İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Vakıfların Vebali

Sadi SOMUNCUOĞLU

İktidar, AB’nin yazılı-sözlü muhtıralarına rağmen, bazı AKP ve CHP milletvekillerinin engellemesi sayesinde Vakıflar Yasasını çıkarmada zorlanıyor. Ama Vakıflardan sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Ali Şahin komisyona, AB yolunda “reformların” devam ettiğini ispat için yasanın bir an önce çıkarılması talimatını vermiş. Vah ki, vah!..

Oya gibi işlenmiş, hayati öneme haiz bu tasarıyı resmen AB hazırladı, bizimkiler sadece rötuş yaptı. Ana fikri; ülkemizin imtiyazlı azınlık vakıfları cenneti olması, Hıristiyan koloniler kurulması, başta Ayasofya, tarihi ve kültürel değerlerimizin zapt edilmesidir. Her maddesi önemli de, sadece birinin üzerinde duralım.

AB önce azınlık vakıflarına sınırsız mülk edinme hakkı istedi, yerine getirildi. Şimdi sırada geçmiş asırlarda bu vakıflara ait olduğunu iddia ettikleri yerlere geldi. Nedir bunlar; yasa dışı yollardan edinilenler ile mirasçısı kalmadığından Hazine veya Vakıflar Genel Müdürlüğüne intikal etmiş, önemli bir kısmı da üçüncü şahıslara geçmiş mülkler. İşte AB bunları istiyor. Sayısı Başbakan Erdoğan’a göre 188, Devlet Bakanı Şahin’e göre 500, AB ve Bartholomeos’a göre şimdilik 2 bin 500’ün üstünde.

TBMM’deki tasarı kamudakilerin iadesini sağlıyor. Ama üçüncü kişilerin hukukuna geçmiş olanlar güya verilmiyor. İyi ama kamudakiler verilirse, azınlık vakıflarının haklı olduğu, geçmişteki işlemlerin yanlışlığı kabul edilmiş olacak. Böylece verilmeyeceği söylenen mülkler için de hak doğacak. O zaman ise, ya iade yolu bulunacak, ya da bedel ve tazminat olarak milyarlarca dolar ödenecek. Olmadı, AİHM eliyle İstanbul başta, mülklerin tamamı istisnasız kaybedilecek. AB Temsilcisi Kretschmer boşuna, “AİHM’e gerek kalmasın” demiyor.

AİHM YALANI

Tasarı, sadece Lozan, Atatürk’ün çıkardığı 1936 Beyannamesi ve 1972 Yargıtay kararına değil, AB müktesebatına da aykırı Bizzat AİHM’in daha önce benzer bir başvuru için aldığı, “Türkiye, bireysel başvuru hakkını 28 Ocak 1987’den sonra kabul ettiğinden AİHM’in, bu tarihten önceki olaylar ve bunlara dayalı hükümleri inceleme yetkisi bulunmamaktadır” kararı var. 1936 beyannamesi, 1972 Yargıtay kararı karşısında AİHM’nin yetkisizliğini gösteren bu hüküm niçin yok sayılıyor? Ve niçin bizimkiler itiraz edeceklerine, “AİHM şantaj” korosuna katılıyorlar?

İLK HEDEF AYASOFYA

Tasarı Ayasofya’nın geleceğini de yakından ilgilendirdiğinden AB’ci bir aydınımız, telaşla “Ayasofya üstünden siyasetle, yasa engellenmek isteniyor… Ayasofya’nın verileceği falan yok, zaten isteyen de yok” iddiasında bulundu. Sonra, “Verilse bile T.C. yasalarına göre faaliyet gösteren dini vakıflara verilecek. Yani elden çıkmayacak, yine Türkiye’de kalacak” gibi müthiş bir demogoji yaptı. Hay Allah, biz de Yunanistan’a götürülecek zannediyorduk!..Ama bu AB’cimizin, şu sözleri önemli ve tüm tarihi-kültürel eserlerimiz için alarm zili niteliğinde: Rum cemaat vakıfları Ayasofya’nın kendilerine ait olduğuna inanıyorsa, AİHM’de dava açabilirler. Onlara aitse, AİHM bu yasa olmadan da haklarını tescil eder.

Madem yasaya ihtiyaç yok, AB niye bu kadar dayatıyor, bizimkiler de çıkarmak için çırpınıyor? İşgale hukuki kılıf lazım da, ondan.

Kaldı ki, Ayasofya’nın istenmediği iddiası asılsız. Tarihi hesapları geçelim. Rum-Yunan lobisi, Ayasofya’nın kilise yapılması için 1 milyon imza toplama kararı almadı mı? Dilekçenin adresi de, Kıbrıs-Ege-Patrikhane ile soykırım iftiralarının hamisi AB değil mi? Yine AB’de, BM’nin, “dini eserlerin korunması ve saygı gösterilmesi” kararına istinaden, “Ayasofya’nın, kaynağına dönüştürülmesi” hazırlıkları yapılmıyor mu?

Hasılı bu yasa mutlaka engellenmelidir. Yoksa sadece sömürgeci muhipleri değil hepimiz, Fatih Sultan Mehmet Han başta olmak üzere tarihin ve milletin büyük vebali altında kalacağız!..

Yorumlar kapatıldı.