İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Soykırım iddiaları alçakça

01 Şubat 2006 Çarşamba

Hüseyin Türkoğlu

İSTANBUL – Türk Tarih Kurumu Ermeni Araştırmaları Başkanı Prof. Dr. Hikmet Özdemir, “sözde Ermeni soykırımı” ile Türkiye’nin dünyada en alçakça iftiraya maruz kalan devlet olduğunu söyledi. TGRT HABER TV’de canlı olarak yayınlanan “Çerçeve’den Yansımalar” programında Genel Yayın Müdürümüz Fuat Bol ile Yazarımız İsmail Kapan’ın bu haftaki konuğu, Türk Tarih Kurumu Ermeni Araştırmaları Başkanı Prof. Dr. Hikmet Özdemir oldu. Prof. Özdemir, Ermeni soykırımı iddialarının uluslararası kuşatmaya dönüşmesinin sebepleri ve 1915’lerde 10 binlerce vatandaşımızın Ermeniler tarafından katledilmesi gibi konuların mercek altına alındığı programda, Bol ile Kapan’ın sorularını cevaplandırdı.

Odaklanma uyarısı

Ermeni meselesinin Türkiye’nin önünde çok önemli görüldüğünü belirten Prof. Özdemir, “Biz bu meseleye odaklanırken Türkiye’de başka problemler de olabilir. Buna karşı dikkatli olmalıyız. Osmanlı Devleti’nin son dönem yöneticilerinin karşılaştığı problemlerle bugünkü problemler arasında çok büyük benzerlikler var” dedi. Bizim kendi tarihimizi Fransız İhtilali merkezli olarak açıkladığımızı ifade eden Özdemir, “Fransız İhtilali’nden 1918’e kadar Osmanlılar, Rusya ile 7 savaş yapmış ve bunlardan 6’sını kaybetmiştir. Bu savaşlardan sonra yapılan anlaşmalarda ise azınlıklara karşı yabancılara müdahale hakkı verilmiştir” dedi. 1885 yılında Van’da bir Ermeni partisi kurulduğunu ve bunu 1887 ve 1890’da farklı yerlerde kurulan iki partinin takip ettiğini belirten Özdemir, şöyle devam etti: “Bu partilerin kurulmasının ardından 1890’da isyanlar başlamıştır. Bunlar arasında padişaha suikast girişimi bile var. 1914 yılında ise savaş başlamış ve seferberlik ilan edilmiş, bu sürede 5 büyük Ermeni ayaklanması olmuştur. Bu ayaklanmaların başında ise Osmanlı Meclis-i Mebusanı’nda görev yapan Ermeni asıllı Karakin Pastırmacıyan ve diğer Ermeni mebuslar vardır. Şimdi sözde Ermeni soykırımından bahsedenler, Ermeni yanlısı lobiler bu ayaklanmalardan ve katledilen on binlerce Türk vatandaşından bahsetmiyorlar” diye konuştu.

Bunu ispatlayamazlar

Türkiye’nin dünyada en alçakça, en utanmaz iftiraya maruz kalan devlet olduğunu ifade eden Prof. Özdemir şöyle konuştu: “Eğer ortada devlet tarafından yapılmış soykırım varsa bunun ispatlanması gerekir. Bu ortaya atılan belgelerin sahte olduğu ortaya çıkartılmıştır. Artık bu olayla ilgili yeni kavramlarla açıklama yapmak gerektiğini düşünüyorum. O dönemde İngilizler tarafından yapılan karartmalar bizim tarafımızdan kaldırılamamıştır. O dönemde bu zulmü yaşayanların yaşadıkları yeni kuşaklara anlatılamamıştır. Bu belki yeni neslin kin gütme düşüncesinden arındırılması içindir. Ama Osmanlı Devleti’nin o dönemde uyguladığı tehcir, sadece Ermenilere karşı uygulanmamıştır. Bu zorunlu göç o zaman bazı Araplara karşı da yapılmıştır. Sonra Ermeniler, Bizans döneminde de tehcire uğramıştır. Yine Rusya o dönemde 700 bin Türk’ü göçe zorlamıştır.”

