İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

`Yanılmayan Papalar´

Murat Belge

İsveç dönüşü masamda birikmiş gazete yığınına bakıyorum. Rastlantı bu ya, en üstte, en eskilerden biri duruyor: 17 Eylül’ün Radikal’i, başlığı da “Papa ‘çok üzgün'” diyor. Eh, üzerine yazılabilecek bir konu… Geçen gün bir şeyler yazdığımda epey eksik kaldığını hissetmiştim.

Papa’nın ‘özür dileme’si beklenirken öyle yapmamış, yalnızca ‘üzüldüğünü’ söylemiş. Çeşitli Müslümanlık temsilcileri bunu yeterli bulmamış ve özür istemiş (anlaşılan Başbakanımız da onların arasında). İsmet Berkan da Papa’nın ‘yanılmazlık’ öğretisine atıfla, “Onlar özür dilemez, ancak ‘üzülürler'” diyor.

Evet, kilisenin böyle bir ‘dogma’sı da oldu. Ama sahiden ilginç ve ironiktir: herhangi bir konudan çok ‘İtalya’nın Birliği’ konusunda tavır almak ve taraf olmak konumunda kalan IX. Pius’tur bu ‘dogma’yı onaylatan. Şüphesiz çok eskiden beri ve biraz da kişiliğe göre, Papalar hiç yanılmaz gibi konuşmaya alışmışlardır. Bir Papa’nın sözünü (tabii çok zaman aynı anda icraatını) bir başka Papa’nın ‘geri alması’ bile, onu incitmeyecek ve daha önemlisi cemaat üzerinde, kurumun yanlış yaptığı izlenimini yaratmayacak incelikler içinde gerçekleşirdi. Ama ‘Papa’nın her söylediği doğrudur, çünkü Papa yanlış bir şey söylemez’ inancının Meclis’te konuşularak onaylanması ve bir ‘dogma’ haline gelmesi, dediğim gibi, oldukça yenidir. Başta İtalyanlar IX. Pius’un İtalya’nın siyasi birliğinin kurulmasından yana olduğunu düşünmüş, o da onlara böyle düşünmeleri için bol bol malzeme vermişti. Ama İtalya’nın siyasi birliği ile Papa’nın dünyevi iktidarının bağdaşmadığı anlaşılınca, Papa topraklarının derdine düştü. Sonuna kadar da -yani ölümüne kadar- sarayından çıkmayarak, somut durumu protesto etti. Bugün İtalya ile Vatikan arasındaki devam eden anlaşmayı gerçekleştiren kişi, Mussolini’dir!

Hoş olan, ‘Papa’nın Yanılmazlığı’nı ‘dogma’ haline getiren IX. Pius’un bunu başarmasından epey kısa bir süre sonra onca savaş verdiği İtalya Birliği’nin de kurulmuş olmasıdır. Tarih, çok zaman ciddi, kimi zaman hatta fazlasıyla trajik bir figürdür. Ama zaman zaman böyle şakalar da yapar!
artık bu şakanın etkisi midir, yoksa şu yaşadığımız çağda böyle ‘yanılmazlık’ ideolojilerinin dayanamaması mıdır (gerçi bazı toplumlarda, örneğin Türkiye’de, bazı kurumlar hâlâ ‘yanılmaz’ olabiliyor), her neyse, bu ‘dogma’ artık resmen geçerli değil.

Ama geçen gün de yazıyordum, herkesin pek bir sevdiği anlaşılan Polonyalı Papa’mızdan bu yana, Vatikan oldukça muhafazakâr ellere teslim edilmiş oldu. Bu eller, doğal olarak, resmen ilga edilmiş olsa da, ‘yanılmazlık’ inancını ayakta tutmaktan yana olacaklardır.

Komünizmle mücadele etmek üzere gelen önceki Papa’dan sonra, bu Bavyeralı Papa, İslam’la mücadeleyi öne çıkarabilir. Niye olmasın?

Yakınlarda Türkiye’ye ziyarete gelecekti (ama Türkiye’yi çok seven bir kişi olmadığı da biliniyor). Böyle bir konuşma yaptı (aslında uzun boylu açık vermeden karşı tarafı provoke etmeyi başardı), ortalık karıştı. O ‘üzüldüm’ diyor, onun cemaatı açısından ‘laf anlamaz’ bir güruh, ‘özür dilesin!’ diye bağırıyor.

Bu koşullarda Türkiye o ziyareti ‘erteleme’yi uygun görebilir. Ne sonuç verir bu? Ya da, Türkiye öyle bir şey yapmaz. Papa gelir, Perinçsiz’ler ve Kerinçek’ler başta, birtakım gruplar milletçe göğsümüzü kabartacak gösterilerle karşılarlar kendisini. Böylesi belki daha iyi olur. Avrupa’nın Fransa dışındaki Katolik halkları Türkiye’nin üyeliği konusunda bazı Protestanlardan daha hayırhah. Böyle bir gösteri İrlanda’dan Polonya’ya havayı değiştirebilir. Ne de olsa, Avrupa Anayasası’na, ‘Avrupa Hıristiyan’dır’ yazdırmak isteyenler de var. Bu işi buradan ve böyle dürtmek onlar için iyi sonuçlar üretebilir.

Bu anlattığım, Papa’nın epey eski misyonları arasında.

Yorumlar kapatıldı.