İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

ÇHD´den İzmir´de Irkçı Bildiriye Suç Duyurusu

Türkçü Toplumcu Budun Derneği, “Kürt nüfus artışı durdurulsun” standı açtı; ırkçı bildiri dağıttı. Çağdaş Hukukçular suç duyurusuna ve hem Baro’nun hem de TTBD’nin yönetim kurulunda yer alan Avukat Güvencalan için İzmir Barosu’na başvurmaya hazırlanıyor.

——————————————————————————–

BİA Haber Merkezi

11/05/2006 Uğur BİRYOL

——————————————————————————–

BİA (İzmir) – İzmir’de “Türkçü Toplumcu Budun Derneği” (TTBD), Alsancak Kıbrıs Şehitleri Caddesi’nde , “Kürt Nüfus Artışı Durdurulsun” standı açtı.

Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD), yeni Ceza Yasası’nın (TCK) 216. maddesinde yer alan “halkı kin ve düşmanlığa tahrik ve aşağılama” iddiasıyla dernek hakkında suç duyurusunda bulunma kararı aldı.

ÇHD, TTBD’nin Genel Başkan Yardımcısı’nın aynı zamanda İzmir Barosu Yönetim Kurulu üyesi bir avukat olması nedeniyle, Baro’ya da yazı yazacağını açıkladı.

“Sayın Irktaşlarım”

Geçen hafta cumartesi günü (6 Mayıs) düzenledikleri basın açıklamasıyla imza kampanyası başlatan Türkçü Toplumcu Budun Derneği (TTBD), caddedeki binalardan birine de “Diyarbakır’da DEHAP varsa İzmir’de Buduncular var” yazılı bir pankart astı.

Derneğin İnternet sayfalarında müzisyenleri, edebiyatçıları, sanatçıları, siyasetçileri, aydınları ve birçok demokratik kitle örgütü temsilcisini hedef gösteriliyor.

Sitede, “Türk ırkçılığı” gibi başlıklar altında tartışmalar yürütülüyor. TTBD’nin imza kampanyası dolayısıyla dağıttığı bildirilerde şu ifadeler yer alıyor:

“Ey Türk kadını ve erkeği! Türklük için bir çocuk daha yap. Çünkü sen azalıyorsun, hainler, kapkaççılar, uyuşturucu satıcıları çoğalıyor. Biz Arap ve Batı kültürü arasında sıkışan Türk insanına kendisini sevmeyi öğretecek tek yolun ta kendisiyiz. Biz Kürt ve Çingene çetelerine ve yobazlara hak ettiği cevabı verecek Türkçü Toplumcu buduncularız.”

Partileşme sürecini başlattıklarını açıklayan derneğin Genel Başkanı Cenk Tozkoparan’ın yılbaşı mesajı, şu seslenişle başlıyor: “Sayın Irktaşlarım”.

ÇHD: Soykırım çağrısı yapılıyor

“Kürt nüfusunun artışının durdurulması” talebinin altında açıkça dile getirilmese de somut iki istemin bulunduğunu belirten ÇHD İzmir Şube Başkanı Aysun Koç, bu iki istemin Kürtlerin kısırlaştırılarak doğumların önüne geçilmesi veya Kürt kökenli yurttaşların öldürülmesi olduğunu dile getirdi.

İki istemin de insan bedenine ve yaşamına müdahaleyi gerektirdiğini söyleyen Koç, “Bunlar akıl almaz istemler. Türkçü Toplumcu Budun Derneği’nin çağrı yaptığı durum tam da TCK’nin 76. maddesinde yazılı eylem ve maksada karşılık gelmektedir. Dernek soykırım çağrısı yapmaktadır” diye konuştu.

“Dağıtılan bildirilerde iki türlü suç tespit ettik. Birincisinde resmi mercilere ve topluma , Kürtlere ve Romanlara yönelik bir soykırım suçu işlemeye teşvik edici söylem var. Ayrıca, Kürtler ve Romanlar için, hakaret içeren tanımlamalar yer alıyor. Sadece etnik kökenlerine bakarak, ayrımcılık yapıldığı da anlaşılıyor. Bu kapalı bir şiddet ve baskı çağrısı biçiminde tezahür ediyor. Böyle bir söylemin ırkçılığa dayandığını, bunun da toplumu birbirine düşüreceğini söylemek yanlış olmaz.”

