Not: Zulal Çömlekciyan’ın aşağıdaki mektubu, 18 Aralık 2005, Pazar, saat 7:23’te, Lraper Haber Bülteni’nin elektronik posta kutusuna gönderilmiştir.
JENERATÖR EKSİKLİĞİ
Selamlar… Yaşadığım ve çok üzüntü duyduğum ayrıca kafamda bir takım soru işaretleri bırakan bu durumu sizlerle paylaşmak istedim….
18/12/2005 Pazar günü, Beyoğlu Surp Yerortutyun Kilisemiz’de bir düğüne gittim. Düğünün başlamasından 10 dakika sonra elektrikler kesildi ve düğünün sonuna kadar da gelmedı. Düğünün tamamı karanlıkta ve elimize tutuşturulan mumlar eşliğinde geçti. Burada üzücü olan elektriklerin kesilmiş olması değildir… Üzücü olan… bu kadar sirkülasyonu çok olan bir kilisemizde bir jenaratörün bulunmamasıdır…
Soruyorum şimdi… Düğünlerde, cenazelerde ve vaftizlerde verdiğimiz tonlarca para (ki neredeyse kilisede aldığımız nefese bile para alacaklar !!!) nereye gidiyor??!! Yaptığımız bağışlar, yaptığımız yardımlar, nereye gidiyor ??!! Kiliselerimize jenaratör almak bu kadar mı zor?…
Soruyorum… Kendinizi gelin ve damadın yerine koyun ve düşünün…. En güzel ve en önemli gününüzün en kutsal dakikaları karanlıkta geçiyor… Ne kadar üzücü! Düğün için gün almaya gittiğinizde ve önünüze bir hesap çıkartıldığında anlıyorsunuz ki kilisedeki A’dan Z’ye herşey para demek (ki buna kilisede yakılacak elektriğin parası da dahil)…. Yani uzun lafın kısası bir dünya para bayılın, karşılığında karanlıkta bir düğün geçirin…Verdiğiniz paraya mı, karanlıkta geçirdiğiniz düğüne mi üzülürsünüz… Yoksa kiliselerimizdeki bu jenaratör eksikliğini hiç kimsenin görmüyor veya görmek istemiyor olmasına mı üzülürsünüz…??
Saygılarımla
ZULAL ÇÖMLEKCİYAN
***
Sayın Çömlekciyan,
18 Aralık 2005 tarihli mektubunuzu üzülerek okuduk. Bu arada öğrenmiş olduk ki, Beyoğlu Surp Yerrortutyun Kilisemiz’in jeneratörü yokmuş. Patrikhane’deki büyüklerimize sorduk, onların da o kilisemizin jeneratörü olup olmadığından haberleri yokmuş. Üzüntüyle yazmış olduğunuz yazınız, yer yer maksadını epey aşmış. İnsan, jeneratör olup olmadığını bilmediği bir yerde “jeneratör eksikliğini görmek istemiyor” olabilir mi?
Yazınızı Ermeni Patrikliği’nin Lraper Haber Bülteni’ne gönderdiğinize göre, jeneratör meselesindeki aksaklıktan Patriklik Makamı’nı sorumlu tutuyor gibisiniz. Burada da ya bilgisizsiniz, ya da maksadınızı aşmaktasınız. Kiliselerimizin cismanî (ruhanî olmayan) her konuda Ermeni Patrikliği’ne değil, kilise vakıflarına bağlı olduklarını, bu vakıfların sivil yöneticilerinin de dört yılda bir yapılan seçimlerle göreve geldiklerini bilmeniz gerekirdi. Öyle ki, yazınızın muhatabı Patriklik değil, Balıkpazarı’ndaki Üç Horan Ermeni Kilisesi Vakfı Yönetim Kurulu olması gerekir.
Yazınızdaki ilginç yaklaşım da gözden kaçacak gibi değil. Sorabilir miyiz? Üzücü olan, neden elektriğin kesilmiş olması değil? Londra’da, Paris’te, Roma’da, Amsterdam’da, Stockholm’de bu tür elektrik kesintileri niçin yaşanmıyor? Avrupa Birliği’ne aday ülkemizin en büyük kentinde bu tür enerji kesintilerinin yaşanıyor olması hem garip, hem de üzücü değil midir? Ama siz, her zamanki azınlık psikolojisi ile, elektrik sağlamakla görevli özel şirketlere altyapılarını hala tamamlayamadıkları için Ermeni kimliğinizden çekinmeksizin ateş püskürmeniz gerekirken, öfkenizi alelacele ve haksız yere kendi Patrikliğiniz’e yöneltmeyi yeğlemişsiniz. Bu ne şiddet? Bu celal?
