İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

H.O.Tercüman: AB kehaneti

Tarihçi bakışıyla kıtanın geleceğini okuyan Halaçoğlu, Türkiye’nin ‘kurtuluş’ reçetesini de yazdı: AB bizi dışlarsa, kendimize geliriz

——————————————————————————–

GAZİ Mustafa Kemal Atatürk’ün emaneti olan Türk Tarih Kurumu (TTK), özellikle son dönemde sözde Ermeni soykırımı iddiaları üzerinde yaptığı araştırmalarla dikkat çekiyor. Özellikle Ermeniler’in ortaya attığı iddiaları belgelerle çürüten Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu, 1993’ten beri Türk Tarih Kurumu’nun başkanlık koltuğunda oturuyor.

İsviçre’de ‘Ermeni soykırımı yoktur’ dediği için hakkında tutuklama kararı alınan Halaçoğlu, bu duruma aldırmadan belgeleriyle bir konferanstan diğerine koşup, Türkiye’nin haklılığını anlatıyor.

Pazar Sohbeti’nde ilginç açıklamalarda yapan Prof. Dr. Halaçoğlu, ‘Soykırımı iddialarına karşı Meclis ve hükümetin dimdik ayakta durması gerekiyor’ dedi.

Sevr’i gündeme getiriyorlar

– 1914’te yaşananların üzerinden 90 yıl geçmesine karşın Ermeni meselesinin hala gündemde tutulmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

1. Dünya Savaşı aslında birinci paylaşım savaşıdır. Bu savaşta Osmanlı toprakları, dönemin en büyük sömürge devletleri olan Avrupalılar’ca paylaşılmaya çalışıldı. Bu paylaşım, Sevr dediğimiz harita ile ortaya sunuldu. Bu savaştan Türkiye Cumhuriyeti muzaffer olarak çıktı. Batı ülkelerinin Sevr’de planladıkları iki devlet vardı; Biri Ermeni, diğeri Kürt devleti. Bunlar gerçekleşemedi. AB’ye girmek için çekilen sancıları göz önünde bulunduran Batılılar, bir oldu bittiye getirerek Sevr’i yeniden hayata geçirmek istiyorlar. Bunların 90 yıl sonra konuşulmasının nedenlerinden biri bu. Diğeri ise Avrupalı siyasilerin işine gelmesi.

– Türkiye’nin sunduğu belgeler yetersiz mi kalıyor ki, ülkeler bir bir soykırım tasarısını kabul ediyor?

Avrupa o gün ulaşamadığı Ortadoğu için bu durumu fırsat görüyor. Bilime önem verdiklerini söyleyen Batılı, bu konuları tartışmaktan çekiniyor. Bu tamamen ideolojik yaklaşım. Parlamentoların görevi olmadığı bir konuda yargı hükmü verecek hale gelmesi, aslında Avrupa değerlerinin kendileri tarafından çiğnendiğinin bir göstergesidir. Bu, peşin hükümlülük ve çifte standardın göstergesidir.

Engizisyon mahkemesi

– Bugüne kadar ‘biz bu tasarıyı görüşüyoruz ancak Türkiye’yi de bir dinleyelim’ diyen ülke çıkmadı mı?

Sadece el kaldırmakla bir millet nasıl mahkum edilir? Bu, hukuk ve demokrasi kurallarına uymaz. Bugüne kadar ‘sizi dinleyelim’ diyen olmadı. Demokrasi adına demokrasi, yargı adına yargı katlediliyor. Kararlar tamamen siyasidir.

– Türkiye, bu konudaki belgelerini Avrupa’ya nasıl aktarıyor?

Elimizdeki belgelerle, yaptıklarının yanlış olduğunu, böyle bir hadisenin meydana gelmediğini anlatıyoruz. Gönderilen belgeleri bile ciddiye almıyorlar. Boston’daki Taşnak arşivleri açılmamış, Rus, Ermenistan, Kudüs arşivleri elden geçirilmemiş, Osmanlı arşivlerinde 1 milyona yakın belge var. Avrupa tam bir engizisyon mahkemesi gibi davranıyor.

