Türker Alkan
Batı basını dalgasını geçiyor: ‘Pinokyo İslam’a geçti!’ Prens Charles’tan sonraki ikinci büyük transferimiz Pinokyo olmalı. Prens Charles’ın gizli bir Müslüman olduğu, hatta gizlice sünnet olduğu bile yazılmıştı!
Ama transferlerimiz Pinokyo’dan ibaret değil kuşkusuz. Üç Silahşörler’in, Heidi’nin ve dedesinin aslında Müslüman ve Türk olduğunu bu vesileyle öğrenmiş olduk.
Fakat roman kahramanlarının veya tarihi kişiliklerin adlarını değiştirerek İslamlaştırmak sadece bize özgü bir şey değil kuşkusuz. Amerikalıların sevilen çizgi film dizisi ‘The Simpsons’ın bazı Arap ülkelerinde din değiştirme koşuluyla gösterilmesine izin verildi. Kabul edilen formüle göre çizgi filmdeki karakterlerin adları değiştirilecek, durmadan bira içmeyi bırakıp meyve suyuna talim edeceklerdi.
Gerçekten burada yapılmak istenen nedir dersiniz? Bir romandaki veya filmdeki karakterlerin adlarını değiştirip Ahmet veya Ayşe yapmakla o kitabı veya filmi Türkleştirdiğimiz veya İslamlaştırdığımız söylenebilir mi? Bu kitaplar ‘Judeo Hıristiyan’ kültürün ürünleridir. Bu kültürel öğeler salt adları değiştirerek silinemeyecek kadar derindedir. İnsanların toplumsal ilişkileri, kadınların toplumsal statüsü, çocuğun ailedeki yeri, iş ve çalışma ahlakı, bireyselcilik ve dayanışma anlayışı, mizah anlayışı…
Bir toplumun kültürü binlerce ayrıntıdan oluşur ve kendisini bireylerin davranışında gösterir. Kültür, birbirinden kopuk gibi gözüken bu binlerce öğeyi görünmez iplerle birbirine bağlayan ve anlamlı bir bütüne dönüştüren davranış ve düşünüş kalıplarıdır.
İnsanların adlarını değiştirerek temeli çok derinlere giden bu davranış ve düşünüş kalıplarını değiştiremezsiniz. Üç Silahşörler romanındaki Aramis’in Müslüman olduğunu veya Heidi’nin dedesinin ‘Alp’ olduğunu kitaplara sokuşturmakla olsa olsa gülünç duruma düşersiniz.
Ve bunu yapmakla, Batı kültürünün ürünü olan bu yapıtların Doğu ve İslam kültüründen çok daha üstün olduğunu, bu nedenle Batı kültürünün temel ürünlerini pek de ahlaki sayılamayacak yollarla kendi kültürümüz gibi göstermenin doğru ve mubah olduğunu kabul etmiş oluruz.
Bu tavır, hem Batı kültürüne gerçekte hak ettiğinden daha yüksek bir mevki tanımak; hem de Doğu kültürünü hak etmediği bir mevkie düşürmek anlamına gelmektedir.
Türk ve İslam kültüründe yeteri kadar güçlü ve özgün yazarlar yok mudur ki, Pinokyo’dan Simpsons’a kadar sanat ürünlerini kendimize mal ederek dünya önünde gülünç bir duruma düşüyoruz?
Mevlana’dan, Yunus’tan, Aziz Nesin’e, Yaşar Kemal’e, Nâzım Hikmet’e, Karacaoğlan’dan Turgut Uyar’a uzanan nice değerlerimiz var.
Elbette Batı’nın insanlığa sunduğu sanat yapıtlarını değerlendirelim, onlardan alabileceğimizi alalım. Ama bu Batılı eserlerin özüne ve verdiği mesajlara dokunmadan. Ve kendi tartihsel kökenlerimizi, kültürümüzü küçümsemeden. Arapların Simpsons’a, bizim Pinokyo’ya ettiklerimiz, bir taraftan kendi kültürümüze yeteri kadar güvenmezken, bir taraftan da Batı kültürüne hak ettiğinden fazla kredi vermek değil de nedir ki?
Ve bu Batı hayranlığının ‘dinci muhafazakâr’ bir iktidar olan AKP döneminde ortaya çıkması iyiden iyiye şaşılası bir paradoks.
Yorumlar kapatıldı.