İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Vakıf reformu Köşk’e takıldı

AB düzenlemeleri içinde yer alan Vakıflar Yasası’nın dokuz önemli maddesini veto eden Sezer, sert gerekçeler sıraladı: Yasa Lozan’la, Anayasa’yla, hukuk sistemiyle bağdaşmıyor

RADİKAL – ANKARA – Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, AB’ye uyum düzenlemeleri kapsamında yer alan Vakıflar Yasası’nın önemli değişiklikleri içeren dokuz maddesini Anayasa’ya aykırılık gerekçesiyle veto etti. Sezer, Lozan Antlaşması’nın getirdiği koruma ve güvenceler aşılarak azınlık vakıflarına, amaçları doğrultusunda giderek etkinleşme olanağı sağlandığını savundu.
Sezer, yasanın 5, 11, 12, 14, 16, 25, 26, 41 ve 68. maddelerinin bir kez daha görüşülmesi için Meclis’e geri gönderdi. Bu maddeler, yabancıların vakıf kurabilmesini, vakıfların mal edinimleri ve taşınmazları üzerinde tasarrufta bulunmalarını, mazbut vakıfların taşınmazlarının değerlendirilmesini, cemaat vakıflarının aynı cemaate ait başka vakfa tahsisini, vakıfların uluslararası faaliyette bulunmasını, yurtdışında şube açabilme ve yurtdışındaki vakıflara üye olabilmelerini, buralardan bağış alabilmelerini ya da bağışta bulunabilmelerini, ekonomik işletmeler kurabilmelerini ve şirketlere ortak olabilmelerini düzenliyor.
Sezer, veto gerekçelerini şöyle sıraladı:

İzin verilen faaliyetleri vakıf senetleri ya da vakfıyelerde bulunma koşuluna bağlamayan yasa hükümleri Anayasa’ya aykırı.

Yasa; mazbut, mülhak, cemaat ve esnaf vakıfları ile yeni vakıfları kapsamaktadır. Lozan Antlaşması’na dayanan azınlık vakıfları için de değişiklikler yapılmıştır. Lozan Antlaşması, Cumhuriyet dönemi hukuk sisteminin temelini oluşturmaktadır. Bu niteliği nedeniyle, Antlaşma kuralları anayasal değerdedir. Yasanın da Lozan’a uyması gerekir. Türk Devrimi’nin tasfiye ettiği ‘şer-i hukuk’ düzeni içinde kurulmuş eski vakıfların tasfiyesini amaçlayan yaklaşımın ve bu yaklaşımın gereği olarak tüm eski vakıflar üzerinde Vakıflar Genel Müdürlüğü aracılığıyla kurulan oldukça sıkı izin ve denetim sisteminin, neredeyse tümüyle ortadan kaldırıldığı görülmektedir.
Azınlık vakıflarının eski vakıf olmalarına karşın mazbut vakıflar arasına alınmasının önü kesilmiştir. Cemaat vakıflarının, mülhak vakıflar arasından çıkarılıp yeni vakıflara benzer ayrı bir tür gibi değerlendirilmesinin doğal sonucu olarak, bu vakıfların amaç ve etkinlikleri doğrultusunda giderek gelişmelerine de olanak sağlanmaktadır.

Eskiden kurulmuş cemaat vakıflarına, bu niteliklerini değiştirmemelerine karşın, ekonomik ve siyasal güç elde edecekleri biçimde yeni haklar ve ayrıcalıklar tanınmasını ve bunların yeni bir vakıf türü biçiminde sosyal yaşama katılımını sağlayacak düzenlemeleri, Lozan Antlaşması’yla, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş ilkelerinin ortaya konulduğu anayasal ilkelerle, hukuk sistemiyle, Anayasa’nın ayrıcalıkları yasaklayan 10. maddesiyle, ulusal çıkarlar ve kamu yararıyla bağdaştırmak olanaksız.

Vakıflar Meclisi’nde cemaat vakıflarınca seçilecek bir üyenin de bulunması, bu vakıfları, Lozan Antlaşması’ndaki konumlarının çok ötesine çıkaracaktır.

Yasayla vakıf yöneticilerine 500 YTL idari para cezası verilmesi, buna karşı Kabahatler Yasası’na göre itiraz hakkı öngörülmüştür. Oysa Kabahatler Yasası’nın 3. maddesi 1 Mart’ta iptal edilmiştir.

Yasayla Rehberlik ve Teftiş Başkanı ile Daire Başkanı’nın atamasında Cumhurbaşkanı söz sahibi olmaktan çıkarılmıştır. Bu, Anayasa’ya ve Anayasa Mahkemesi kararlarına aykırıdır.

http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=206014

Yorumlar kapatıldı.