Sanal bellek oluşturuldu

Prof. Özdemir, bu araştırmaları birileri için değil, gelecek kuşaklar için yaptıklarını ifade ederek, “Bir sanal bellek oluşturulmuş ve bu bir sanal dine dönüştürülmüştür. Bu sanal dinin de inananları vardır ve maalesef bizim aydınlarımızdan ve bilim adamlarımızdan da buna inananlar var. Bu sanal dinin mensubu bazı Ankara Üniversitesi öğretim elemanları hazırladıkları kitaplarda akıl almaz ifadelere yer verdiler” şeklinde konuştu. Ermenilerin o dönemde yaptıkları katliamların Genelkurmay Arşivi belgeleriyle yayınlanmakta olduğuna dikkat çeken Özdemir, “Biz diğer taraftan Ermeniler’in bütün iddialarını topluyor ve bunlara karşı belgeleri ortaya koyuyoruz. Mesela Lozan’da Ermeni kafilelerin Türkiye’ye toplu olarak dönmelerinin mümkün olmadığı masaya vurularak anlatılmıştır. Ancak bu kafilelerin nereye gittiği daha sonra araştırılmamıştır” diye konuştu.

Gereken cevap verilecek

Yapılan araştırmaların bilimsel seviyesinin daha yükseğe çıkarılması gerektiğini belirten Prof. Dr. Hikmet Özdemir, “Bu konuda birçok üniversitemizde çok ciddi çalışmaları olan arkadaşımız var. Fakat bu sayının daha çok olması gerekir. Geçmişte dışarıya gönderilen doktora öğrencilerinin konularına YÖK hiç karışmadı. Hatta sözde soykırımı iddia edenlerin yanına doktora öğrencisi gönderildi. Bizim 1. Dünya Savaşı ile ilgili araştırmalarımız da yeterli değil. Ancak biz öğretim üyeleri olarak bu konuda gerekli çalışmaları yapacağız, bundan kimsenin kuşkusu olmasın. Bu konuda insanların bilgilendirilmesi ise ayrı bir konu ve öncelikle ders kitaplarımız elden geçirilmeli. Yurt dışı çalışmaları içinse siyasiler ve sivil toplum kuruluşlarına büyük görev düşüyor. Bunun için de önce insanların bilgilendirilmesi gerekir. Belki ileride Türkiye’den tazminat ve benzeri talepler de olacaktır. Ancak Türkiye bunlara karşı koyacak bilimsel varlığa sahiptir” dedi.

> Tepki anlayacakları dilden olmalıydı

Yurt dışındaki Türklerin de bu konuda bir şeyler yapabilmeleri için öncelikle yeterli bilgiye sahip olması gerektiğini belirten Prof. Özdemir, “Bu konuda aleyhimizde alınan kararlara karşı anlayacakları dilden tepkiler dile getirilmeliydi. Her kuşak kendisine, ‘ben bu vatanda yaşamayı hak ediyor muyum’ diye sormalı. Cumhuriyeti kuranlar bu kuruluşu hak etmiştir ama sonraki kuşaklar bu soruyu kendilerine sormalıydı. Mesela Mustafa Kemal, Amasya Genelgesi’nde niçin sadece Müslüman unsurları göreve çağırıyor? Çünkü diğer unsurlar sınırın öteki yanına geçmiş ve birlikte yaşadığı köyleri basıyordu. Şebinkarahisarlı Adranik isimli Ermeni, hem batıda Osmanlı’ya karşı silahlı mücadele vermiş, hem de doğuda aynı şeyi yapmıştır. Teşkilat-ı Mahsusa örgütü padişahın fermanı ile kurulmuş ve o dönemde Osmanlı topraklarındaki her türlü yabancı hareketi takip etmiştir. Ama bu bütün Osmanlı toprakları için geçerlidir, sadece Ermenilere yönelik değildir” şeklinde konuştu.

