İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Citizen Dink

Serhan Ada

Vatandaş ya da yurttaş deyip
işin içinden çıkılamaz. Biri
yeterince kafa karıştırmazmış
gibi bir de sadeleştirilmiş. Artık
geç. Vatandaşın kentle, kentli
olanla ilgisini kim hatırlıyor?
Kentte ortaya çıkan haklarla
arasında akrabalık var oysa.
Eski Yunan’ın şehir devletleri
zamanından bu yana. Osmanlıca
sözlükdeki karşılıklarından biri
de hem – şehri. İnsanlara ‘bay,
bayan’ yerine ‘vatandaş’ denmesi
Fransız Devrimi’nin icadı. O gün
bu gün, vatandaş milli sınırlar
dahilinde tanımlanıyor.

Bizim cumhuriyetin (geç)
devraldığı miras da bu. Şöyle bir
hafızanızı yoklayın. Cumhuriyetin
kampanyaları hep vatandaş
vurgulu. ‘Vatandaş Türkçe konuş’
bir örnek. Milletin her bireyinin en
küçük ortak bölen içinde toplanması
kampanyası. Basitleştirici, aynı
zamanda indirgeyici. Emir kipinde
ödevleri hatırlatan tavrını da
unutmamalı. Türkçe tektip olunca
Orta Asya’dan ithal ‘yurt’tan
öz Türkçe ‘yurttaş’ın uydurulması
kaçınılmaz olmuş. Aynı dili
konuşan, sınıfsız, imtiyazsız,
kaynaşmış kitlenin Göktürk’te bir
mit’e ihtiyacı duyacağı apaçık.

Bugün Türkiye’de hükümet olmak
kolay. Her defasında orası, burasıyla
oynanan seçim kanunu cevaz veriyor.
Hükümet etmek zor. AB kriterleri ile
ABD ‘stratejik ortaklığı’ arasında
sıkışan yürütme yürütemez oluyor.
Üstüne bir de MGK telkinleri ile
çarşıdan geçiveren tanklar arasına
sıkışınca sahiden bunalıyor. Sivil
muhalefetin cılızlığı ise bilinen
bir durum. Arada olan vatandaşa
oluyor.

İktidar olmayı beceremeyen
yönetim hıncını vatandaştan
alıyor. Başbakan nutuk
meydanında sesini yükselten biri
oldu mu haddini bildiriyor. Oğlunu
pisi pisine kaybetmiş gözü yaşlı ana –
baba isyan edecek olsa haşlanıyor.
Parasını verip biletini aldığı maça
trafik keşmekeşi yüzünden
gidemeyen çilekeş seyirci
sesini çıkaracak olsa sorumluluğu
üstünden atmaya can atan kent
yöneticileri tarafından ‘sorumlu
olmaya’ davet ediliyor. Velhasıl,
iktidar olmayan yönetimin ayakta
kalma araçlarından biri vatandaş
haşlama oluyor. İnandırıcı olmasa
da tekrarlanan ‘vatandaş haklıdır’
formülü tarihe karışıyor.

İşte bu ortamda, 301. madde sakaleti
yüzünden kurban/ kahraman
seçilenlerden H. Dink’in geçen hafta
bir TV programıında verdiği
ders önem kazanıyor. C. Dündar’ın
Neden programında konuşan Dink
bir defa bu ülkeden çekip gitmek
niyetinde olmadığını açıkça
söyledi. ‘Ya sev, ya terk et’
restini görmedi.

Dink çok hayati iki şey söyledi.
Birincisi, hükümetin dışarıdan
Ermeni tarihçi çağırıp özgür
tartışma ortamını özendirmeye
çalıştığına değindi. ‘Onlar soykırım
var dediğinde onları burada asla
yargılayamayacaksınız’ dedi.
Dışarıya kuzu olanların içeride
vatandaşa aslan kesildiğini
vurguladı. İkincisi, daha önemlisi
‘ben vatandaşım, hükümete karşı
tek silahım en acımasız biçimde
eleştirmek’ diye en sivil sesiyle
söyledi. Basbayağı vatandaşlık
dersi verdi. Vatandaşı vatandaş
yapan asıl şeyin sorumluluğu –
ödevleri değil, hakları olduğunu
hatırlattı. Türkiye Cumhuriyeti’nin
içi boşalmış ‘iyi insan, iyi vatandaş’
formülünün müşahhas örneği
olduğunu kanıtladı.

Yurt bilgisi derslerine duçar
olanlar bilir. Yıllar boyunca
insanlara vatandaş olmak vergi
ödemek, ulusal marşı duyunca
ayağa kalkmak, vb. olarak öğretildi.
Bu ders tedrisatta kaldı mı?
Vatandaş Dink’in kısacık
konuşmasını yardımcı ders
malzemesi olarak öneriyorum.

Gelin, irticayla birlikte 301’in
Türklük’ünü de tanımlayalım.
Geçen gün gözlerimle gördüm.
Okul avlusunda biravaz “Türküm,
doğruyum…” söylenirken gelen
minikler kapının dışında öylece
bekletiliyordu.

Yorumlar kapatıldı.