İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Tuvalet kağıdı değil negatif dönüyor!

‘Yandım Ali’nin ‘Bahçeköy’deki setinde dostluk rüzgarları esiyor. Ekibin ‘setin üzerine doğan güneş’ diye tanımladığı yönetmen Mustafa Şevki Doğan, tekrarlanan çekimleri bile espriyle karşılıyor!.

‘Son Osmanlı-Yandım Ali’ son yıllarda çekilen en iddialı dönem filmlerinden biri olunca; biz de perde arkasında neler yaşandığını merak ettik ve soluğu Bahçeköy’deki setinde aldık. Geçmişte bir ahır olan bu mekanda; köpekler, atlar, tavuklar, akrepler ve azgın arılar kol geziyor. Yani doğanın en masum halinin hüküm sürdüğü bir alanda teknolojinin son yöntemleriyle film çekiliyor.

HERKES YONETMENİ SEVİYOR

Dizi setinde neşeli bir koşuşturmaca hakim. Oyunculardan set işçilerine kadar herkes birbiriyle çok iyi anlaşıyor. Başta yönetmen Mustafa Şevki Doğan olmak üzere herkes o kadar güler yüzlü ki; insanın işini gücünü bırakıp filmin kadrosuna dahil olası geliyor. Oyuncularının “Setin üzerine bir güneş gibi doğuyor” dediği Mustafa Şevki Doğan’ın kendine özgü bir üslubu var. Bir sahne bir kezden fazla çekildiğinde oyuncularına “Tuvalet kağıdı değil, negatif dönüyor!” diye sesleniyor. “Stop” yerine de “Çektik heyt!” demeyi tercih ediyor. Film sesli çekildiği için sette herkes kısık sesle konuşuyor. Siparişleri sükûneti bozmadan alma konusunda son derece başarılı olan çaycılara ise ‘FBI çaycıları’ deniyor! ‘Yandım Ali’ filminin ‘yorgun savaşçısı’ Kenan İmirzaloğlu ise bulduğu her fırsatta, setteki karavanlardan birinde uyuyor. Uykusundan bizim için fedakarlık etmesini istiyoruz; ikiletmiyor. Fesi, kaytan bıyıkları ve çizmeleriyle karşımızda beliriyor ve sohbet başlıyor…

* Bu projede sizi çeken ne oldu? Beni çeken birçok şey oldu. Önce çizgi romanı okudum. ‘Yandım Ali’ karakteri aslında serseri ruhlu, maceraperest biri. Ancak bir anda içsel bir değişim yaşıyor ve bambaşka bir kişiliğe bürünüyor. Bu içsel değişim beni çok etkiledi ve heyecanlandırdı. Çok eğlenceli bir karakter. Hem sıkı, sağlam bir Türk erkeği hem de komik yanları var. İzleyiciler bu filmde ilk kez benim muzır yönümü görecek.

ATAM İZİNDEN GİDEMİYORUZ

* Yandım Ali’deki bu içsel değişimin yaşanmasında Atatürk ile karşılaşması etkili oluyor değil mi? Evet. Tam “Bu memleketi ben kurtaracak değilim” derken ve sevgilisi Defne’yi de alıp Viyana’ya kaçmayı planlarken yolu Atatürk’le kesişiyor. O andan itibaren içine uğrunda sevgilisinden bile vazgeçebileceği kadar büyük bir vatan aşkı düşüyor.

* Yandım Ali gibi sizin de Atatürk’ü yakından görme fırsatınız olsa ona ne söylerdiniz? Filmi çekerken Atatürk ve arkadaşlarının ne denli zor bir iş başardıklarını bir kez daha anladım. Herkesin, ülkeyi yönetenlerin bile düşmana teslim olmaya hazır oldukları bir dönemde, İstanbul İngiliz işgalindeyken Atatürk ortaya çıkmış ve “Geldikleri gibi giderler” demiş. Atatürk inanılmaz bir lider. Karşılaşsak ondan özür dilerdim. “Atam üzümden gidiyoruz rakıyı içiyoruz ama izinden gidemiyoruz” derdim.

* Bu rolünüze hazırlanmak için özel bir çalışma yaptınız mı? Refi Cevat Ulunay’ın ‘Eski İstanbul Kabadayıları-Sayılı Fırtınalar’ adlı kitabını okudum. Çok fazla şey öğrendim bu kitaptan. Kabadayılığın raconu hakkında bilgi sahibi oldum. Mesela; kafanızdaki fesin eğri durması feleğin tekmesini yemiş olduğunuz anlamına geliyor. Boğazınızdaki siyah fular sevgilinizden ayrı düştüğünüzü gösteriyor!

* Özel bir aksesuvarı var mı ‘Yandım Ali’nin? Evet kolunda bir bileklik var. Bu bilekliği yönetmenimiz ve sanat yönetmenimizle birlikte tasarladık. Yönetmenimiz “Yandım Ali’nin bir bilekliği olsun” dedi. Sanat yönetmenimiz içine “Arapça Ali yazalım” dedi. Etrafını Cansu Dere’nin canlandırdığı Defne karakterine vurgu yapmak için defne yaprağıyla süslemek ise benim fikrimdi. Bu bilekliğin bir de sürprizi olacak. Filmin can alıcı noktalarından birinde bilekliğin üzerindeki yazılardan hareketle bir sonuca varılacak!

ECE SARUHAN

Sette keyifler yerinde

‘Çopur Talat’ rolündeki Engin Yüksel’in yüzüne çiçek bozuğu motifi yapılıyor. Çünkü ‘çopur’ kelimesi çiçek bozuğu demek. Usta tiyatrocu Engin Şenkan ise ‘Çukurçeşmeli Osman’ karakterini canlandırıyor. Şenkan set aralarında bol bol gazete okuyor ve sıcaklardan şikayet ediyor: En zoru fes takmak!

Kenan İmirzalıoğlu: Oyuna gelmemeliyiz

* Filmde Rumlar ve Türkler birlikte savaşıyor. Son dönemde ülkemizde gitgide artan etnik ayrımcılık söylemlerine bir cevap olarak algılayabilir miyiz bunu? Filmin böyle bir mesajı var diyemem. Zaten direkt bir mesajı olsaydı hoş olmazdı bence. Ama izledikten sonra seyircilerin aklında yer edecek notlardan biri de bu söylediğiniz durum olacak. Bu filme gelen Türkler, Rumlar, Ermeniler, herkes kendine dışarıdan bakma şansını yakalayacak.

* İçimizdeki bütünlük duygusunu ve milliyetçi yanımızı kaybetmek üzere miyiz? Milliyetçi ve inançlı yanlarımız törpülendi maalesef. İnançlarımız radikal İslamcılıkla bir tutuldu. Sonuçta rahmetli Attila İlhan’ın da söylediği gibi kimliksiz kaldık. Depresif, kompleksli bir millet olduk. Herkes cümlesine ‘Bu millet adam olmaz’ diye başlıyor. Üzerimizde oynanan oyunlara gelmemeli, bu ülkenin değerini bilmeliyiz!

Yorumlar kapatıldı.