Topyekûn bir ayaklanma vardı

“Tehcir uygulamasında yanlışları olanlar yargılanmıştır” diyen Özdemir, şöyle devam etti: “O dönemde 5 merkezde ayaklanma olmuştur. Bu ayaklanmalardan birisi Van’da olmuştur. Bu ayaklanma tehcir kararından önce yapılmıştır. Van’ın Belediye Başkanı Osmanlı’ya bağlı bir Ermeni’ydi ve bu kişi Ermeni isyancılar tarafından öldürüldü. Bu ayaklanmayı gerçekleştiren Ermeni Komitesi, farklı Ermeni kaynaklarına göre 700 ya da 3 bin Osmanlı askerini şehit etmiştir. O halde böyle bir olay nasıl gerçekleşiyor. Demek ki, topyekun bir ayaklanma var. Dolayısıyla bu konularda bizim hiçbir tereddütümüz yok. Ayaklanan Ermenilerin düşmanlarla irtibatları konusunda da hiçbir tereddütümüz yok. Şunu belirtmeliyiz; bu konuda çalışmak isteyen bilim adamlarımızın gerekli diğer disiplinleri de bilmesi gerekir ya da ilgili her branştan uzmanın yer aldığı heyetler halinde çalışma yapmak gerekir. Yani bilimsel bir disiplin içinde çalışılması gerekir.”

Arşiv çalışmalarını da değerlendiren Prof Özdemir, “Arşivlerimiz ve arşiv çalışmalarımız bu konuda yeterli. Ancak elde edilen dokümanları bilimsel olarak hazırlayıp batı dillerinde sunmak önemli. Bu konuyu salt bilimsel olarak ele alan yabancı uzmanlar da var ancak bu kimseler hakkında dava açılıyor ve dışlanıyorlar. Fakat bu herkesten çok bizim sorumluluğumuzdadır ve bu bizim için bir namus borcudur” dedi.

> Bin yıl daha beklersiniz

Medeniyetler Çatışması’nı da değerlendiren Prof. Dr. Hikmet Özdemir, bunun bir çeşit misyoner faaliyetleriyle derlenen ve çoğu asılsız, bilimsel olmayan dokümanlarla ortaya çıktığını ifade etti. “Bu büyük bir oyun” diyen Prof. Özdemir şunları söyledi: “Biz bu konuların açıklığa kavuşması için ortak komisyon kurulmasını istiyoruz. Eğer bizim hatalarımız varsa bize bunu söylesinler. Ama onlar bunu kabul etmiyor, akıllarınca soykırımını kabul etmişler. O zaman başka kapıya… Daha bin yıl beklersiniz. Bize doğuda Ermeniler’in yaşadığını söylüyorlar. O halde Erivan’da da Türkler yaşıyordu, bunlar nerede. Erivan’daki camiler nerede? Biz savaş kayıplarımız hakkında araştırma yapmadık ama şunu ortaya koyduk; savaş yıllarında sadece salgın hastalıklardan 440 bin asker kaybettik. Çanakkale cephesinde 57 bin asker çatışmada, 52 bin de hastalıktan öldü. Doğuda 4 yıl içinde tifüsten 120 bin asker öldü. Savaşın başlamasıyla birlikte 350-400 bin Ermeni, kuzeye göçtü. Sonra da bu gidiş-gelişler devam etti. Bu gidiş-gelişlerde kaç insan öldü, bunu nasıl tespit edeceksiniz. Ayrıca doğuda ve güneyde Osmanlı ordusuyla savaşanlar Ermenilerdi. Hem de bu topraklarda yaşayan Ermenilerdir.”

Tamamen asılsız

“1.5 milyon Ermeni’nin öldürüldüğü” iddiasının tamamen asılsız olduğunu ifade eden Prof. Özdemir, “O dönemde bu bölgede yaşayanların tamamı bile belki bu kadar değildi. Savaş olmayan yerlerdeki Ermenilerin niçin tehcir edildiği soruluyor. O zaman nerede savaş yoktu ki, kim bunun cevabını verebilir. Son olarak biz diyoruz ki, gelin bunu birlikte araştıralım; yoksa daha bin yıl beklersiniz…”

Yorumlar kapatıldı.