– Ermeni meselesi konusunda hükümetin ve Meclis’in girişimlerini nasıl buluyorsunuz?

Meclis aktif rol almalı

Meclis ya da siyasi otorite bilimi, siyasi alana çekmeliler. Benim elde ettiğim sonuçlara güvenerek siyaset yapılmalı. Bir parlamento, soykırımı Türkiye’ye kabul etme çağrısında bulunmuşsa, o parlamentoya bir nota göndererek, ‘Bunu kabul etmemizi istiyorsanız, belgelerinizi bize sunun, bizi ikna edin, biz de ona göre kararımızı verelim’ demesi lazım. Bu konuda Meclis ile hükümetin dik durması lazım. Tartışmaya girmediğimiz sürece gerçekler bilinmez. Türkiye’nin dünyaya ‘Gelin komisyon kuralım, birlikte araştıralım’ demesi lazım.

Herkes haddini bilsin

– Arşivler, herkese açık mı?

Arşivde inceleme yapmak istediğini söyleyenlerin önüne form konur, onu dolduran herkes istediği belgeyi görebilir. Yerli-yabancı herkese bu uygulanır. Fotokopi de alabilirsiniz. Üstelik bizim arşivlerimizde asıl belge üzerinden inceleme yaparsınız. Ancak Erivan, Kudüs, Boston tamamen, İngiltere ve ABD’nin bazı arşivleri güvenlik nedeniyle kapalı. Biz vermezsek yaygarayı koparırlar.

– Orhan Pamuk veya Halil Berktay gibi isimler neye dayanarak soykırımı savunuyor?

Bunlar farklı türden insanlar ancak aynı konuda birleşiyorlar. Bunu söyleyenlerin araştırmaları olmamış ve Osmanlıca bilmiyorlar. Aslında Avrupalılar bunları neden söylüyorsa, bunlar da bu yüzden söylüyor. Herkes haddini bilmek zorundadır. Vahşi insan da değiliz ama bizimle tartışmaktan kaçınıyorlar. Bir roman yazarı olan Pamuk’un durup dururken böyle şeylerden söz etmesini anlamakta güçlük çekiyorum. Böyle nazik bir konuda, bir ulus mahkum edilmeye çalışılırken, dayanak olmadan konuşmak çok yanlış.

– İsviçre’de hakkınızda açılan dava hangi aşamada?

İfademi almak istiyorlar. Ben ifade verme taraftarı değilim, ifade özgürlüğüne sahibim. Bilim adamları konuşmayacaksa, bir takım doğrular nasıl ortaya çıkar? İsviçre, medeni hukukunu aldığımız Avrupa’nın ortasında bir ülke. Beni ırkçılıkla suçlayıp böyle bir dava açmış olmaları onlar adına bir skandaldır. Böyle şeyler yüzünden Türk insanı demokrasiye inancını yitiriyor. Türk insanı Avrupa’ya karşı giderek tavır almaya başladı.

– Bir süredir Türkiye’nin AB’ye entegrasyonu tartışılıyor. Türkiye kabul edilirse, Türk insanı Avrupa’ya uyum sağlamada bir sıkıntı yaşar mı?

AB, kendi içinde hala bazı değerlerle çatışıyor. Mesela, Protestanlar, Katolikler ile rekabet ediyor. Avrupa’nın yaşlanan nüfusuna karşın, dışarıdan genç nüfus ithal etmesi bir takım sorunlara neden oldu. Uyum denilen şey Avrupa açısından asimilasyondur. Aşırı milliyetçilik Avrupa’da gittikçe yayılıyor. AB Anayasası reddedildi, İngiltere kendi para birimini Euro’yla birleştiremiyor ve Fransa’da meydana gelen olaylar Avrupa’yı gittikçe bir çatışmaya götürebilecek vasıfta. Ben bir tarihçi olarak önümüzdeki 10 yıllık süreçte Avrupa’daki dinamizmin kaybolacağına, parçalanmaya doğru bir rejim başlayacağına inanıyorum.

