İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Biz sömürge aydını mıyız?

Gündüz Vassaf

Her ne kadar evrensel insan hakları beyannamesi gerçekten evrenselse de, hangi insan haklarının gündemde olduğu, hangi insan hakları ihlallerinin kovuşturulacağını belirleyen, uluslararası örgütleri, basını seferber eden Batı.

Yazının başlığı kadar gözlemim de tehlikeli. Tehlikeli, çünkü insan hakları, içişlerimize karışmak isteyen, kültürümüze saygısı olmayan Batı emperyalistlerinin silahıdır iddiasındaki rejimlerin ekmeğine yağ sürüyor, faşizan ya da dine dayalı milliyetçiliği körüklüyor, “Sen misin yabancıların koruduğu ülkemizin düşmanı?” denilirken mağdurların mağduriyetinin artarak süregelmesine neden oluyor. Bu nedenle, kaynağı neresi olursa olsun, herhangi bir insan hakkı ihlalini mazur gösterecek, haklı çıkarabilecek tek bir neden yok. Olamaz da. Yoksa bugünlerde ABD’de aynı mazeretler peşinde. Terörizmi engellemek, binlerce kişinin olası ölümünü durdurmak kisvesi altında, bilgi verebilecek konumda olduğu sanılan kişilere işkence yapmanın mübah olduğu tartışması ABD Kongresi’nde yapıldığı gibi, bir süredir bu ülkenin, başka memleketlere işkence ihracatı yaptığı da apaçık ortada.

Bunlar bilinen şeyler. Benim sözünü etmek istediğim, Türkiye gibi ülkelerde insan hakları konusunda canla başla uğraşanların, hayatlarını tehlikeye atanların, bu nedenle hapse giren, işkence görenlerin, yargılananların bildirilere imza atanların genellikle gündemde olan konularını Batı’nın tayin ettiği. Aklımda Kosta Rika’dan bir örnek var. Batılı bir çevre koruma örgütü bu ülkede başlattığı bir kampanyayla, sokak çocuklarına topladıkları pet şişeleri karşılığında cüzi para ödedikleri proje geliştirir. Tam çocuklar mutlu, sokaklar temiz derken çocuk hakları, çevreyi koruma ağırlık kazanır. Pet şişe toplayarak çevreyi koruma projesi, çocukların çalıştırılmasına karşı başka bir projeyle durdurulur. Konu, kim haklı, hatta kim haklı diye karar verilebilir mi tartışmasından da öte, şu prensip bu prensip derken bir ülkenin ve insanlarının yaz boz tahtası yapılabilmesi. Uluslararası Af Örgütü’nün geleneksel konuları, işkence ve ölüm cezası dışında, geçtiğimiz yıllar içinde çalışma kapsamına aldığı etkinlikler de Batı’nın kendi toplumsal dinamiğinde oluşan önceliklerden seçilme.

Bugünlerde Batı için gündemde olan insan hakları türü neden kadınlar, eşcinseller, azınlıklar, neden Türkiye söz konusu olduğunda kâh gündeme getirilip kâh gündemden düşürülen Kürt ve son zamanlarda Ermeni sorunu, ve neden bizler de demeç ve eylemlerimizi bu gündeme kilitliyoruz da; işçi hakları, göçmen sorunları, hapishane koşulları, savaş suçlularının yargılanması, üniversitelerde özgürlük, sansürsüz iletişim, haber alma özgürlüğümüzü engelleyen medyanın monopolleşmesi, e-postalarımızın okunması, telefonlarımızın dinlenmesine de odaklanmıyoruz? Neden işçinin, göçmenin mağduriyeti ile uğraşanlara miyadını doldurmuş mücadelelerin müritleri diye bakılırken, Batı’nın gündemindeki konulara dikkat çektiğimizde, ön plana çıkarılıp el üstünde tutulmamızdaki çifte standarta sesimizi çıkarmıyoruz?

Cezayirli psikiyatr Franz Fanon, Afrika’da Tarzan filmi gösterildiğinde, Tarzan ne zaman beyazperdede görünse Afrikalıların onu alkışladığını, kendileri gibi karaderilileriyse aşağıladıklarından yola çıkarak 1960’ların sömürge aydınının tipolojisini çizmişti.

Türkiye’de aydın denilen kişi uzun yıllar Cumhuriyet’in kadrolarından çıktı, devletle el ele Batılılışma projesi içinde yer aldı. Çok partili seçim sistemiyle gelişen demokratikleşme sürecinde ortaya çıkan yeni sol aydın tipi de mesajını gene dışarıdan, bu sefer uluslararası soldan aldı. Günümüz aydını da Batı’da oluşturulan gündemin temsilcisi.

Yapılan yanlış değil, Başbakanlık İnsan Hakları Kurulu üyelerinin (Baskın Oran, İbrahim Kaboğlu) raporlarında yazdıklarından yargılanması az bile yapıldığının kanıtı. Ama eksik. Batı’da öncelik kazandı diye, modayı takip edercesine, her ülkede aynı anda, aynı türden insan hakları ihlallerinin gündemde olması şart mı? Bizim gündemimizi bununla sınırlamamız ibret verici değil mi? Ya da, son bir örnekle, Batı’nın yerinde bir şekilde Türkiye’de arka çıktıklarının canı can da, bizim nezdimizde Van Üniversitesi Rektörü Aşkın’ın canı patlıcan mı?

Yorumlar kapatıldı.