İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Basiretsizlik…

Oktay Ekşi

ŞU anda hiçbirimiz yeterince aydınlıkta değiliz. Bir başka deyişle Trabzon’daki Santa Maria Kilisesi’nde önceki gün öldürülen Rahip Andrea Sentore’nin katilinin, dini bir taassup nedeniyle mi yoksa Sentore’ye kızan fuhuş mafyasının tetikçisi olduğu için mi bu suçu işlediğini bilemiyoruz.

Ama bir şeyden eminiz:

Bu katil sadece bir can almakla kalmadı. Türkiye’nin -zaten yaralı bereli olan- itibarını da mahvetti.

Sabıka sicilimizde, Mehmet Ali Ağca isimli meczubun yazdırdığı, “Papa’yı bir Türk öldürmeye kalktı” kaydı öyle dururken, buna bir de “Bir Katolik rahip Türkiye’de öldürüldü” kaydı eklendi.

Oysa Danimarka’daki karikatür densizliği üzerine Ortadoğu ülkelerinde gördüğümüz vahşi ve ilkel eylemler Türkiye’de olmadı diye seviniyorduk.

Bu vahim olayın gerisinde, Rahip Andrea Santoro’nun “fuhuş batağına düşmüş Hıristiyan kadınları buradan kurtarma çabasına kızan” ahlaksız kadın tacirlerinin bulunduğu ortaya çıkarsa -cinayete üzülsek de- ülkemiz adına rahatlayacağız. Çünkü Türk halkının öteki dinlere, din kurumlarına ve din adamlarına saygılı olduğu yolundaki inanışımızın yıkılmasını istemiyoruz.

Ama… İster öyle ister böyle olsun:

Gelen bilgiler gösteriyor ki, Rahip Andrea Santoro devletten koruma istememiş olsa bile, Trabzon’da hayli duyarlı bir ortamda görev yapmakta imiş. Nitekim Vali Hüseyin Yavuzdemir’in;

“Daha önce bazı gazetelerde öldürülen Papaz Andrea Santoro hakkında misyonerlik faaliyetlerinde bulunduğu yolunda eleştiri haberleri çıkmıştı. Emniyet güçlerimiz, bu eleştiriler nedeniyle tehdit almış olabileceği ihtimalini göz önüne alarak bu yönde de araştırma yapıyor” dediği bildiriliyor.

Vali Beyi tebrik (!) etmeli. Hani “Basra harap olduktan sonra” derler ya… Sayın Vali de saygın bir rahip öldürüldükten ve Türkiye’nin itibarı bir kere daha mahvolduktan sonra, polisten tamamlayıcı bilgi alıp amirlerini ve kamuoyunu tatmin edeceğini sanıyor.

Oysa Sayın Vali orada göreve başladığı zaman, görevliler kendisine, Trabzon’un son yıllarda özellikle Hıristiyan din adamlarına karşı duyarlı hale geldiğini söylemişlerdir. En azından Fener Rum Patriği Bartholomeos’un tanınmış yerli ve yabancı aydınlarla birlikte “Karadeniz’i kirlilikten kurtarma” amaçlı ve “Din, Bilim ve Çevre” konulu bir sempozyum yapmak için bir gemiyle Trabzon’a geldiği zaman, yöredeki fanatiklerin tepkileri yüzünden limana çıkamadığını biliyor olmalıdır. Bunu bilmiyorsa o ayıp daha büyüktür.

Laf validen açılmışken söyleyelim:

6/7Eylül 1955 olaylarını, 1959’daki Uşak olaylarını, Aralık 1978’de 100’ü aşkın insanımızın katledilmesine yol açan Kahramanmaraş olaylarını, 1979’da Fatsa olaylarını, 9 Temmuz 1993’te 37 insanımızın ölmesine yol açan Sivas (Madımak) ve Ekim 2005’teki Şemdinli olaylarını hiç anımsıyor muyuz?

İyi vali ile kötü vali kavramlarının ne anlama geldiğini hiç düşünüyor muyuz?

Yorumlar kapatıldı.