İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Pamuk’un yemeğindeydim

Doğan Hızlan

DÜN bütün gazetelerin manşetinde Orhan Pamuk ve davası vardı. Akşam da yayıncısı İletişim Yayınları bir yemek verdi.

İngilizce ve Türkçe yazılan davetiyedeki yazı şuydu:

‘Yazarımız Orhan Pamuk ve TCK 301. maddeden yargılananlarla dayanışma toplantısı ve yemeğinde sizi de aramızda görmek isteriz.’

Girerken kapıda karşılaştım Orhan Pamuk’la, neler hissettiğini sordum:

‘Benim bütün düşüncem bu davanın bir an önce sonuçlanıp, romanımın başına dönmem. Doğrusu bugün bu davanın biteceği kanısındaydım ama yanılmışım.’

Birçok kimse, dünün ruh halini öğrenmek istiyordu.

Yazılı ve görsel basın temsilcileri içeri alınmadığından, kapıdan giren davetlilerle konuşmayla yetindi medya mensupları.

Yemek, Galatasaray’daki Cezayir Lokantakafebar’daydı.

Gazetelerin birinci sayfasında gördüğüm fotoğraflar, onaylamadığım bir tepki tarzının, protesto anlayışının belgeleriydi.

Çünkü benim için kaba kuvvet adaletle, özgürlükle, hoşgörüyle bağdaşmaz.

Orhan Pamuk’un söylediklerine katılmak-katılmamak değil benim sorunum. Düşündüğünü söyleyebilme özgürlüğünü tanımak.

Oraya gelen protestocular arasında kalemi ve fırçası olanların bulunmasını yadırgadım. Sesinizi duyurmak için buna neden gerek duydunuz?

Eğer Orhan Pamuk’u protesto edenler arasında bulunsaydım -bundan yazarın söylediklerini onayladığım anlamı çıkmasın- Türkler ve yabancılar için etkileyici bir dille, hakaret taşımayan bir üslupla Türkçe-İngilizce bir bildiri hazırlar, orada dağıtırdım.

Hiç kuşkuları olmasın, bu yumurtadan daha etkileyici ve kalıcı olurdu.

* * *

DAVA üzerine akşam yemeğe katılan AP milletvekili Cem Özdemir’in sözü tarafsız bir saptamayı içeriyor:

‘Orhan Pamuk davası Türkiye’nin üyeliğine karşı çıkanlar tarafından istismar edilecek.’

Evet beni işin bu yanı rahatsız ediyor. Bakan Abdüllatif Şener’in görüşünü de çok beğendim:

‘Pamuk, Türkiye’yi iyi temsil eden bir yazar. Keşke bu dava hiç olmasaydı. Ben sadece söylediklerini yanlış buluyorum. Ama Orhan Pamuk gibi bir sanatçının yanlış konuşma hakkı da vardır.’

Küresel düşünmeyi, sanatçının bir ülkeyi tanıtmadaki önemini bilen bilinçli, dengeli bir siyasetçinin söylemi.

‘Yanlış konuşma hakkı’ benim de savunabileceğim bir gerekçe.

İlle de bizim doğrularımızın esiri olmayalım. Benim her yazımı tartıştığım arkadaşımın söylediğinde haklılık payı büyük:

‘Eğer bu dava olmasaydı, ben Orhan Pamuk’un 1 milyon Ermeni’nin, otuz bin Kürt’ün öldürüldüğü iddiasını sert biçimde eleştirecektim. Bu hakkımı elimden aldılar.’

Yemekte Orhan Pamuk’un arkadaşlarını görünce, çağrılıların özel seçildiği kuşkusuna kapıldım.

Değilmiş, davet sahipleri, siyasi eğilimlerini gözetmeden davette bulunmuşlar. Yemekte kimler vardı?

Murat Belge, Jale Parla, Hale Soygazi, Cem Özdemir, Tuğrul Eryılmaz, Metin Celál, Cem Erciyes, Ali Bayramoğlu, Hrant Dink, Cengiz Çandar, Oral Çalışlar, Mustafa Karaalioğlu ve ben.

* * *

PAZAR günü pembe tonlarında bir çeşitleme sunmayı yeğlerdim.

Ne yapalım ki, ülkenin gündemi bazen bireysel gündemi belirliyor.

Yorumlar kapatıldı.