İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Baklavada son noktayý koyuyoruz

Yorgo Kirbaki

Geçen salý günü Atina’nýn kuzey banliyösünde armatörlerin ve bu diyarýn en zengin iþadamlarýnýn villalarýnýn sýralandýðý sosyete semti Kifisia’da bulunan Melas alýþveriþ merkezinde, bir süredir Türkiye-Yunanistan-Kýbrýs üçgeninde “Baklava kimin?” tartýþmalarýna fiilen son noktanýn konmasýna bizzat þahit olduk.

Varsýn birileri istedikleri kadar baklavanýn Rum tatlýsý olduðunu iddia etsin, varsýn birileri AB ülkelerinden lezzetlerinin yer aldýðý bir kitapta baklavayý Rum tatlýsý imiþ gibi göstersin, varsýn birileri bunu “haysiyet” davasý yapsýn…

Yunanistan’da, Karaköy Güllüoðlu baklavacýsýnýn ürünlerini satan dördüncü dükkanýn açýlýþý yapýldý. Karaköy Güllüoðlu, Yunanistan’a ayda 1.5 ton baklava ihraç ediyor. Her þey bu kadar basit!

Açýlýþ için Atina’ya gelen Nadir Güllü ile konuþuyoruz. “Baklava AB’de Rum tatlýsý olarak tescil edilmedi” diye baþlýyor söze ve “Bir lezzet en güzel nerede yapýlýyorsa, o isimle ün yapar” diye ekliyor.

Baklavanýn ordinaryüsü, bu güzelim tatlýnýn Osmanlý döneminde Ortadoðu’dan Türkiye’ye geldiðini anlatýyor. Dedesinin dedesi Güllü Çelebi Þam’da, Halep’te tattýðý baklavayý Gaziantep’e getirmiþ.

“Felsefi” bir soru sormadan edemiyoruz.

– Baklava nedir?

– Ýnsaný baþtan çýkaran bir tatlý.

– Baþtan çýkmak için ne kadar yemeli?

– Üç dilim

Karaköy Güllüoðlu’nun ürünlerini satan dört dükkanýn sahibi, dostumuz Aris Prodromidis’e soruyoruz:

– Bu iþe nasýl baþladýn?

– Kadýköylüyüm. Çocukluðumdan beri baklava yemek için Karaköy’e Güllüoðlu’na giderdik. Atina’ya gidip gelmeye baþladýðýmda, uçaklarda Ýstanbul’dan dönen yolcularýn çoðunun kilolarca baklava taþýdýklarýný görünce karar verdim.

Zevkler ve renkler tartýþýlmaz ama bize göre Türkiye’de býrakýn birinci kaliteyi, herhangi bir tatlýcýdan bile sýradan baklavayý tadan biri, ne Yunan ne de Rum baklavasýna itibar gösterir. Ancak, Yunanistan’da ya da Kýbrýs Rum Kesimi’nde baklava adýyla tatlý yapýlmasýnda ve hatta beðenilmesinde de bir sakýnca görmüyoruz.

Not: Buralarda Seyidoðlu baklavasý da satýlýyor. Ayrýca, Kýbrýslý Rumlar bir süre önce Guinness Rekorlar Kitabý’na girmek için dünyanýn en büyük lokumunu yapadursun, Atina þehir merkezinde kuruyemiþçilerin raflarýnda Hacý Bekir lokumu var…

Gerilim, kriz ve bir þiir

Buralarda “gerilimler” ve “krizler” yine hafta baþýndan damgasýný vurdu. Perþembenin geliþi çarþambadan belli olur misali, pazar günü gazetelerde yayýnlanan üç ayrý kamuoyu araþtýrmasý, Yunanistan’da bir aydan beri yaratýlmak istenen suni gerginliðin, zaten tarihten kaynaklanan önyargýlarý olan kamuoyunu da etkilediðini ortaya koyuyordu.

Pazartesi sabahý bazý radyolarýn, televizyonlarýn ve gazetelerin “Türkiye, Rus yapýsý S-300 füzelerinin Girit Adasý’nda konuþlanmasýndan çok rahatsýz. Bu füzelerin nasýl çalýþtýðýný öðrenmek için istihbarat toplamaya çalýþýyor” haberleriyle uyandýk. Akþam saatlerinde de gümbür gümbür “Girit’te Türk casuslarý yakalandý” haberleri anons edildi. Komplo teorileri diz boyu. “Girit’te askeri üslerin fotoðraflarýný çekerken yakalandýlar” iddialarý önce beþ Türk, sonra üç Türk, sonra da bir Türk içindi. En sonunda “yakalanan bir Türk’ün, iddialarý güçlendiren delil bulunmadýðýndan, savcýlýk tarafýndan serbest býrakýldýðýný” öðrendik. Haber bültenlerini bu konu üzerinde kuran televizyonlar çuvallayýnca “turist mi, casus mu?” diyerek durumu idare etmeye çalýþtýlar.

EN GÜZELÝNÝ ÞAÝR SÖYLEMÝÞ

Salý günü öðle saatlerinde bu defa sýra Kardak’ta idi. Kardak “gerilimi” de öðleye kadar sürdü. Salý akþamý parlamento dýþ politika komisyonunda Ege’deki kaza için oturum vardý. Bitmedi… Yunanistan Ethniki Bankasý’nýn müdürü de Finansbank’ý niye satýn aldýklarýnýn hesabýný verdi parlamentoda.

Çarþamba günü “Suyun Öte Yanýndan”ý yazarken, acaba “bugün ne çýkacak?” diye düþünüyorduk.

Elbette güzelim sahilleri, diyarlarý, yýldýzlý geceleri, libidonun tavan vurduðu eðlenceleri anlatmak isterdik. Elbette þuraya gidin, buraya gidin diye önerilerde bulunmak… Ancak, gözümüz televizyonlarda, kulaðýmýz radyolarda iken bunu nasýl yapalým?..

Pek duyan çýkmayacak ama, bazý Yunanlý meslektaþlarýmýz þöyle aynaya bir bakabilseler…

Neyse, biz ümitliyiz. Bu günler geçecek.

Yazýyý, Ýstanbul’dan, Bilfen Koleji’nden gelen öðrencilerin, kendilerine “Sizin, bizim yaþadýðýmýz sorunlarý, acýlarý yaþamamanýz için gayret ediyoruz” diyen Dýþiþleri Bakaný Dora Bakoyani’ye önce Yunanca sonra da Türkçe okuduklarý, Özdemir Ýnce’nin mýsralarý ile bitirelim:

Bir kuþ uçuyordu, Sisam’la Kuþadasý arasýnda

Anlayamadým bir türlü Türk müydü Yunan mý,

Bir baþka yerden mi, hangi milletten?

Ey kuþ, dedim, kimlerden olursun, hangi ülkeden?

Ben bir martýyým, dedi, yaþým evrenin yaþýnda,

Ülkemi sorarsan, yeryüzü, gökyüzü ve deniz,

Sýnýrlarýmý sorarsan:

Topraktýr, su ve hava.

Yorumlar kapatıldı.