İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

NASIL “SORUN YOK” ? VE “DİNİM, BAĞLILIĞIMA ENGEL DEĞİLDİR !”

Raffi A. Hermonn

P a r i s

Efendim olmadı, bağışlayın hiç olmadı. Bilerek sürçü lisan eyleyeceğimizden, en
iyisi, şimdiden ifadelerimiz için “affola !” ricasında bulunup, saygıda kusur etmeyelim.

Başbakanımızın “Diyar-ı Kanguru”dan buyurduğu bir ifadesinden dolayı, ister istemez, Anadolumuzun güzelim deyişlerinden (hani “perhiz tutma” ve “lahana turşusu yeme” durumunun tutarsızlığını vurgulayan) birini hatırlamak durumundayım.

Ya da, ne gariptir Fransızların Osmanlı diplomasisine yaptıkları benzetme ile, Türkiye’de “Soğuk Savaş” döneminde, ismi duyulduğu anda, onu telaffuz edenin yok edilmeye kalkındığı, Lenin’in bir söylemi, üstüste çakışarak bir çağrışım doğuyor sanki.

Osmanlı’nın diplomasisine “Yeniçeriler adımıyla ilerleme” deniyordu; Lenin de “İki adım ileri, bir adım geri” anlamında “Şak pıryod i dıva nazad” diye, Rusça aynen tanımlıyordu, çiçeği burnunda diplomasisini.

Osmanlı da, Sovyet de, maalesef evrensel parametrelerin değişimini zamanında yakalayamadıklarından, paramparça olmaktan kurtulamadılar. Ne “Yeniçeri adımı”
ne de “Şak pıryod…” engel olamadı, onların hazin sonlarına.

Birincisi, 20. yy’ın ilk çeyreğinde, ikincisi de son on yıla girmeden yıkıldı.

21. yy’ın başlarında olduğumuz şimdilerde ise, hâlâ “Yeniçeri adımı” veya “Şak pıryod…” politikasının, hele umut vaat etme aşamasında olan ülkemiz için, fazla yararlı olamayacağını görmeliyiz, diye düşünüyoruz.

Efendim mesele şu :

Başbakanımız, Avustralya’nın, Canterbury Üniversitesi Ulusal Avrupa Etüdleri Merkezi’nde “Türkiye ve AB: Yeni Zelanda İçin Fırsatlar ve Engeller” konulu verdiği konferansta, “Kürtlerin durumu düşünüldüğünde, AB sürecindeki Türkiye yeterince demokratik midir ?” sorusuna şu yanıtı vermiş : “Türkiye’de Kürdü, Çerkezi, Gürcüsü, Abhazı, Boşnakı Arnavutu, Lazı, Türkü daha kimleri vardır. Bunlar birbirleriyle içli dışlı olmuştur. Bizdeki etnik unsurları birbirine bağlayan (müslüman) din bağı vardır. Bizdeki etnik unsurları birbirine bağlayan /ayıran bağ, Yugoslavya’nın Hırvat, Boşnak, Sırp bağlarından farklıdır; birbirlerine kız verip almışlar, savaşta boşanmışlardır (!).”

Veee, zurnanın zırt dediği yere geliyoruz :

“Türkiye’de Kürt kökenlilerin sorunları, Türk kökenlilerin sorunları kadardır. Hiçbirinin, hiç bir sıkıntısı yoktur (!).”

Eğer hakikaten Türkiye’de, Kürtlerin sorunlarının, Türklerin sahip olduğu kadar olduğunu, yâni “salt Kürtlere ait” bir sorunun olmadığını inanıyorsak… bağışlayın ama Diyarbakır’da Kürt seçmenlere “Kürt sorunu vardır !” demek yerine “Türkiye’de Kürt sorunu, Türklerin sahip olduğu kadar vardır” denseydi keşke.

Burada “keşke”yi, tabii lâtife amaçlı kullandık; zirâ… Türkiye’de bir Demokrasi ve İnsan Hakları Sorunu olduğunu; bu sorunun derinliklerine indiğimizde, “öteki” diye bazılarımızı dışlamak gibi; dolayısıyla “Kürt Sorunu”muzun da olduğunu biliyoruz.

Bizce Başbakanın, Diyarbakır’daki hakikaten “tarihsel” konuşmasını, başka bir konuşmasıyla gölgelemesi, başta kendisini tabiî olarak takdir eden milyonları üzer.

Türkiye’de, çocuğuna Türk ismi koyduğu için, hangi Türk’ün başı, jandarma ve mahkemeyle derde giriyor ?..Türkiye’de, Türkçe şarkı söylediği için hangi Türk’ün başı savcılıkla, derde giriyor ?..Türkiye’de “ Türk’üm !” dediği için, hangi Türk’e potansiyel terörist, gözüyle bakılıyor ?… Türkiye’de Türkçe Kurs açmak isteyen hangi Türk kurs yöneticisi, dünyayı zindan edercesine, mevzuat batağına sokuluyor ?…

Türk kültür, uygarlık, gelenek, göreneklerini, öğretmek, yaşamak ve yaşatmak isteyen hangi Türk’e… “Madem Türklüğünden söz ediyorsun, hainsin !” davranışında bulunuluyor ki, daha hâlâ : “Türkiye’de Kürtlerin sorunları, Türklerin sahip olduğu sorunlar kadardır !” diyebilelim ?…

Bu saatte, daha başka ve yüksek nitelikli demokrasi ve felsefi konuları, büyük bir
hararetle tartışıyor olmak yerine… sil baştan “takdir, iltifat almamıza neden olan, tüm öğrendiklerimizi, aslında hiç de öğrenmemiş olduğumuza” dair, intiba bırakacak sözler
söylememiz, sadece Türkiye karşıtlarının yağ bağlamasına neden olur.

Ayrıca, ufak bir hatırlatma…

Bendeniz, Ermeni kökenli bir Türkiyeli’yim, dinim de Elhamdülillah Hıristiyan.

Din ekseninde ortak aidiyetim yok. Ama bu… Türkiyem’in bana DA ait ve benim Türkiye ile daha başka birçok ortak bağımın olmasına, nihayet benim DE, Türkiyem’e ait ve ona bağlı olmama engel değildir.

Yorumlar kapatıldı.