İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Müzakereci keşke Derviş olsaydı

Mehmet Altan

Türkiye birkaç yıl önce rüyasında görse inanmayacağı bir başarıya imza attı: AB ile tam üyelik müzakereleri başladı…

12 Haziran günü, “Bilim ve Araştırma” dosyası açılıp, kapandı… Böylece tarihsel bir viraj daha alındı…

Gel gör ki, böyle bir zaferi kutlamaktan çok uzağız…

* * *

Neden?

Çünkü tam üyelik müzakerelerinin fiilen başlaması gibi çok önemli ve tarihsel başarıya imza atan Ak Parti’nin seçim sath-ı miline girildiği izlenimiyle “siyasal milliyetçilik”ten medet umması nedeniyle…

Bir kez daha yazmıştım… Kıbrıs Sorunu Ak Parti iktidarı tarafından siyasal milliyetçilik konusu haline getirilip istismar edildiği için zor bir noktaya doğru sürükleniyor.

AB Türkiye’den “ticari” bir talepte bulunmakta… Limanlarımız ve hava alanlarımızı Rum mallarına açmak ticari bir konu…

Buna karşın AB’nin de, bize söz verip resmi kayıt altına aldırdığı bir ticari konu var: KKTC üzerindeki ticari ambargoyu kaldırmak…

Ak Parti bunu ne hale sokuyor?

KKTC üzerindeki siyasi izalasyon konusu haline getiriyor… AB’de BM’in çözeceği bir konuyu kendi önüne getiren, ticari taleplere siyasal isteklerle yaklaşan bir muhatabı hem anlamıyor hem de garipsiyor…

Ak Parti’nin amacı ise Kıbrıs üzerinden milliyetçi oylara talip olmak…

* * *

Böyle ucuz bir kurnazlık olmasa, AB süreci çok daha farklı bir noktada olurdu…

Popülerleşir toplum tarafından içselleştirilirdi…

Örneğin, açıp kapadığımız ilk dosya olan “Bilim ve Araştırma” için, konunun içeriğini, Türkiye ile AB kıyaslamasını duyan, gören oldu mu? Bu konuda halkı sürece dahil edecek bir açıklama duydunuz mu?

Siyasal iktidar konuya aşk duysa, bu toplumun gündem maddesi rahatlıkla olur, çok da önemli bir sorun tartışma gündemine girerdi.

Rekabet Dosyası’nın kritik eşiğinin neden aşılamadığına ait bilgi verilmediyse, müzakere sürecinin ilk başarılı hamlesi de içeriği itibariyle güme gitti…

Kendi şirket ortaklığı için gazete yönetimlerini arayan siyasetçi, böylesi konularda ilgisiz ve dilsiz kalabiliyor.

Çünkü Ak Partili siyasetçilerin çoğu şimdi AB’nin kendi siyasi ikballeri açısından yarar değil, ziyan getireceği kanaatinde…

Yoksa bugüne kadar Ak Parti sayesinde hayata geçirilen uyum yasalarının içeriği ve yönetilenlere getirdiği haklar da yalın bir şekilde topluma yayılırdı…

Statükonun egemenliği altına girmiş olan üniversitelere AB süreci objektif bir biçimde anlatılırdı…

Orta Öğrenim’e en azından Kopenhag Kriterleri öğretilirdi… Bir afiş olarak tüm okul duvarlarına asılabilirdi…

Bunların hiçbiri yok…

* * *

Kurnazlık aklın düşmanıdır…

Bir taraftan AB sürecinde çok önemli atılımlar yapıp, diğer yandan bunu sahiplenmemek, ancak Türkiye gibi ülkelerde rastlanacak garipliklerden…

Ak Parti başarısını AB ve IMF çapasını uygulayarak gerçekleştirdi… Şimdi diğer rakiplerinin talip olduğu “siyasal milliyetçilikle geçmişin tam tersini yapmaya meyl etmesi ve bundan yarar sağlayacağını düşünmesi akıl alacak gibi değil…

* * *

Ak Parti “taban” bahanesiyle kendine benzemeyenlerle işbirliğine gitmiyor… Hâlbuki devlet yönetiminin böyle bir bağnazlığa tahammülü yok… Zaten çıplak yaşam da derhal reaksiyon veriyor…

Merkez Bankası Ak parti eliyle siyasallaştırıldı, sonuç ortada…

Derviş başmüzakereci olsaydı, şimdi Türkiye tüm süreci hazmederek yaşıyor, içselleştiriyor ve zenginleştiriyor olacaktı… Heyecan ve bilgilenme süreci yaşıyor olacaktı…

Tabanından korkarmış gibi bir nedene sığınan yersiz bir ürkeklik konu olmayacaktı…

Türkiye, tam üyelik müzakeresine başlamış olmanın mutluluğunu yaşayacak, Kıbrıs’ta siyasal kurnazlık etmeyecekti…

* * *

AB sürecini bıçaklamak Ak Parti’nin sonunu getirir… Yeğlenen milliyetçilik bir hamaset yaygarası olsa, Ak Parti’ye gerek olmazdı…

AB, Ak Parti’nin meşruiyetini ve gücünü oluşturur. Bunu inkâr etmenin sonucu elden ayaktan düşmektir…

Zaten seyrettiğimiz de bu…

Yorumlar kapatıldı.