Üstelik, yazınızı Patriklik, Lraper ve Yerid adreslerine göndermişsiniz. Yani, yapmak istediğiniz şey bilgilenmek veya bir makama şikayet ya da serzenişte bulunmak değil, tarihte halkımızın kimliğini birincil derecede korumuş olan Kilise kurumunun itibarına gölge düşürmek ya da ona zarar vermek. Sizin dostunuzun dinî nikâhında çok üzücü bir aksaklık yaşanmış ya, mutlaka bunun acısını ille de bir yerden çıkartmak istiyor gibisiniz. Çok Hristiyanca doğrusu…
Zarar vereceksiniz ya, silaha ihtiyacınız var. O zaman, “Kilise bizden zorla tonlarca para alıyor; kilise bu paraları ne yapıyor?” derken, Kilise’ye güvenmediğinizi, yazınızı mümkün olan herkesin okumasını sağlamak üzere değişik adreslere gönderirken de toplumun da Kilisesi’ne güvenmemesini telkin eden üslubunuz gün gibi ortada.
Şimdi gelelim şu “tonlarca para” meselesine. Bu konuya açıklık getirmek için Patriklik Kayıt Bürosu’ndan Sona Hanım’la irtibata geçtik. Edindiğimiz bilgi şu: Kilisede dinî nikâhla evlenmek isteyen çiftlerin Patriklik Kayıt bürosuna yatırmaları gereken miktar bugün itibarıyle 160 YTL imiş. Bu miktar da üç yere gidermiş: Patrikliğe, törenin yapılacağı kilise vakfına ve törende görev yapan din görevlilerinin primlerine. Ayrıca törenin yapılacağı kilisede koro, jamgoç ve diğer görevliler için maksimum 365 YTL ödenirmiş.
18 Aralık 2005, Pazar, saat 16:30’da, Balıkpazarı Surp Yerrortutyun Kilisesi’nde evlenen gençlerin adları Kevork Süzme ve Lara Dantzik imiş. Ancak gençler, dinî nikâhın kendi ev pederleriyle değil de, Başepiskopos Şahan Sıvacıyan’ın yönetiminde toplam yedi pederden oluşan geniş bir kadro tarafından icra edilmesini istediğinden, Patriklik kayıt bürosuna 2,500 YTL ödemişler. Ayrıca, törenin kıyıldığı gün kilisedeki sair masraflar için 195 YTL ödemede bulunmuşlar.
Şimdi biz size soralım:
1) Sayın Süzme, Sayın Dantzik, ya da siz Sayın Çömlekçi, Hristiyanlığın esaslarından olan ondalığı (gelirinizin en az %10’unu) her ay kilisenize ödüyor musunuz? Ödeyip ödemediğiniz zaten Patriklik Kayıt bürosunda tutulan kayıtlardan belli olur.
2) Ayrıca, azınlık okullarımızda okuyan öğrencilerin velilerinin ancak %15 kadarının çocuklarının öğrenim masraflarını karşıladığını, çoğunun sadece bu masrafların bir bölümünü ödediğini, geriye kalan büyük bütçe açığının ise Kilisemiz tarafından karşılandığını biliyor musunuz?
3) Kiliseye yatırılan “tonlarca para”nın yanı sıra, evlenen çiftlerin törendeki giyecekleri kostüm ve gelinlik, yarım saat sonra atılacak bitki ve diğer süsler için ne kadar harcadıklarını biliyor musunuz?
4) Diğer dinler ve kiliseler, Devlet ve yabancı misyonlar nezdinde bizleri temsil eden, yeni din görevlilerinin eğitimiyle ilgilenen, toplumumuzun dinî, hayrî ve içtimaî etkinliklerini koordine eden, yoksullarımızın, yaşlılarımızın, yarınımız olan çocuk ve gençlerimizin sosyal sorunlarıyla ilgilenen Patriklik müessesesinin sadece toplumumuzun bağışlarıyla sürdürüldüğünü biliyor musunuz?
Genç çiftin dinî nikâh töreninde elektrik kesintisi yaşanması tabii ki çok üzücü bir şeydir, keşke olmasaydı. Ancak, bu üzücü olayı müteakiben sizin de yanlış yerlere ve yanlış konuları parmağınıza dolayarak, üstelik kendi toplumunuzun öz değerlerine sahip çıkacak yerde zarar vermeye kalkışarak kafa tutmanız da bir o kadar üzücü ve hayret vericidir.
Üzüntünüzü yazılı olarak
1) Elektrik şirketine
2) Beyoğlu Üç Horan Kilisesi Vakfı yönetim kuruluna
3) Hatta ulusal ve Ermeni basına
belirtmeniz, sonra da bunu listemizle paylaşmanız daha uygun olmaz mıydı?
Balıkpazarı Surp Yerortutyun Kilisemiz’de bir jeneratör bulunması sağlanmalı mıdır? Evet, kesinlikle. Örneğin Surp Asdvadzadzin Patriklik Merkez Kilisemiz’in jeneratörü var, ve bu gibi olayların oradaki düğünlerde yaşanması sözkonusu değil.
En derin saygılarımızla,
LRAPER 20/12/2005
Yorumlar kapatıldı.