İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Mekânın Cennet, mücadelen ibret olsun Aga´m..

Hasan Demir

Fener Rum Patriği Bartholomeos, Lozan’a rağmen “Ekümenik” unvanını kullanıyor ve bütün yazışmalarında İstanbul için, “Konstantinopolis” diyor. Koskoca Türkiye Cumhuriyeti bu adama, “Artık Konstantinopolis yok, İstanbul var!” diyemiyor, dedirtemiyor.

Batı Trakya Türk azınlığının “seçilmiş müftüsü” Mehmet Emin Aga ise, hukuksuzluğun zirve, Türk azınlığa zulmün tavan yaptığı Yunan mahkemelerinde yargılanırken, hakimin, “Neden Konstantinopolis demiyorsun?” sorusuna, şu haysiyetli cevabı veriyordu:

“- Çünkü orası 500 yıldır İstanbul da, ondan!”

İşte Batı Trakya Türklüğü’nün bu yiğit Türk Mücahidi artık İskeçe’nin Aşağımahalle Mezarlığı’ndan girdiği Berzah Âlemi’nde, inşallah, Cennet’teki makamını seyrediyor.

Bartholomeos Türkiye’de Lozan’ı çok rahatlıkla paçavraya çevirirken, 1913’te elimizden çıkan Batı Trakya’da da Yunanistan aynısını yapıyor, Lozan’ı paspas haline getirerek, Türk azınlığa, üyesi olduğu Avrupa Birliği’nin gözleri önünde, ABD’nin Kızılderililere yaptığının benzerini reva görüyor. Türkiye’yi yönetenler Bartholomeos’un Türkiye’de Lozan’ı fırlatıp çöpe atmasına ses çıkaramamaları gibi, Batı Trakya Türklüğü bahsinde, Lozan’ın Türk Azınlık lehine olan maddelerinin Yunanistan tarafından kıyma makinelerinden geçirilmesine ses çıkartamıyor, engel olamıyor.

Rahmetli Mehmet Emin Aga’nın hayatı yukarıdan beri yazdıklarımızın en acı, en yürek yakıcı doğrulayıcısıdır.

Lozan’ın 38’inci maddesinin 1’inci, 39’uncu maddesinin 2 ve 3’üncü, yine Lozan’ın 40’ıncı maddesi ile 42’inci maddesinin 1’inci bölümleri hükümlerine göre Müftülerin Hıristiyan yetkililerce atanmasına izin vermez ve yine Lozan’ın 37’inci maddesi Milli Meclislerin Lozan hükümlerine aykırı yasalar çıkartamayacağını karara bağlamışken ve Türkiye 37’inci maddeye iç hukukunda noktasından virgülüne kadar riayet ederken Yunanistan ne yaptı? 1990 yılında bir, “Kanun Hükmünde Kararname” çıkartarak, Batı Trakya’da müftülerin seçimle değil atamayla getirilmesi esasını hayata geçiriverdi.

Böylece, 1913’te Batı Trakya elden çıkarken imzalanmış Atina Antlaşması’nda garanti altına alınan Müslüman azınlık hakları ve bu Antlaşma gereği Müftü ve Başmüftü’nün seçimle gelmesinin esasa bağlandığı 1920 yılında Yunan iç hukukuna yansıtılan kanunlar da yürürlükten kaldırılmış oldu.

Zaten o kanunlar hiç uygulanmamış, Müftü ve Başmüftüler Lozan ve 1913’teki Atina Antlaşmasına rağmen seçimle değil, hep atamayla belirlenmişti.

Ama, Mehmet Emin Aga, 120 Camiin cemaati tarafından Ağustos 1990’da müftü seçildi. Böylece biri Atina tarafından atanmış, diğeri Türk azınlığın Lozan ve Atina Antlaşmalarından doğan hakkını kullanarak seçimle belirlemiş olduğu iki müftü ortaya çıktı.

Atina, Mehmet Emin Aga’dan bunun intikamını almakta gecikmedi ve kendisine, “Resmi makamı gasp etme” iftirasıyla mahkeme yolu gözüktü.

Aga, 10 ay hapse çarptırıldı.

Bartholomeos hâlâ gözümüzün içine baka baka Lozan’ı çiğnemeye, Türkiye’de, “devlet içinde devlet” olmaya doğru yoluna devam ediyor.

Aga Batı Trakya’da arkasında Türkiye Cumhuriyeti’ni bulamadı. Bu yetmiyormuş gibi Türkiye’den Yunanistan’a giden devlet adamları Lozan ve Atina’ya göre seçilmiş Müftü Mehmet Amin Aga’yı değil, Lozan ve Atina anlaşmaları çiğnenerek Yunan hükümetinin görevlendirdiği “atanmış müftü”yü ziyaret etiler, “onurlandırdılar!” Bunlardan biri de AKP hükümetinin Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’dü..

Ömrünün sonuna kadar bu şerefli mücadelesini sürdüren Aga’ya Rabbimden rahmet, kederli ailesine, Batı Trakya Türk azınlığına ve böylesi has evladına sahip çıkmayı başaramayan biz aziz Türk milletine de başsağlığı diliyorum…

Yorumlar kapatıldı.