İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Türkler kimi ne zaman yanına alır?

Türklük eden Türklerden bahsediyorum tabii ki. Genlerinden ya da sahip oldukları nüfus cüzdanlarından değil.

Ermeni soykırımının tanınmasına karşı Almanya’ya, Isviçre’ye ‘Bayrağını kap da gel!’ turları düzenleyen milliyetçi Türk cephesi artık dört nala ön Asya’dan buralara akın edemeyecek. Çünkü Ermeni soykırımın inkarı cezaya tabi. Ve muhtemelen Fransa’yı birçok Avrupa ülkesi takip edecek.

Fransa Parlamentosu’nun, Ermeni soykırımını inkar etmenin suç teşkil edeceğine dair yasa tasarısını gündemine alması üzerine, merkezi Fransa’da bulunan Uluslararası İnsan Hakları Federasyonu’na (FIDH) Ankara’dan derhal bir mektup gönderilmiş ve tasarının onaylanmasının engellenmesi talep edilmiş. Bir sürü gönderilmiştir ama ben burada sadece biriyle ilgileniyorum.

Düşünce özgürlüğünü Ermeni soykırımının Fransa’da da fütursuzca inkar edilebilmesi, soykırım kurbanlarına ve geride kalan mağdurlarına iftira, hakaret, küfür edilebilmesi olarak anlayan bu mektup gayet Türk işi bir söylemle noktalanmış: ‘Geçmişte Türkiye’de yaşanmış bir olayın Fransa’da siyasal amaçlara ya da seçim kaygılarına alet edilmesi insan hakları açısından hiçbir şekilde kabul edilemez.’ (10 Ekim 2006) Almanya’da da Türklük eden Türklerin söylemi bu. Kendilerine, Türkiye’ye veya İslam’a ilişkin en ufak bir eleştiride paranoyaları depreşiyor: Bunlar (gavurlar) bize düşman, politikacılar bizim alehmimize konuşarak Alman seçmenlerin oylarını toplayacaklar, vb.

Türk başbakanına, bakanlarına, elçilerine, Fransız pasaportlu Türk inkarcılarına ‘ifade özgürlüğü’ için kendini paralayan bu mektup IHD ve TİHV’den geldiği için daha bir düşündürücü. Nice elçilik mektubundan daha etkileyici olabileceği, tabii ki bütün tarafların bilgisi dahilinde.

Başkanı olduğu Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın ‘Ermeni sorunu ile ilgilenmediğini’ hep memnuniyetle vurgulayan Yavuz Önen, bu sefer soydaşlarının soykırımı inkar özgürlüğü söz konusu olunca ‘Ermeni sorunu’na müdahil olmuş. Babasının, bir Hıristiyana bu kadarı çok, denilip azınlıkların varlıklarına el konulması işini yürüten ayrıcalıklı grubun başı olduğunun Roj TV’de ortaya çıkarılması da* bu bakımdan bir sıkıntı duymasına neden olmamış. Ne de olsa geniş kamuoyunda bilinen bir şey değil.

Ama FIDH’i inkarcı Türkler için Fransız Parlamentosu’nda lobi çalışması yapmaya davet eden mektuba gücünü veren zaten o değil, diğer imza: İHD Genel Başkanı. ‘Türkiyeli insan hakları kuruluşları’nın bu ortak basın açıklamasının altında bir Kürt imzası, zamanında eski DEP milletvekillerinin avukatlığını yapmış Yusuf Alataş adı bulununca kim ne diyebilir artık?..

İşte böyle; Kürtlerle Ermenileri susturmak için, Ermenilerle Yahudileri sindirmek için, Yahudilerle Kürtleri… Ötekiyle omuz omuza, berikine düşmanlık edileceğinde ancak.

Ermeni aydının Yahudi düşmanlığı yapması, Yahudi aydınların Kürt düşmanı Türklerle flörtü meşru ve makbul… Ermeni’ye İsrail düşmanı yazılar yazdırmada Türk projesi BIANET oldukça başarılı (!) bir örnek. IHD İstanbul Şubesi de benzerini Piyanist filminin gosterimden kaldırılmasını kınarken yaptı: antisemitizmi kınama iddiasındaki zehir gibi antisemitizm kokan metnin, ‘tarihsel boyutunu’ bir Ermeni arkadaşa yazdırmışlar, kendi bilgi dağarcıkları buna yetmemiş.

İHD’nin 13. Olağan Genel Kurulu’nda (4-5 Kasım 2006) sadece milliyetçiliğin ayrımcılığın değil ırkçılık ve antisemitizmin de, cinsiyetçilik ve heteroseksizmin de mahkum edilmesi için uğraş verecek arkadaşlara başarılar diliyor, düşmanlık temelinde arkadaşlıklar kurmamış sıradaki adayların desteklenmesini temenni ediyorum.

yelda61@hotmail.com 

http://www.gundemimiz.com/haber.asp?HaberId=22896

Yorumlar kapatıldı.