İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Başsavcıdan Dink´e destek

Başsavcı’dan ifade özgürlüğü vurgusu. Yargıtay Başsavcısı, gazeteci Hrant Dink’e “Türklüğe hakaret”ten verilen hapis cezasının bozulmasını istedi.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’e, ”Türklüğü tahkir ve tezyif ettiği” iddiasıyla 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) “Türklüğe hakareti” düzenleyen 159. maddesinden verilen mahkumiyetin ertelenmesi karanının esastan ve usulden bozulmasını istedi.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Şişli 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nin, Hrant Dink’e verilen 6 ay hapis cezasının ertelenmesine ilişkin kararının hem müdahiller hem de sanık tarafından temyiz istemine ilişkin tebliğnamesini tamamladı.
Başsavcılık, tebliğname ile birlikte dava dosyasını da temyiz incelemesi için Yargıtay 9. Ceza Dairesi’ne gönderdi.

Tebliğnamede, kamu davasına konu edilen sözlerde, 765 sayılı TCK’nın 159/1. maddesinde tanımlanan suçun maddi ve manevi unsurlarının oluşmadığı gözetilmeden hatalı değerlendirmeye dayalı olarak mahkumiyet hükmü kurulduğuna dikkat çekildi.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın tebliğnamesinde, kamu davasına konu edilen sözlerde, eski TCK’nın 159/1. maddesinde tanımlanan suçun maddi ve manevi unsurlarının oluşmadığı gözetilmeden hatalı değerlendirmeye dayalı olarak mahkumiyet hükmü kurulduğuna işaret edildi.

“MÜDAHİLLER DOĞRUDAN ZARAR GÖRMEDİ”

Başsavcılığın tebliğnamesinde, müdahiller Mehmet Soykan, Kemal Kerinçsiz, Zeki Hacıibrahimoğlu ve Mustafa Özkurt’un atılı suçtan doğrudan doğruya zarar görmemeleri nedeniyle davada katılan sıfatını almalarının mümkün olmadığına yer verildi.

Usule aykırı olarak aldıkları ve hukuki değerden yoksun olan bu sıfatın da hükmü temyiz etme hakkı vermeyeceği vurgulanan tebliğnamede, bu nedenle hükmü temyiz etme hakları bulunmayan adı geçenlerin temyiz isteklerinin reddedildiği belirtildi.

Sanık Hrant Dink vekillerinin temyiz incelenmesinin duruşmalı yapılması isteklerinin, yasal süresi içerisinde yapılmayan ve ayrıca hükmolunan cezanın süresi ve türü gözetildiğinde yerinde bulunmadığı kaydedilen tebliğnamede, isteğin reddedilmesi ve temyiz incelemesinin evrak üzerinden yapılması gerektiği vurgulandı.

Tebliğnamede, kamu davasına konu edilen sözlerde, 765 sayılı TCK’nın 159/1. maddesinde tanımlanan suçun maddi ve manevi unsurlarının oluşmadığı gözetilmeden hatalı değerlendirmeye dayalı olarak mahkumiyet hükmü kurulduğuna işaret edildi.

“AYKIRI BİLİRKİŞİ GÖREVLENDİRİLMESİ”

Tebliğnamede, kabul ve uygulamaya göre ise çözümü uzmanlığı, özel ve teknik bilgiyi gerektirmeyen kamu davasına konu edilen yazıda, atılı suç unsurlarının bulunup bulunmadığı, dolayısıyla suçun oluşup oluşmadığına yönelik “değerlendirilmesi tamamen mahkemenin görev alanındaki hukuksal bir konuda”, 1412 ve 5271 sayılı yasaların ilgili maddelerine aykırı olarak bilirkişi görevlendirildiğine dikkat çekildi.

Görevlendirilen bilirkişilere ilişkin 3 Şubat 2005 tarihli yemin tutanağının yargıç tarafından imzalanmadığı da belirtilen tebliğnamede, atılı suçun hukuksal ve maddi konuları gözetildiğinde, kendilerine karşı suç işlenmeyen ve bu nedenle 1412 ve 5271 sayılı yasaların ilgili maddeleri anlamında suçtan (doğrudan doğruya) zarar görmeyen Mehmet Soykan, Birinci Dünya Savaşında Ermeni Çetelerin Katliamına Uğramış Mağdurlar Derneği, Ramazan Aksu, Mehmet Bahri Oran, Mehmet Akif Baransel, Gökmen Kılıçoğlu, Namık Nas, Zeki Hacıibrahimoğlu, Mustafa Özkurt, Kemal Kerinçsiz, Sami Esen, Ramazan Bakkal, Zekeriya Şerbetçioğlu, Ramazan Kırlık ve Musa Gümüş’ün davaya katılmalarına karar verildiği kaydedildi.

“GEREKÇEDE ÇELİŞKİ”

Tebliğnamede, suçun işlenmesindeki özellikler sanık lehine değerlendirilerek, alt sınırdan temel cezaya hükmolunmasına rağmen, bu sefer 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Kanun’un 4. maddesi yönünden suçun işlenmesindeki özelliklerin sanık aleyhine değerlendirildiği belirtildi. Tebliğnamede, dosya içeriğine uygun bir başka gerekçeye de dayanmadan, söz konusu yasanın 4. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilerek gerekçede çelişkiye düşüldüğü ifade edildi.

Tefhim edilen kısa kararda sanık hakkında 647 sayılı Yasa’nın 4. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmesine rağmen, gerekçeli kararda hüküm fıkrasının bu bölümüne yer verilmemesi karşısında, sanık müdafilerinin temyiz itirazları bu yönleriyle yerinde görüldüğünden hükmün belirtilen nedenlerle bozulması istendi.

Temyiz incelemesini yapacak Yargıtay 9. Dairesi’nin kararının bağlayıcılığı bulunmuyor, ancak Başsavcılık daire kararına katılmazsa itiraz etme hakkı bulunuyor. İtiraz olursa dosya Yargıtay Genel Kurulu’na gidecek.

Yorumlar kapatıldı.