İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Asker gönderme dersleri

Hakkı Devrim

Basınımızda bu dönem, başarılı hanım mülakatçılar var. Burada başarı iki açıdan belirlenir. Merakla, rahat okunur ve hatırda bir şeyler bırakır mülakat, okur açısından başarılı demektir. Buna tek bir kişinin izlenimini de eklemek gerekir; kendisiyle mülakat yapılan kişinin. Eğer o, iç rahatlığıyla, «Evet, bu cevaplar benim cevaplarım» demişse (içerik ve üslup açılarından) mülakat iki kere başarılı, demektir.

Okur açısından başarılı hanım meslektaşlarım var. Neşe Düzel de onlardan biri. İkinci açıdan, yani mülakat yaptığı kimseyi de tatmin etme
titizliği bakımındansa Neşe Düzel birincidir.

*

Her pazartesi olduğu gibi dün, diplomat, eski Dışişleri Bakanı, şimdi meslektaşımız İlter Türkmen’le konuşmalarını da okudum. İlave bir dikkatle okudum, çünkü bütün telaş ve patırtıya rağmen iyi bilgilendirilmediğimiz Lübnan’a asker gönderme meselemiz üzerinde uzun uzun durmuşlardı. Gazete okurluğumun mutlu günlerinden biriydi, diyebilirim. Adeta zihnimdeki sualleri hedeflemiş tatminkâr cevaplar okudum.

«Fransızların uğraşıyla bu gücün çalışma kuralları iyice belirlendi. Fransa’da bizdeki tartışmanın tam tersi yapıldı ve Fransa gerekirse daha fazla silah kullanma yetkisi istedi. Çünkü tehlikeli bir yere gidiyorlar, bu konuda tecrübeliler.»

«Türkiye’de tuhaf bir psikolojik ortam var. Çok radikal bir milliyetçilik var. Oldukça kuvvetli dinî refleksler var. Müthiş bir Avrupa Birliği, Amerika ve İsrail düşmanlığı var. Ayrıca sanki Türkiye’nin çok alternatifi varmış gibi de bir hava var. (…) «İsrail’in işini yapmaya gidiyoruz, deniyor. Yok öyle bir şey. Birleşmiş Milletler karar tasarısıdır bu.»

«Hizbullah’ı silahsızlandırmaya gidiyoruz iddiası da doğru değil. Bizim Hizbullah’a niçin bu kadar sempatimiz var, o da ayrı bir sorun… Unutmayalım, bizim İsrail’le ciddî ilişkilerimiz var. Hizbullah, İran rejiminin uzantısıdır.»

«Çok tehlikeli bir işe giriştiğimizi sanmıyorum, ama hiç tehlike yok da denemez. (…) Olaylar olabilir. Barış Gücü’nün görevi Hizbullah’a silah sevkiyatını önlemek olduğu için, silah kaçıran bir araç yakalanabilir ve araçtakiler dur ihtarına ateşle karşılık verebilir.» (…) «Türk ordusu tecrübeli. 23 tane barış gücüne katılmışız. Şu anda Afganistan’dayız, Bosna’dayız, Kosova’dayız.»

«Biz Osmanlıyız, diyoruz. Araplara Osmanlı’yı hatırlatmak ne kadar doğru, o da ayrı bir mesele. Osmanlı’nın Ortadoğu’daki rolü hakkında Araplarla aynı görüşte olduğumuz söylenemez.» (…) «Bizi Lübnan hükûmeti de istiyor, İsrail de istiyor. Hizbullah da kabul etti. Bir tek Ermeniler istemiyor. Unutmayalım ki, Ermeni-ASALA terörü Lübnan’da başladı.»

«Biz, Türkiye’nin Müslüman bir ülke olarak Lübnan’a gittiğini vurgulamamalıyız. Biz, Türkiye olarak Lübnan’a gidiyoruz. Çünkü biz NATO ülkesiyiz. Biz AB’nin aday üyesiyiz. Biz, İslam Örgütü’nün önemini abartıyoruz. İslam Konferansı’ndan bir şey çıkmadı. Büyük Arap devletleri de Lübnan’daki toplantıya pek iltifat etmemişti.»

*

Ben daha bir anlar gibi oldum. Dünkü mülakatın tamamını okumadıysanız, tavsiye ederim. Vakit ayırabilirlerse, devlet ileri gelenlerimize de…

Yorumlar kapatıldı.