İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Kod adı: Pamuk operasyonu

Dilek Yaraş

Hadi bakalııım, gözümüz aydın!

Henüz AB’ye girmeden Avrupa medyasını bile kendimize benzetmeyi başardık. Eee, epey bir süredir bizlerle hemhâl vaziyetteler. Boşuna dememişler ‘’körle yatan şaşı kalkar’’ diye….

‘’Niye?’’ diyeceksiniz…

E baksanıza. Bizim yumurtacıların ve tekme tokatçıların Pamuk operasyonu Batı basınında baş köşeye yerleşti.

O kadar ki, Avrupa Birliği’nin bütçe krizinin son anda aşılması haberi bile sollayamamış bizim yumurtacıların hengâmesini.

Ee, ne de olsa daha eğlenceli görüntülerdi bunlar.

Bir yanda ’’Vur vur inlesin bütün dünya dinlesin!’’ diyen öfkeli ve saldırgan bir kalabalık, öte yanda tek başına bir beyaz adam…

Hiç üzülmeyin, sadece Türkler değil, Türklerin şahsında, bütün Orta Doğulular, hatta bütün Müslümanlar Batılı zihinlerdeki ’’barbar’’ kategorisine yerleşti bir kere daha.

Batılının bilinçaltına yönelik bir pekiştirme operasyonunun kod adıydı Pamuk operasyonu. Kendi ellerimizle besleyip büyüttüğümüz bir operasyon hem de.

Komplo teorisi yapmıyorum burada, yanlış anlamayın. Hatta provokatör edebiyatına bile hiç girmeyeceğim -ki bu konunun bugüne kadar bu şekilde gelmesi için hepimiz birer provokasyon makinası işlevi gördük. En başta da, sorumsuz yayın yapan medya elbette.

Medya derken, medyanın fikir kısmından bahsetmiyorum.

Çığırtkan, yangına körükle giden manşet kısmından bahsediyorum. Döne döne gösterilen nefret görüntülerinden bahsediyorum.

Bakın!

Birkaç milyonluk küçük bir ülkenin gazetesinde uzun bir röportajın bir cümlesi olarak okunup geçilecek bir iddia, dünyanın bütün televizyonlarında ve gazetelerinde baş haber olarak verildi.

Hepimizin ayranı kabardı, milli refleksleri şaha kalktı o ünlü iddiayı duyunca.

Hiçbirimiz, ama hiçbirimiz ’’Saçmalamış işte,’’ deyip geçemedik.

Sert eleştiriler yazdık. Yetmedi.

Ekranlarda ifadesini aldık. Yetmedi.

Protesto gösterileri düzenledik. Yetmedi.

Kitaplarını yasakladık. Yetmedi… Yaktık. Yine yetmedi.

Sanki… Sanki, ancak kendisini yaksaydık yetecekti.

’’Yakamadıysak yargılarız,’’ dedik ve dava açtık.

O da yetmedi elbette.

Herbirimiz kendi çapımızda birer ölçüsüz tepki, hatta ölçüsüz şiddet uzmanıyızdır ya… Ölçüsüz tepkilerin geri dönüşümünün haklı bile olunsa haksız konuma düşmek olduğunu umursamayacak kadar da gözü karayızdır ya…

Mahkeme kapısına dayandık sonunda.

Kameralar da oradaydı.

Kameralar olunca eylem de lazımdı… Öfkemizi, uğradığımız haksızlığı, sarfedilen sözlerin yanlışlığını bütün dünyaya duyurmalıydık.

Yabancı dil bilmediğimizden midir nedir, ’’ya anlamazsa diğer dünyalı kardeşlerimiz ne demek istediğimizi,’’ dedik ve vücut dilimizi kullandık.

Derdimizi başka yollardan anlatamıyorduk ama, yumurtalar, tekmeler ve tokatlar ne güne duruyordu?…

Ve yerleştik böylece dünya medyasının gündemine.

Birkaç milyonluk küçük bir ülkenin gazetesinde uzun bir röportajın bir cümlesi olarak okunup geçilecek bir iddia, dünyanın bütün televizyonlarında ve gazetelerinde baş haber olarak verildi.

Bu muydu ulaşılmak istenen nokta?

Ermeni davasında haksızlığa uğradığımızı bu şekilde mi anlatacaktık dünya kamuoyuna?

Böyle mi duyuracaktık yedi düvele soykırım yapacak karakterde bir ulus olmadığımızı?

Öyleyse başardık.

Birkaç milyonluk küçük bir ülkenin gazetesinde uzun bir röportajın bir cümlesi olarak okunup geçilecek bir iddia, dünyanın bütün televizyonlarında ve gazetelerinde baş haber olarak verildi.

Pamuk operasyonu başarıyla tamamlandı.

Gözümüz aydın!

Yorumlar kapatıldı.