İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Fransa’ya kızmakla keşke sorun çözülse

Abdülhamit Bilici

Ermeni soykırımı iddiasıyla ilgili gündemin önceleri aşağı yukarı rutin bir takvimi vardı. Herkes soykırım iddiasını anma gününün içinde bulunduğu nisan ayı geldiğinde bu meselenin önümüze geleceğini bilirdi.

Çünkü güçlü Ermeni lobisinin gayretleri sonucu, konu Amerikan Kongresi’nin gündemine taşınır. Ankara, Amerikan hükümeti nezdinde ağırlığını koyarak tehlikeli bir gelişmenin önüne geçmeye çalışırdı.

Türk liderler için bu temcit pilavı o kadar bıktırıcı bir hal almıştı ki, Turgut Özal’ın 1991’de Washington’a yaptığı bir ziyarette, ABD büyükelçimiz Nüzhet Kandemir’e “Soykırımı tanısak ve bu iş sona erse daha iyi olmaz mı?” diye sorduğu söylenir. Rivayete göre Kandemir de bu soruyu şöyle cevaplar: “Sayın Cumhurbaşkanım, bu öyle ayaküstü halledilecek bir mesele değildir. İyi düşünmek ve dikkatli olmak gerekir.”

Bu diyaloğun yaşandığı günden bugüne yıllar geçti. Gerçekten de milletimize yapılan soykırım ithamı, belki ayaküstü halledilecek bir mesele değildi. Ama Türkiye’nin de bu konuda ‘iyi düşünüp’ hadisenin önünü alamadığı da kesindi. Çünkü olay hızlı bir şekilde rutin takvimin dışına çıktı. Erken teşhis mümkün olmadığı için kanser gibi her yere yayıldı. Artık yılın her ayında ve neredeyse dünyanın her yerinde karşımıza çıkan bir sorun haline geldi. İsterseniz en son örnekleri birlikte hatırlayalım:

İsviçre’de düzenlenen bir toplantıda Ermenilerin tarihte yaşadığı olayların soykırım olmadığını söylediği için bir yıl önce Türk Tarih Kurumu Başkanı Yusuf Halaçoğlu’na dava açıldı.

Türkiye’nin soykırım iddiasını tanıması, Avrupa Parlamentosu’nun son Türkiye raporuna girdi. Bu kurum için karar bir ilk değildi. Ama taslak raporda soykırımın kabulü AB üyeliği için ön şart olarak geçmişti. Raporun oylanması sırasında metin biraz yumuşatıldı. Ön şart olmaktan çıktı, ancak soykırımı tanıma talebinde bir değişiklik olmadı.

Aynı günlerde soykırım iddiası bu kez Hollanda’da hortladı. Türk kökenli milletvekili adayları, soykırımı reddettikleri için listelerden çıkarıldı.

Şimdi ise Fransız Meclisi’nin vereceği karara kilitlenmiş durumdayız. Muhalefetin gündeme getirdiği teklif, ‘Ermeni soykırımını inkarı’ suç haline getiriyor. Fransız hükümeti buna karşı olduğunu söylüyor. Meclisten geçse de teklifin senatoda önlenebileceği iyimserliği sürüyor. Belki AB’nin devreye girmesi ve Fransa’nın Türkiye pazarını kaybetmeme düşüncesi ile bu girişim boşa çıkarılabilir. Ancak bu önlense de bir hususu gözden kaçırmamalıyız: Artık olayın soykırım olup olmadığı tartışılmıyor. Bir ileri aşamaya geçildi. Artık sorunun AB üyeliğine ön şart yapılıp yapılmaması ya da soykırımı reddedenlerin hapse atılıp atılmaması tartışılıyor.

Dolayısıyla sorumluluk konumunda olanların, uzun zamandır çalan alarm zillerine artık kulaklarını tıkamaktan vazgeçmesi gerekiyor. Çünkü biz ele almayı ihmal ettikçe, sorun yerinde saymıyor. Bugün Hollanda’daki soydaşlarımızın başına gelenin, yarın tarih profesörlerimizin, diğer gün devlet adamlarımızın başına gelmesi çok muhtemel. Bu ciddi tehlike karşısında, meseleyi tarihçilere havale etmenin ötesinde pro-aktif bir siyaset belirlememiz şart ve bu öncelikle siyasetin görevi. Aksi halde her gün bir başka ülkeye diplomatik savaş ilan etmek ya da mallarını boykot etmek zorunda kalacağız. Bir iki olayda bu yolla sonuç alsak da vatandaşlarımızın dünyada kabahatini gizlemeye çalışan insanlar gibi dolaşmasına göz yumamayız. Düşman düşmanlığını yapacak, ama biz de hoşgörü açısından dünyanın belki de en muhteşem tarihine sahip bir millet olarak tezlerimizi neden anlatamadığımızı sorgulamalıyız.

Nitekim yakın tarih konusunda önemli bir isim olan Prof. Şükrü Hanioğlu, 1915 Tehcir Kanunu ve akabinde yaşananlar hakkında son sözün tarihçilere bırakılması resmî tezinin anlamlı olmadığını belirtmiş, Türkiye dışında kabul görme ihtimâli olmayan böyle hayâlci bir tez yerine, Türk siyasetinin tarihçilere de danışarak, yeni bir “siyaset” geliştirmesi gerektiğini yazmıştı. (Zaman, 20. 1.2005) Vahim gelişmeler yeni bir siyaset ihtiyacını her gün daha zaruri kılıyor.

http://www.zaman.com.tr/?bl=yazarlar&alt=&trh=20061011&hn=358093

Yorumlar kapatıldı.