İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Komutan Aris ve Red

Ayse Günaysu

Ülkede Özgür Gündem’de 25 Ekim’de yayınlanan Red dergisi ile ilgili yazımı, devamı gelecek haftaya diye bitirmiştim. Bir sonraki hafta yazamadım. Şimdi devam etmek istiyorum. Red dergisine ya da dergiyi çıkaranlara özel bir düşmanlığım ya da önyargım olduğundan değil. Sadece bu dergi Türkiye’de solu ya da daha doğrusu solun ana damarını, hakim rengini o kadar iyi temsil ediyor ki, bir vaka çalışması yapar gibi ele alınmayı da hak ediyor, onun için.

İlk yazıda da bahsetmiştim. Kapağı açtığınızda ilk karşınıza gelen yazı, bir çıkış bildirgesi olarak hazırlanmış ve Red diye imzalanmış.

Yazı, 2. Dünya Savaşı sırasında işgal altındaki Yunanistan’da Nazi ordularına karşı direnişi başlatan Komutan Aris’in yüksekçe bir yere çıkarak yaptığı konuşmayla başlıyor. Şimdi çok güçsüz olduklarını ama bir daha bu köy meydanına girdiklerinde yüzbinlerce kişi olacaklarını anlatıyor Komutan Aris. Ve bizim yazı, ‘bir daha böyle bir yazı yazdığımızda, çok daha güçlü olmak umuduyla… Merhaba…’ diye bitiyor. Arada söylenen her şey alçak emperyalistlere dair. Halkları birbirine düşüren de zaten onlar.

Komutan Aris’le Red dergisi arasında kurulan bu benzerlikteki hamasiliği ve büyüklenmeyi bir yana bırakırsak, kara mizah gibi bir paralellik bu… Çünkü Nazi ordularına karşı direnişin can alıcı özü ile Red dergisinin hiçbir ilişkisi yok.

Nazi gerçeği, hayatın tüm çelişkili karmaşıklığını içinde barındıran, bütün dehşet vericiliğine rağmen son derece öğretici, sosyolojiden ekonomiye, siyaset biliminden psikolojiye çok çeşitli disiplinlerin bir arada analiziyle anlaşılabilecek bir olguydu. Öyle proletarya ile burjuvazi, sermaye ile emek, emperyalizmle ezilen halklar gibi kaba iki kutuplu açıklamalarla değil anlaşılmak, yanına bile yaklaşılamayacak bir olgu. Savaş emperyalistlerle ezilen uluslar arasında değildi. Burjuvazi ile proletarya da değildi karşı karşıya gelen. Emperyalist paylaşım savaşı deyip geçsek, her iki taraf da eşit ölçüde düşmanımız olması gerekirdi, oysa öyle de olmadı. Tam tersine Nazilere karşı çıkmak bir ahlak, bir varoluş, bir haysiyet sorunuydu. O halde neydi safları belirleyen?

Elias Canetti’nin dev yapıtı Kitle ve İktidar bu yüzden hiçbir disipline ait değil. Nazi gerçeğinden yola çıkan ve düşünce tarihinin en büyük yapıtlarından biri olarak kabul edilen bu kitap ne siyaset biliminin, ne felsefenin, ne sosyolojinin ne de başka bir disiplinin kategorisine sokulabiliyor.

Red’in muhalefeti, Nazilere karşı direniş benzetmesini hiç hak etmiyor. Çünkü Nazi gerçeğinin bütün sınıflardan bir ulusun, bütün sınıflardan bir diğer toplumu yok etmek için bütün olanaklarını seferber etmesini içerdiğini anlayacak ve buna karşı duruşun anlamını kavrayacak bir bakıştan, anlayıştan, ruhtan yoksun.

İnsanlığın düşünce tarihinin en etkileyici yapıtları İkinci Dünya Savaşı ve Holokost karşısında ‘Neden?’ sorusunu soranlar oldu. Hepsinin de en çok üstünde durduğu konulardan birisi de bu suçu Nazilerin tek başına işlemediğiydi. Mesele yalnızca binlerce memurun çalıştığı çok geniş bir bürokrasi aygıtı değildi. Paramiliter ölüm mangaları, bilim insanları, görüp sessiz kalan halk, kimi yerde Nazilerin istemediklerini de, çok sayıda kadın ve çocuğu da veren işgal altında ülke hükümetleri ve memurları ve işgal altındaki birçok yerde katliamlara doğrudan katılan halk.

Nazilere karşı direnenlerin de sınıfı yoktu. Nazi işgali altındaki Danimarka’da işgalci komutanın huzuruna, alanı dolduran Nazi ordusunun önünde koluna sarı Yahudi bandı takıp çıkan Kral’dan, işverenlere, işçilerden aydınlara kadar her sınıftan, her kesimden haysiyetli insan vardı direnenler arasında.

İkinci Dünya Savaşı’nda safları birbirinden ayıran şeyi göremeyenin, açıklamaları emperyalizm-ezilen halklar karşıtlığından bir adım öteye gidemeyenin, bugün Kürt işçilerinin ülkenin bir dizi ilinde, ilçesinde durup dururken saldırıya uğrayıp linç girişimine maruz kalışına, gösterilerde çocukların kurşunlanışına, faillerin meçhul kalışına, barış çabalarına dair söyleyecek sözü elbette olamaz. Hele hele kendini İkinci Dünya Savaşı’nda Nazilere karşı savaşan direniş kahramanına benzetmeye hiç ama hiç hakkı olamaz.

http://www.gundemimiz.com/haber.asp?HaberId=23514

Yorumlar kapatıldı.