz’in bundan önceki sayılarıyla ulaşılan kitle, görsel tarihimizi oluşturan fotograf projelerine olan ilginin tahminlerden fazla olduğunu ortaya koydu.

‘İz’; bir fotograf geleneğini yaymaya ve temsil etmeye çabalıyor. Bu geleneğin fazlasıyla ilgi görmesi fotografın gelişimi adına çok önemli.

İlk sayıdan itibaren usta fotografçıların dünyalarına konuk olduk ve onların objektifinden başka dünyalara yolculuk yaptık. Bugüne kadar ‘İz’de fotografları yayımlanan tüm fotografçılar bir anlatım dili kullanıyorlardı, bu dil fotografın ortak diliydi.

Bir yıllık yayın hayatının içine bir de ödül sığdırdı ‘İz’. “Sappi European Printers of the Year” yarışmasında derginin yüksek baskı kalitesi, otoriteler tarafından da onaylandı ve “Bronz Madalya”ya değer görüldü.

OCAK 2007 SAYISINDA NELER VAR?
İlk sayfalarda bizi Werner Bischof fotografları karşılıyor. Bischof, “sessiz ve “sakin” fotograflarıyla bir şeyler fısıldıyor.

Werner Bischof (Japonya. Tokyo. Meiji tapınağının iç bahçesi, 1951.)

Werner Bischof ile yaptığımız sessiz dünya turunun ardından Sebastiao Salgado ile birkaç futbol sahası büyüklüğünde bir alanda çamur ve hayaller içinde elli binden fazla adamın yüreklerinden yankılanan seslere kulak veriyoruz.

Sebastiao Salgado (Maden, her biri yirmi metrekarelik barrancos denen paresellere ayrılmış. İşçiler altın bulmak için hep daha da derine kazmak zorunda. Serra Pelada, Pera Eyaleti, Brezilya, 1986.)

Salgado, Serra Pelada madenlerindeki bu adamların nasıl “altın hayalinin kölesi” olduklarını gösteriyor.

Sebastiao Salgado (Taşıyıcıların ellerinin madenin dibinden tepeye kadar tehlikeli merdivenlerde dengelerini sağlayabilmek için mümkün olduğunca boş olması gerek. Serra Pelada, Pera Eyaleti, Brezilya, 1986.)

Salgado’nun fotograflarına baktığımızda zaman zaman Mısır piramitlerinin inşasında bulabiliyoruz kendimizi.

‘İz’in sayfalarında yaptığımız yolculuğumuzda bildik bir yerde mola veriyor ve 1970’lerin İstanbulu’na bir göz atıyoruz.

Sabit Kalfagil (Unkapanı Köprüsü, 1976.)

Sabit Kalfagil bize Haliç ve çevresindeki günlük yaşamın akışını aktarıyor.

Uzaklardaki medeniyetlere yaptığımız yolculuğa devam ediyor ve Kanjo Take’nin dijital dünyasına konuk oluyoruz. Yüzyıllar öncesinden bugüne gelmiş Japon çizgi sanatı Manga’yı fotograflarında canlandıran Take, yarattığı Manga kızları ile Şanghay ve onun gibi yapay olarak üretilen şehirlerin sınırlarını aşarak, kültürünün izlerini dijital ortamı kullanarak yarınlara taşıyor.

Kanjo Take’nin dijital dünyası (solda) + Georg Gerster (Türkiye. Afrodisias Stadyumu; dini festivaller, galdyatör oyunlarını gibi çeşitli gösteriler için kullanılabilecek şekilde kısa kenarları amfitiyatro gibi yuvarlatılmış bir Roma arenası. Yapım tarihi, MS 1. yy civarı)

Take’nin ardından, zamanın karşı konulmaz değiştirme gücüne direnerek ayakta kalan önemli yapıtları gökyüzünden seyrediyoruz. Georg Gerster, uzun yıllardır bu yapıtları fotograflayarak bu medeniyetlerin izlerini bize yansıtıyor.

Son olarak tanıklık yapacağımız şey, kimimizin bildiği ama görmediği, kimimizin de çocukluk anılarının önemli bir bölümünü oluşturan panayırlar. Kurulduğu kasabaların ya da şehirlerin olağan akışını bozan, ticaret ile eğlencenin böylesine güzel bir şekilde yan yana geldiği panayırlara Yusuf Darıyerli’nin gözünden bakıyoruz.

http://www.ntvmsnbc.com/news/395175.asp

Yorumlar kapatıldı.