İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

`Türkiye fikirden hâlâ korkuyor´

Yargıtay’ın gerekçeli kararından: Eleştirilerde küçültücü, aşağılayıcı ifadeler kullanılmamalı Karara karşı oy yazan iki hâkim: Türkiye’de fikirlerin serbestçe söylenmesinden korkuluyor

ADNAN KESKİN

ANKARA – Gazeteci Hrant Dink’e cezaya onay veren Yargıtay Ceza Genel Kurulu düşünce özgürlüğünün sınırlarını çizerken, “Eleştiriler sert de olabilir, ancak hakaret kabul edilemez. Dink, ustaca bir üslupla Türklüğü aşağılamıştır” gerekçesini kullandı. Cezaya karşı çıkan iki yargıçsa, yargının AB uyum yasalarıyla yaşanan değişimi yeterince anlamadığı, karşıt fikirlerden korkulduğu, ifade özgürlüğünün, özellikle milli değerler söz konusu olduğunda evrensel koruma görmediğini belirterek düşünceye özgürlük istedi.

Dink, yazılarında Türklüğü aşağıladığı gerekçesiyle yargılandığı Şişli 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nce eski TCK’nın 159. maddesi (yeni TCK 301) uyarınca altı ay hapse mahkûm edilmiş ve bu ceza ertelenmişti. Yargıtay 9. Ceza Dairesi de esas yönünden suçun oluştuğuna hükmederek Dink’e cezaya onay vermişti. Ancak Yargıtay Başsavcılığı, yazılarda suç oluşmadığı gerekçesiyle Daire kararının bozulması istemiyle Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na itiraz etmişti. Kurul da cezaya olur vermişti.

301 içtihadı oluştu

TCK 301’le ilgili ilk Kurul kararı olması açısından da önem taşıyan karar gerekçeleri özetle şöyle:”Eleştirinin sert bir üslupla yapılması, kaba olması ve nezaket sınırlarını aşması, eleştirenin eğitim ve kültür düzeyine bağlı bir olgu ise de; kurumlar eleştirilirken görüş açıklama niteliğinde bulunmayan, küçültücü, aşağılayıcı ifadeler kullanılmamalı, düşünceyi açıklama sınırları içinde kalınmalıdır. Dink, Atatürk’ün ‘Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur’ sözünden çıkarım yaparak ve bu sözü ‘ustaca’ bir üslupla değiştirerek Türklüğü aşağıladığı sonucuna, yazıların bütün olarak değerlendirilmesi sonucu varılmıştır.”

‘Irkçı anlayışın sonucu’

Bu çoğunluk kararına yedi üye katılmadı, Yargıtay Ceza Genel Kurulu Başkanı Osman Şirin ve üye Muvaffak Tatar da ortak karşı oy yazdı.

Dava konusu yazının ‘eleştiri hakkının tipik kullanımı’ olduğu, cezayı veren mahkemeninse ‘Türklük’ kavramını, ırkçı bir ulusçuluk anlayışıyla izaha yeltendiği savunulan ortak karşı oy yazısı özetle şöyle: “İfade özgürlüğü, özellikle milli değerler söz konusu olduğunda evrensel bakışa uygun bir korumaya kavuşturulamamış, AB’ye üyelik sürecindeki uyum yasalarındaki değişim ve gelişim kavranamamış ve eleştiri hakkının vazgeçilmezliği kararlara yansıtılamamıştır… Yerel mahkeme yazıyı değerlendirirken, AİHM içtihatlarını gözetmemiş, vardığı hükümle AB’yle uyum programına katkıda bulunmamıştır… Türkiye’de karşı fikrin serbestçe söylenmesinden hâlâ korkulmaktadır. Yargılanan ve cezaevi yolculuğuna çıkarılan hiçbir düşünce ölmemiştir. Aksine yandaş bulmuştur. Ceza korkusuyla hiçbir düşüncenin söylenmesinin engellenemeyeceği bilinmelidir.”

Yorumlar kapatıldı.