İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Çok can sıkıcısınız çoook!

Kürşat Bumin

Hayret doğrusu, bir ülkenin gazeteci-yazar tayfası –kahir ekseriyetiyle– kendisinden bu kadar mı memnun olur, her konuya ilişkin düşüncesine bu kadar mı güvenir?

Orhan Pamuk Nobel edebiyat ödülünü mü aldı. Yine aynı acelecilik ve kendini beğenmişlik. Oysa dur, bekle biraz… Aklına geleni yazıya dökmeden önce bekle biraz… Bu konuyu da bırak başkaları konuşsun önce. Gazeteci-yazar seçildin diye her konuda söz almak zorunda değilsin.

Bazı kişilerin kırılacağını bilmesem “Devlet kadar bile olamadınız!” diyeceğim.

Bakın mesela hakkında söylenmedik laf kalmayan (yalan değil, söyleyenler arasında ben de vardım) Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç’un şu güzel açıklamasına:

“Fevkalade mutluyum. Türkçenin ve Türk edebiyatçısının yazdığı eserlerden dolayı aldığı ödülü sevinçle karşılıyorum. Kimileri Türkiye’nin tanıtımı iyi oldu diyor. Ama ben meseleye bu kadar hesaplı bakmıyorum. Benim için önemli olan Türkçe yazan bir Türk yazarının Nobel kazanmış olması.”

Koç’un “Türkçe yazan” bir yazarın aldığı bu büyük ödülden bakanlığının yarısını (Turizm-Türkiye’nin tanıtımı) kaldırıp atarak bu şekilde söz edebilmesi ülkenin yazar-çizer takımına örnek olmalıdır.

Bakın mesela, Kültür ve Turizm Bakanlığı Müsteşarı Mustafa İsen’in yazarlıklarını etnik aidiyetlerinin esiri kılmış kalem erbabı için bir ders niteliği taşıyan şu sözlerine: “(Pamuk’un) Diğer konularda yaptığı konuşmalar beni ilgilendirmez; bu bence Türkçe’nin aldığı ödüldür.”

Ne güzel; “Kültür”ü iş edinmiş bir bakanlıktan yükselen ne güzel açıklamalar bunlar… (Söz “devletliler”den açılmışken: Başbakan Erdoğan’dan benzer bir kutlama mesajı-açıklama gelmemesi anlaşılır gibi değil. Yoksa o da…)

Orhan Pamuk da aldığı ödülü benzer bir yaklaşımla değerlendirmiyor mu zaten: “Bu ödülü öncelikle Türk kültürüne, Türk edebiyatına, parçası olduğum Türk diline verilmiş bir ödül olarak görüyorum…”

Romancımız derdini daha nasıl anlatsın; “Türkçe yazan” bir yazarın Türk dilini, Türk kültürünü (ve hadi onu da işe katalım: hatta kültür cercevesinde “Türklüğü”) bundan daha iyi yüceltebilmesi mümkün mü?

Ama hayır; ülkenin gazeteci-yazar tayfasınının kahir ekseriyetinin gözünde bu sözlerin de bir önemi yok. Onların “bir şeyi” kendi içinde, kendi çerçevesinde-dünyasında değerlendirmeleri imkansız, alışmışlar bir kere…

Bu marazi yaklaşımın dünyada bir benzeri olduğunu sanmıyorum. Düşünebiliyor musunuz: Bir ülkenin en çok satan üç gazetesinin genel yayın yönetmeni ve başyazarları kendileriyle aynı dili konuşan-yazan bir edebiyatçının Nobel edebiyat ödülünü aldığı günün ertesinde “Ermeni meselesindan söz etmese ödülü zor alırdı!” mealinde yorumlar döşenecek! Görülmüş şey değildir…

“Hazindir. Lütfen, hiç kimse çıkıp, ‘edebiyat ödülüdür’ falan demesin. Ödül, siyasidir… Kasıtlıdır” ya da “Bu birinci sınıf yazar (…) ‘soykırım iftirasını’ dile getirenlerin değirmenine su taşıdı. Taşnak politbürosunun önde gelen üyelerinden biriymiş gibi açıklamalar yaptı” gibi “küçük” yazarların kaleminden çıkan saçmalıkları ve “Türk’e küfretti Nobel’i kaptı!” gibi düzeyleri besbelli haber başlıklarını bir kenara bırakıyorum.

Benzer şekilde, kendini hepten kaybetmiş bir halde “Ermeniyi övmeyene armağan yok. Ama günün modası bu. En son Nobel ödülünü alan adam da Ermenileri övmüştü” diye sayıklayan Fazıl Hüsnü Dağlarca ya da “entellektüel namus” gereği ödülün hemen reddedilmesini isteyen Alev Alatlı’ya da gülüp geçebiliriz.

Ama birer genel yayın yönetmeni ve başyazar olarak Ertuğrul Özkök, Fatih Altaylı, Güngör Mengi ve Oktay Ekşi gibi gazete yöneten kişilerin kalemlerinden dökülen değerlendirmelerin son derece can sıkıcı atmosferiyle karşılaşıldığında, medyanın ülkenin kültür hayatı söz konusu olduğunda (da) nasıl bir “bela” olduğunu hatırlayarak karamsarlığa düşmemek imkansızdır. Şu satırlara (sırasıyla) bakın:

“Biz Türkler, istesek de istemesek de, o hain soruyu kafamızdan asla uzaklaştıramayacaktık. ‘Bu ödülde, Ermeni soykırımı ve 30 bin Kürt’ü öldürme’ sözlerinin etkili olma iddiası.”

“Ama çok sevinemiyoruz. Çok mutlu olamıyoruz. Çünkü Pamuk’u ‘bizden biri’ gibi göremiyoruz. Tam aksine, ödüle kavuşmak için ‘bizi satan’ biri olarak, ‘yalanlarla milleti suçlayan’ biri olarak görüyoruz.”

“Pamuk’un istikrarlı bir çizgide yükselen yazarlık şöhretini dörtnala kaldıran sebep (…) Hiçbir araştırmaya dayalı olmayan, kulaktan dolma sözlerle Ermeni soykırımını savunmasıdır.”

“Bize gelince… Sayın Pamuk’a Nobel ile birlikte ahlaki zafiyet ödülü de verilse iyi olurdu diye düşünüyoruz.”

İyi olur, düşünün bakalım….

http://www.yenisafak.com.tr/yazarlar/?t=14.10.2006&y=KursatBumin

Yorumlar kapatıldı.