İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Mesrob II: Okuldan mahrumuz

Türkiye Ermenileri Patriği Mesrob II, “Müslüman vatandaşlarımız imam hatip okullarına ve ilahiyat fakültelerine sahipken, ne yazık ki gayrimüslim vatandaşlarımız lise ve üniversite seviyesindeki bu olanaklardan hala mahrumdur” dedi.

NTV-MSNBC VE AJANSLAR

Güncelleme: 13:09 TSI 13 Mayıs 2006 Cumartesi
İSTANBUL – Diyanet İşleri Başkanlığı ve TÜRSAB tarafından Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’nda düzenlenen “İnanç Turizmi Günleri III” adlı toplantının, “Dinlerde Seyahat ve Konukluğun Yeri” konulu ilk oturumunun başkanlığını yapan Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu, bu toplantıda büyük dinlerin liderlerinin bir araya gelerek, dostluk ve barış manzarasını oluşturduklarına dikkati çekti.

Oturumun konuşmacısı olan Mesrob II, Türkiye’de mabetleri diledikleri zaman açıp, özgürce dua edebildiklerini söyledi.

Ancak, bu ibadetin huzur içinde yapılabilmesi için inananların dinlerinin ve kurumlarının geleceğini teminat altına alabilecek eğitimve öğretim olanaklarına sahip olmaları gerektiğini vurgulayan Mesrob II, şunları kaydetti:

“Müslüman vatandaşlarımız, lise seviyesindeki imam hatip okullarına ve üniversite seviyesindeki ilahiyat fakültelerine sahipken, ne yazık ki gayrimüslim vatandaşlarımız lise ve üniversite seviyesindeki bu olanaklardan hala mahrumdurlar. Laik ve demokratik anlayışın hüküm sürdüğünü söylediğimiz ülkemizde dinlere dayatılan bu eşitsizlik kaygı vericidir, huzur bozucudur. Ayrıca Malatya, Sivas, Elazığ şehirlerindeki küçük cemaatlerimiz, var olan mabetleri kapalı olduğu için ibadetlerini evlerde yapmak zorunda kalmaktadırlar. Diyarbakır, Kayseri ve Kırıkhan’daki kiliselerimiz ise mevzuattan kaynaklanan yapay sorunlar yüzünden restore edilememekte, giderek dahada harap bir hal almaktadırlar.”

HAHAMBAŞI HALEVA

Türkiye Hahambaşı İsak Haleva da Türkiye’nin içinde bulunduğu coğrafyanın, inançların ilk doğduğu ve filizlendiği yerlerdeki kadar, belki de onlardan fazla bir ziyaretgah sayılabilecek alanlar ve mekanlar zenginliğine sahip olduğunu söyledi.

Bu zenginliği işlevsel hale getirmenin, bunun bir turizm potansiyeli olarak değerlendirilmesinin uzmanların işi olduğunu kaydeden Haleva, şöyle devam etti:

“Avrupa Birliği gibi bir değerler topluluğu olduğunu düşündüğümüzçok geniş bir aileye katılmamızın arifesinde, kimi karşıt tezlerine tanık olduğumuz birçok odakların ülkemiz hakkındaki önyargılarını gidermenin en sağlıklı ve doğrudan yolu, mümkün olduğu kadar çok ülkeden, mümkün olduğu kadar çok kişiyi topraklarımızda ve içimizde konuk etmektir. Gelsinler, görsünler, tanısınlar ki Türkiye’nin ve Türk insanının ne olduğunu anlasınlar. Bu ülkenin evladı olan herkese bu alanda görev düşüyor.”

BARTHOLOMEOS

Fener Rum Patriği Bartholomeos ise “2010 Avrupa Kültür Başkenti”seçilen İstanbul’un tarihi ve kültürel zenginliğinin, büyüklüğünün gerektiği ölçüde kavranamadığını ve İstanbullu olmanın haklı gururununtam olarak yaşanamadığını söyledi.

Bartholomeos, sahip olunan değerin bir dünya mirası olarak algılanması ve korunarak geleceğe taşınması gerektiğine dikkati çekti.

Anadolu’daki kiliselerin muhafazası ve restorasyonları için Patrikhane’ye birçok proje geldiğini, ancak Patrikhane’nin olanaklarının yeterli olmadığını anlatan Bartholomeos, bu projelerin, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın kontrol ve gözetiminde, organize şekilde gerçekleşmesi düşüncesinde olduğunu kaydetti.

Yorumlar kapatıldı.