İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Nasyonalizmin enternasyonali

Murat Belge

Gazetelerden okuduğuma göre, Ermeni Gregoryen Kilisesi’nin Eçmiodzin’deki Başpatriği II. Karekin, Türkiye’yi, İstanbul’u ziyaret etmiş. Kendisini karşılamaya gelen zevat arasında gene bildik kişiler varmış. Bu durum artık bir ‘Kamber’ ve bir ‘Düğün’ mahiyeti arz etmeye başladığına göre, Patrik’in bu şekilde istikbal edilmemesine şaşmak gerekirdi. Patrik’lerden biri kentimizi ziyaret etmeye kalkınca, bir başkası denize haç atmaya kalkınca, kebe külâhını ve mokasenini kapan milliyetçiler de huruç eyleyip dünya kamuoyuna geleneksel Türk hoşgörüsünden unutulmayacak imgeler sunuyorlar. Onların bu varoluş ve duygularını dile getiriş biçimi, hiç şüphe yok ki, dünyada insanların, ‘Yo, böyle kimselerin ataları kıyım filan yapamaz! Allah kuru iftiradan esirgesin!’ demesine yol açıyordur.

Patrik Karekin, onun konumunda birinin böyle bir konuda söyleyebileceği kadarını söylemiş bu gösteriler karşısında. Bunları ciddiye almadığını belirttikten sonra, ‘Ama bu çeşit protestolar devam ederse, bu iki toplumun bir arada yaşamaya devam etmesi için ne kadar çok çalışmamız gerektiği anlaşılıyor’ diye de eklemiş.

Bir süre önce aynı zevatın Hrant Dink davasında bu amaç için nasıl bir üslupla çalıştığını da gözlemleme fırsatımız olmuştu.

Patrik, Türkiye’den gelen ‘karşılıklı arşiv açma’ konusunda da bazı gazeteci sorularına cevap vermek durumunda kalmış. Bu konuda bütün Ermenilerin takındığı tavır doğrultusunda sözler söylemiş: Ermenilerin böyle bir öneriyi, bu biçimiyle kabul etmeleri (‘ciddiye almaları’) mümkün değil. Öneriyi yapan Türk hükümeti, İsa’yı Yahudilerin öldürdüğünü yeni öğrenen Yeniçeri misali, kıyımdan yeni haberdar olmuş olabilir. Ama 90 yıldır araştırılmış, üzerine yüz binlerce sayfa yazılmış bir konu hakkında, ‘Haydi, arşivlerimizi açalım da bakalım, olmuş mu, olmamış mı görelim’ mealinde bir öneriye Ermeniler ne desin?

Biraz farklı bir konuya geçeyim: Helsinki Yurttaşlar Meclisi, birçok yerde, bu arada Ermenistan’da da kolu olan bir uluslararası örgüt. Yerel kollarda her zaman belirli farklılaşmalar olur, normaldir. Ama ana örgütün benimsediği değerlerin çok da uzağına gidilmez (yoksa o örgütte bulunmanın bir anlamı kalmazdı): Bizim Ermenistan kolundaki arkadaşlar da Ermeni milliyetçiliğinden uzak insanlardır.

2005’ten beri, Hollanda Elçiliği’nden aldıkları finansmanla (‘yabancı parası’!) ülkedeki dini azınlıkları ilgilendiren bir proje yürütmeye başlamışlar. Bu küçük ülkede Hıristiyanlığın çeşitli mezheplerinden (Ortodoks, Protestan vb.) insanlar var, ama Yezidilik gibi, Hıristiyanlık’la hiç ilgisi olmayanlar da var. ‘Vanadzor’ adıyla çalışan örgüt bu alanda amacının ‘Ermenistan’da gerçek dini özgürlük’ sağlamak ve ‘çoğulcu toplum’a katkıda bulunmak olduğunu ilan ediyor.

E-mail yoluyla bana ulaşan habere göre, Vanadzor’un ‘Sivil İnisiyatif’ adıyla yayımlanan dergisinin editörü, Arthur Sakunts, bu yakında bir örgütten bir mektup almış. Mektubu imzalayan örgütün adı ‘Hay Erineri Miutyun’. Bu, ‘Ermeni Aryanlar’ anlamına geliyormuş. Buradaki ‘-yan’ bildiğimiz Ermeni adlarının ‘yan’ı değil, Hitler’in ırkının ‘Aryan’ı. Nasıl bir örgüt olduğu anlaşılıyor.

Mektupta şunlar söyleniyor: “Bay Sakunts, seni ölüme mahkûm ediyoruz. belki sorarsın, niye diye. Cevap vereyim. Gazeten ‘Sivil İnisiyatif’in son sayısında yazdığın saçmalıklardan ötürü. Hiç utanmadan böyle şeyler yazıyorsun. HELSİNKİ YURTTAŞLAR MECLİSİNE DE, SAKUNTS’A DA, ÖLÜM!”

Ne kadar tanıdık!

‘Tanıdık’ olacak elbet, dünyanın bir yerinde olup öbür yanında hiç olmayan kaç şey sayabiliriz? Paradoksal biçimde, dünyada, ‘ulusçuluğun uluslararasıcılığı’ biçimde yerleşmiş. ‘Ulus’lar, ama akıl, zihniyet, yöntem, tavır, amaç, her şeyde, aynı tornanın ürünleri.

Yorumlar kapatıldı.