İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Teşhisi doğru koyalım

Oktay EKŞİ

İÇİMİZDEN Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’e “Günaydın!” demek geçti.

Çünkü yeni Türk Ceza Yasası’nın -eski yasanın 159’uncu maddesinden aktarılan- 301’inci maddesinin “Türkiye’nin dünyadaki imajına (1970’li yılların meşhur) ’Geceyarısı Ekspresi’ isimli film kadar zarar verdiğini” yeni fark etmiş. Devamı 25. sayfa

Aslında fark etmiş mi etmemiş mi o da doğrusu pek belli değil.

Çünkü kusuru 301’inci maddede değil, bu maddeye dayanarak Orhan Pamuk dahil birçok aydın hakkında savcılığın “Türklüğe, yargıya vb. hakaret” iddiasıyla dava açmasını isteyen aşırı sağ eğilimli bir grup avukatın suç duyurusunda bulunmasında buluyor. Kötü olan “o zihniyet” imiş.

Tamam o zihniyet ilkel… Ama konuyu saptırmayalım:

Ortada 301 numaralı madde olmasa, savcı yapılan başvuruyu dikkate alır da dava açar mı?

Gül herkesin bildiği, kimsenin de samimi bulmadığı tekerlemeye sığınıyor:

Meğer elleri kolları bağlı imiş. Çünkü “Savcılara, hákimlere talimat veremezler”miş.

Gül yargının bağımsız olmadığından şikáyet ettiği günleri unuttu mu?

Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) iktidara gelince ilk kabineyi kendisi kurmadı mı? Sonra da üç sene geçti. Sözlerinde samimiyetin zerresi varsa yargıyı bağımsızlaştırma yolunda attıkları bir tek adımdan söz edebilir mi?

Yargı bağımsızlığına ister istemez sonra tekrar döneriz. Ama Sayın Gül’e söylemek zorundayız ki, Türk Ceza Yasası’nın “ifade özgürlüğünü kısıtlayıcı hükümlerle dolu olduğunu” geride kalan mart, nisan ve mayıs aylarında Basın Konseyi olarak avazımızın çıktığı kadar haykırdığımız zaman Sayın Gül neredeydi?

O zaman, “Bizi dinlemiyorsunuz ama yarın Avrupa Birliği üstelik ulusal onurumuzla oynayarak bunları sizden isteyecek. Siz de o zaman kuzu kuzu her isteneni yapacaksınız” diyorduk. Ama bizi değil Ceza Hukuku Uzmanı sıfatıyla yasa yapımı çalışmalarına katılan -ifade özgürlüğünden hiç hazzetmediği izlenimini edindiğimiz- İzzet Özgenç’ten aldığınız fetvalarla yürüyordunuz.

Çağırın şimdi İzzet Özgenç’i de, imajımızı düzeltsin…

Ama yine de merak ediyoruz… Dediğimize şimdi geldiniz mi?

Devlet adamlığı araba devrildikten sonra mı ortaya çıkar, yoksa önceden alınan tedbirle mi?

Yukarıdaki soru aslında henüz erken. Çünkü “dediğimize” hálá gelebilmiş değiller.

Değiller, çünkü “düşünceleri ifade özgürlüğü” içtenlikle inandıkları bir değer değil. Tıpkı “demokrasi” gibi…

Demokrasiyi -ona laikliği, hukuk devleti kavramını ve hatta Anayasa’nın değiştirilemez maddeleri içinde ifadesini bulan öteki değerleri de ilave edebilirsiniz- de “Bu sırada madem ki bu söylem geçerlidir, biz de ağzımızı ona ayarlarız” der gibi savunan bir zihniyetten ancak bu çıkar.

Yorumlar kapatıldı.