İzmir Barosu’na da yazı yazılacak

TTBD’nin Genel Başkan Yardımcılığı ve Hukuk Müşavirliği görevinde bulunan, aynı zamanda İzmir Barosu Yönetim Kurulu üyesi de olan avukat Hasan Bülent Güvencalan hakkında da, ÇHD, İzmir Barosu’na yazı yazılacağını açıkladı.

Aleni bir şekilde ırkçılık yapılan bir yerde bulunan bir avukatın aynı zamanda Baro’da bulunmasının çelişki olduğunu belirten ÇHD, Güvencalan’ın dernekteki faaliyetlerinin, baroların insan hak ve özgürlüklerini koruma ve geliştirme görevleri ile bağdaşmadığını söylüyor.

Koç: Düşünce açıklamaya değil, ırkçılığa karşıyız

Aysun Koç ayrıca, ” Bizim için burada suçun ağırlığı çok önemli. Düşüncelerini açıklamaktan dolayı kimsenin yaptırıma uğramasını istemeyiz. Ancak bu örnekte görüldüğü gibi toplumsal şiddeti tırmandıracak söylemlere müsamaha etmek de istemiyoruz” dedi.

Koç, Kürt ve Roman kökenli insanlara yönelik olarak ve yalnızca etnik kökenlerine dayanarak “hainler, kapkaççılar, uyuşturucu satıcıları” suçlamasında bulunulmasının da TCK’nin 216. maddesinde sayılan “halkı kin ve düşmanlığa tahrik ve aşağılama” suçunu oluşturduğuna dikkat çekti.

“Derneğin kendisinin ‘Kürt ve Çingene çetelerine hak ettikleri cevabı verecek’ bir örgütlenme içinde olduğunu beyan etmesi, Türkiye toplumunda farklı etnik kökenden gelen kişilerin eşit haklarla ve özgür bir şekilde kendi varlığını ve kültürünü devam ettirme haklarına yönelik saldırgan ve baskıcı bir tavır aldıklarını da göstermektedir.

“Hitler Almanyası’nın kafatasçı faşizm söylemlerini aratmayan bu söylemlerin ne düşünce ve ifade özgürlüğünün ne de örgütlenme hakkının kullanılması ile açıklanması mümkün değil.”

Ayrımcılık içeren söz, yazı veya başkaca düşünce açıklamalarının Anayasa’nın 10. maddesine, uluslararası sözleşmelere ve iç hukukta yer alan ayrımcılık yasağına aykırı olduğuna değine Koç, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Kürt ve Roman asıllı her bireye hakaret ve gizli tehdit de içeren bu söylem tarzının, toplumsal barışı bozucu ve azınlıklara karşı şiddeti özendirici, artırıcı bir sonuç doğuracağına ilişkin kaygılarımız var. Özellikle son dönemde Kürt ve Ermeni sorunu üzerinden yaratılmaya çalışılan milliyetçi histerinin pekişmesine ve keskinleşmesine neden olacak her türlü açıklama ve eylemlilikten uzak durulması gerekir.”

Derneğin üyesi olduğu belirtilen kişiler, geçen sene Dokuz Eylül Üniversitesi’nde sol görüşlü öğrencilere saldırmış, saldırıya uğrayan öğrencilerden birçoğu Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörlüğü tarafından çeşitli disiplin cezalarına çarptırılmıştı. Saldırıyı gerçekleştirenlerle ilgili ise herhangi bir adli takip yapılmamıştı.

TCK ne diyor?

Aysun Koç’un suç unsuru olduğunu ve düzenlenen imza kampanyasıyla ihlal edildiğini belirttiği, TCK’nin “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama” başlıklı 216. maddesi şöyle:

(1) Halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik eden kimse, bu nedenle kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Halkın bir kesimini, sosyal sınıf, ırk, din, mezhep, cinsiyet veya bölge farklılığına dayanarak alenen aşağılayan kişi, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(3) Halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılayan kişi, fiilin kamu barışını bozmaya elverişli olması halinde, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (UB/TK)

Yorumlar kapatıldı.