İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Siz de mi Cumhurbaşkanım, siz de mi..?

H.Dink

Yeni Vakıflar Yasa Tasarısı’nın gündemde olduğu şu günlerde, Bürokrasi içinde çirkin oyunlar oynanıyor.

Yeni yasada, azınlık vakıfları’na ait ancak Ha-zine’ye intikal etmiş olan mülklerin iadesi de sözkonusu olacağı için, Hazine bürokrasisi bu malları geri vermemek amacıyla son hızla bu mülkleri üçüncü şahıslara aktarıyor.

Bu tasarruflara son örnek Burgazada’daki Aya Yorgi Kapris Manastırı’na ait 14 dönümlük büyük arazide yaşandı.

Arazinin tamamı Maliye Hazinesi adına kayıtlıyken, 1 Haziran 2006 tarihinde trampa (değiş-tokuş) suretiyle Silahtar Abdullah Ağa Adlı mazbut vakıf adına tescil edildi.

Silahtar Abdullah Ağa Vakfı’nın kendisine ait Eyüp’teki arazileri Hazine’ye devrettiği ve karşılığında da Aya Yorgi Kapris Manastırı’na ait araziyi aldığı bildiriliyor.

•••

Bürokrasi tarafından gizli bir şekilde sürdürülen, azınlık vakıflarına ait mülklerin üçüncü şahıslara geçirilmesine yönelik gayretlerin ve bürokratik talanın, yeni yasa tasarısında mülklerin iade edilebileceğine ilişkin haberlerin çıkmasıyla birlikte arttığı gözleniyor.

Benzer bir uygulama geçen yıl daha önce Surp Pırgiç Hastanesi’ne ait olan İGS binası için de gerçekleştirilmiş, bina Hazine adına tescilli iken üçüncü şahıslara ihaleye çıkarılmış, ihale gerçekleşmiş olmasına rağmen ulusal basınının gösterdiği hassasiyet nedeniyle hükümet bu ihaleyi iptal etmişti.

Bu yıl içinde Rum Ortodokslara ait mülklerin çok kereler benzer işlemlere ve tehditlerle karşı karşıya kaldığı ve üçüncü şahıslara intikal ettiği bildiriliyor. Kültür ve Turizm Bakanı tarafından mart ayında teklif edilen Gökçeada ve Bozcaa-da’daki Rum malları da aynı akıbetle karşı karşıya.

•••

Meclis’in açılmasıyla birlikte görüşülmesi beklenen Yeni Vakıflar Yasası üçüncü şahıslara intikal etmiş mülklere bir çözüm getirmediği gibi herhangi bir tazminat da öngörmüyor.

Bu ise Türkiye Cumhuriyeti’nin koca bir ayıbı.

Cumhuriyet tarihi boyunca “azınlık kurumları gelişmesin, azınlıklar çoğalmasın” diye onların mülklerine değişik operasyonlarla el konuldu. Kimileri istimlake, kimileri haksız mahkeme kararlarına, kimileri de terkedilmişliğin işgaline kurban gittiler.

Mülkleri azaldıkça azınlıklar azaldı, azınlıklar azaldıkça mülkleri azaldı.

Bu haliyle de devlet’in her zaman bir güvenlik sorunu olarak algıladığı azınlıkları kendiliğinden hal yoluna konulmuş oldu.

***

Devlet’in azınlıklara bakışındaki zihniyetin son sekter örneğine ise Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurumu’nun raporunda rastladık. Rapor yabancı kişi ve kurumların mal mülk edinmesine ilişkindi ama içinde azınlık vakıfları’nın mülklerine de yer verilmişti.

Başka ülkelerde olsa böylesi bir ayrımcılık gazetelerin manşetlerinden düşmez. Hükümetler ya da cumhurbaşkanları soruşturma açar ya da en azından zınlık yurttaşlardan veya onların kurumlarından bir özür dilenir.

Ancak görüldüğü gibi kimseden doğru dürüst bir ses çıkmıyor.

Basının hiçbir kesimi Cumhurbaşkanlığı’na ya da Devlet Denetleme Kurumu’na bir soru sorarak konuyu gündemde tutmaya özel bir çaba harcamıyor.

Cumhurbaşkanlığı’ndan ya da herhangi bir yetkiliden o rapordan bu bölümlerin çıkarılması için şu ana kadar verilmiş bir talimat yok.

Oysa o bölümlerin temizlenmesi Azınlıklara yurttaşlıklarının iade edilmesiyle aynı anlama gelir.

İnsanın “Siz de mi Cumhurbaşkanım, Siz de mi?” diye isyan edesi geliyor.

Yok mu bu ülkede çağdaş ve laik bir yetkili?

Yok mu bürokrasinin bu talanını ve bölücülüğünü durduracak bir gerçek Cumhuriyetçi?

Yorumlar kapatıldı.