– AB’nin bitmek bilmeyen taleplerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

70 milyonluk dinamik bir ülke var ortada. Türkiye’yi Avrupa’nın kabul etmesi mümkün değil. AB bizi alacak olursa kendi kendini yok eder. Yüzde 60’ı genç ve dinamik olan ülke AB’ye gittiği zaman oradaki bütün ekonomik potansiyeli ele geçirebilir. Türkiye, kendi elleriyle ortaya çıkardıkları bir dev haline gelebilir. Bu yüzden girmesini engelliyor. Ancak Türkiye gibi bir ülkeyi yalnız bırakmak istemiyorlar. Bana göre, AB’den gelecek bir dışlama Türkiye’yi rahatlatacaktır. Dışlanmak Türkiye’nin kendi ayakları üzerinde durmasını sağlayacaktır.

——————————————————————————–

Ülkemizi parçalamak istiyorlar

TARİHÇİ gözüyle Güneydoğu’daki gelişmeleri ve kimlik tartışmalarını değerlendiren Prof. Dr. Halaçoğlu uyardı: Türkiye’yi parçalamaya çalışıyorlar, Yugoslavya’ya çevirecekler.

– Türkler yüzyıllarca farklı topluluklarla bir arada yaşadı. O dönemlerde alt-üst kimlik tartışmaları gündeme gelmiş mi, bir tarihçi olarak bu tartışmanın sonu nereye varır?

Bu tür söylemler homojen bir yapıya sahip olan ülkelerde meydana gelir; mesela ABD gibi. ABD, milletlerden meydana gelmiş olmasına rağmen, gerçek ABD’lilerin dışındakiler zencidir. Türkiye’de ise böyle bir şey yoktur. Kürt asıllı vatandaşlarımızı cumhurbaşkanı, başbakan ve bakan yaparız. Türkiye’de kimse Kürtler’e ‘bu zencidir’ demez. Müslüman bütün unsurlar ülkenin asli unsurudur. Bana göre üst kimlik de budur. Azınlık statüsü Rumlar, Yahudiler ve Ermeniler içindir. Alt kimlik-üst kimlik meselesi Türkiye’nin başını ağrıtacak konuma doğru sürükleniyor. Zaten Avrupa böyle istiyor. Türkiye’de Kürtler, Lazlar, Çerkezler vardır ancak kimse alt kimlikte değildir, kendi kimliklerindedir ve Türk kimliği altında asli unsurlardır. Bu Kürt’tür, bu Laz’dır, bu Çerkez’dir denilmeye başlandığı zaman mozaikte olduğu gibi her bir parçasını dökersiniz. Türkiye, PKK öne sürülerek, Kürt-Türk çatışmasına yönlendiriliyor. Bunun başında da süper devletler yer alıyor. Türkiye’yi parçalamaya çalışıyorlar, Yugoslavya’ya çevirecekler. Bu konularda çok dikkatli olunmalı.

– Bir tarihçi olarak Hakkari’deki olayları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bazı devletlerin Osmanlı arşivinde bu bölge ile ilgili yaptırdığı araştırmaları izleyecek olursanız neden olayların sadece orada olduğunu çok rahat anlarsınız. Tehlike olarak tek gördüğüm şey, yanlış bir harekette bulunularak, PKK adına olaylar çıkarılması ve bu olayların Kürt vatandaşlarımız açısından 1914’te Ermeniler’in isyanlarına dönüştürülmesi. 1914’te Ermeni çeteleri iç çatışma yaşattı ve sürgüne maruz kaldılar. Türkiye’nin böyle bir ortama sürüklendiğini düşünüyorum. O dönem sürgün yaşanmıştı, Türkiye’de bugün böyle bir şeyin söz konusu bile olmasını istemiyorum ancak bir iç çatışmaya sürükleniyoruz. Bu durum, alt kimlik ve üst kimlikle çözülecek bir konu değil. Bu tek başına bir hükümetin, askerin veya polisin yapacağı bir iş değil. Bir tarihçi olarak söylüyorum; Türkiye için bu kadar tehlikeli olabilecek bir konu yoktur.

Yorumlar kapatıldı.