İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Taşnakçı örgütlenme ne noktaya vardı (5)

Arslan Tekin

Michigan’da öğretim üyesi Prof. Dr. Fatma Müge Göçek, “dışarıda” olduğu için, “içeridekiler” e izafeten daha rahat konuşup yazıyor. “Dış güçler” in onu “Türk milliyetçileri” ne “yem” etmeyeceğini düşünüyordur. “Adım çıkmış ’vatan haini’ne!” deyip yürüyor. Bu sıfatı kendisi konuşmalarında “Şu görüşümü açıklarsam bana Türkiye’de ‘vatan haini’ diyecekler” diye de sık dillendiriyor! (Bu da psikolojik bir durum… Suç bastırıyor. Ermeni siyasetine âlet olduğunu ve Türk halkıyla karşı karşıya geldiğini çok iyi biliyor; ama, bizim “yarı aydın” dediğimiz özüne yabancılaşmışların aşağılık hissiyle saldırganlaşıyor.)

Fatma Müge Göçek, 1915 olaylarını tanımlarken “soykırım” kelimesini kullanmaktan kaçındığını; çünkü, Türklerin bundan çok rahatsızlık duyduğunu; sebebinin ise

Türkçede “holocaust” ile “genocide” kelimelerinin tek karşılığının “soykırım” olduğunu ve bu yüzden Türklerin kendilerini Nazilerle aynı kefede görmekten ürktüklerini; sonra Taşnakçılardan özür dilercesine, Türklere “genocide” kelimesini anlamaları için zaman tanınması ve eğitilmeleri gerektiğini söylemiş. Yani Fatma Müge Göçek “ihanet” bayrağını en yüksek gönderin en ucuna çekmiş anlayacağınız!
***
Konferansın soru-cevap kısmında herhâlde sorulmuş olacak ki, “içerideki” soykırımcıların “dışarıdaki” bayraktarı Fatma Müge Hanım “Atatürk meselesi” ne de girmiş… Türkiye’de gerçek Atatürkçülüğün öğrenilmesine fırsat olmadığını, çünkü kanunlarla Atatürk hakkında yorum yapmanın yasaklandığını, aksi takdirde Atatürk’e hakaret suçundan hapse atılabileceklerini iddia etmiş.

Servet Hassan’ın notlarından anladığım kadarıyla Londra’daki bu Ermeni konferansına Türkiye’den, Azerbaycan’dan, Kıbrıs’tan Türkler gerçeği haykırmak için gitmişler. Artık bu tür konferanslarda nelerin konuşulacağı âşikâr. Türklerin soruları geçiştiriliyor veya hiç okunmuyor. Türkler bu durumu protesto ediyorlar. Azerbaycanlılar kalkıyorlar, Ermenistan’ın işgalini ve Hocalı katliamını soruyorlar. Biri çıkıp da yakın tarihle “yüzleşmek” istemiyor; çünkü, “Tarihle Yüzleşmek” konferansının gayesine uygun değil!

Toplantıda Müge Göçek’e alkış tutan 10 kadar Türk de varmış. Notlarda ikisinin ismi geçiyor: Prof. Dr. Baskın Oran ve Koray Düzgören… İki isim de bizi şaşırtmamıştır. B. Oran “Azınlık raporu” yazarıdır. Sevr’i telkin ettiği iddiasıyla muhakeme edilmişti. İsmini sık duymuşsunuzdur. Koray Düzgören ise AKP’nin yarı resmî yayın organı “Yeni Şafak” ın “siyasî çözümcü” yazarlarından…

Boğaziçi Üniversitesi mezunu Müge Göçek, 1979 yılından beri Osmanlı arşivlerini araştırdığını ve görüşünü ispatlayacak bilgi ve belgeler bulduğunu konferansın ardından verilen kokteylde söylemiş bir gazeteciye… Altı ay sonra yayınlanacak kitabında bunları açıklayacakmış ve kitabı kıyamet koparacakmış. Kitabının adını da söylemiş: “Deciphering Denial: Turkish State and the Ethnic Cleansing of the Armenians in 1915” (İnkârı Çözmek: Türk Devleti ve 1915 Ermeni Etnik Temizliği)

Bunun için Nobel’e yeni dal ihdas ederler: Tarih. Ve ilk ödüllendirilen de Fatma Müge Göçek olur!
***

Ermeniler çalışıyor, hem de bizimkileri kullanarak… Şunu da anladım, Ermeniler gibi örgütlenmemiz imkânsız ve Ermeniler gibi Türkler kendilerini anlatamazlar. Her toplantıya da yetişip cevap veremezler. Tek çıkışımız, birliğimiz ve güçlü olmamız. 

http://www.yenicaggazetesi.com.tr/yazidetay.asp?AuthorID=82&ArticleID=2958

Yorumlar kapatıldı.