İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Rahibi öldüreni de, öldürteni de lanetliyorum

Mehmet Ali Birand

Türk kamuoyu Pazar gününe kadar, olayları son derece büyük bir soğukkanlılıkla izliyordu ve bununla da gurur duyuyorduk. Trabzon’da İtalyan rahibi öldürenin, ancak asıl öldürtenlerin lanetlenmesi gerekir. Ak parti hükümeti şimdi marifetini göstermeli ve bu cinayetin karşına dimdik çıkmalıdır. Sadece demeçlerle değil, fiilen tepkisini koymalıdır.

Türk toplumuyla gurur duyuyorduk.

Karikatür olayına, toplum olarak gösterdiğimiz tepkiler son derece soğukkanlıydı.

Evet tepkiliydik, ancak elçilikler yakmıyor, bayraklar yırtmıyorduk.

Bu tutumumuz ile, İslam dünyasındaki yerimizin ne kadar farklı olduğunu göstermiştik.Üstelik yapmacıkta değildik. Karikatür olayının bizleri ne kadar rahatsız ettiğini yorumlarımızdan, medyadan yansıtılışına kadar, her açıdan göstermiştik. Başbakan çıkmış, olayı kınamış, hatta İslam dünyasındaki tepkilerin kontrolden çıkmaması için bizzat işe müdahele etmişti.

Biri çıktı ve bu farklılığımızı mahvetti.

Ülkemizi lekeledi.

Bırakın dış görüntümüzü veya Avrupa Birliği ile ilişkilerimizi, bizi kendi içimizden yaraladı.

Biz tepkisini masum bir rahibi öldürerek gösterecek bir toplum değiliz.

Bu cinayeti işleyeni de, asıl bunu yaptıran güçleri de kınıyorum.

Kapıları kapatıp, kavruk bir içe dönük Türkiye düşüyle yaşayanlar, hukukun yasaların değil, derin devletin karanlık güçlerin egemen olmasını dileyenler…

Tüm köktendinciler… Dini politikaya alet edenler…

Bu olayın asıl sorumluları sizlersiniz.

Şimdi AK partiden önemli bir beklentimiz var.

Hadi bakalım çıkın meydana ve farklı olup olmadığınızı gösterin. Sadece demeçlerle değil, bizzat harekete geçin ve Türkiyenin Avrupa için vazgeçilmez olduğunu ortaya koyun.

* * *

BU OLAY, AB’ NİN TÜRKİYE’YE İHTİYACI OLDUĞUNU GÖSTERİYOR

Avrupa ile İslam dünyası arasındaki Karikatür sürtüşmesi kolay kolay geçmeyecektir. Heyecanlar yatışsa dahi, bu olayın izleri sürecektir.Batı medyası garip bir havaya girdi. Müslümanlarla başka değerleri, farklı dünyaları paylaştıklarını adeta gözlerimize sokmaya çalışıyor. Yaşamın koşullarını siyah beyaz görüyor ve ilginç bir güç denemesine giriyor. “Biz kendi değerlerimizi, örneğin fikir ve söylem özgürlüğünü, müslümanlar alınacaklar diye değiştirmeyiz” diyor.

Buna karşılık, müslüman ülkeler de çok sert tepki veriyorlar. Sokaklarda olaylar yaşanıyor. Fanatik bazı kişilerin, karikatürleri yayınlayan gazetelerin Genel Yayın Yönetmenlerini öldürmeye kalkabileceklerinden korkuluyor. İşte nitekim en korkulan tepki, en beklenmeyen yerde -Türkiye’de- kendini gösterdi.

Batı medyasının, fikir özgürlüğüne verdiği önemi gayet iyi anlıyorum. Kendi Kraliyet ailelerinden tutun da, İsa peygamberlerine kadar, hemen herkes ve her değer hakkında istediklerini söylemeye, karikatürden donlara resim basmaya kadar herşeyi yapmaya alışmış bir toplumun alışkanlıklarından vazgeçmesi istenemez. Ancak, aynı kişilerin karşı tarafın duyarlıklarına da saygı göstermesi gerekirdi. AB medyası, büyüklük kompleksiyle, onlardan beklenen inceliği sergileyememiştir.

Karikatür olayı, son derece gereksiz ve kaba bir güç gösterisine dönüşmüştür. İki kültür arasındaki uçurumu derinleştirmekten başka bir işe yaramayacak ve uzun sürecektir.

Peki, bütün bu yaşadıklarımız Türkiye’nin Avrupa ile ilişkilerine nasıl yansıyabilir ?

Tam bir değerlendirme yapabilmek için henüz çok erken, ancak şimdiden tartışmaların rengini görebiliyorum.

Bir bölüm Avrupalı, Karikatür krizinin hatırlattığı, İslam ile Hristiyanlar arasındaki “dünya, düşünce ve tutum farkına” dikkat çekecekler ve Türkiye’yi aralarına almanın sakıncalarına değineceklerdir. İslam dünyasındaki manzaraları gösterecekler, Türkiye’deki tepkinin ne kadar farklı olduğunu göremeyecekler ve “Bizden çok değişik bir kültürün en önemli bir üyesini aramıza almamız doğru olmaz. Bu tip çatışmalarla karşı karşıya kalabiliriz” diyerek, Türkiyenin tam üyeliğine muhalefeti arttıracaklardır. Birçok kişi de, TV’lerde seyrettiklerinden etkilenip aynı görüşleri paylaşacaklardır.

Yukarıdaki senaryo, Türkiye’nin aleyhine işleyecektir. Türk üyeliği hakkındaki soru işaretlerini arttıracaktır.

Madalyonun bir de öteki yüzü var.

Son olaylar, farklı şekilde değerlendirdiğiniz taktirde, Avrupa’nın Türkiye’yi içine almasının ne kadar önemli ve yararlı olacağını da göstermiştir.

Türkiye’li ve Türkiye’ye alışmış bir Avrupanın, ilerde bu tip gösterilere veya hatalara düşmesi daha güç olacaktır. “Öteki” diye gördüğü İslam dünyasını daha yakından tanıyacak, duyarlıkları daha iyi değerlendirecektir.

Daha da önemlisi, ilerde çıkabilecek bu tip sürtüşmelerde, artık Hristiyan blok ile İslam bloğu karşı karşıya kalmayacaktır. Türkiyeli bir Avrupa ile İslam dünyası arasında bir Kültürler çatışmasından söz edilemeyecektir. Türkiye, İslam dünyası ile Avrupa arasında bir (katalizör) veya bir (denge) unsuru olacaktır.

Bakalım, Avrupa kamuoyu durumu nasıl okuyacak?

Türkiyeli bir hayatı mı, yoksa Türkiyesiz ve sürtüşme ihtimali yüksek bir yaşamımı tercih edecek ?

Yorumlar kapatıldı.