İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

İngiltere, TBMM mektubunu reddetti

Zülfü Livaneli

Bu yılın mart ayında Ermeni meselesi büyük bir hararetle tartışılıyordu. O günlerde Paris’te UNESCO’nun yıllık İyi Niyet Elçileri toplantısına katıldım.

Konuşmamda bu konuya dikkat çektim; siyasetçilerin işi bilim adamlarına ve tarihçilere havale ettiği bir ortamda UNESCO gözetiminde bir çalışma grubu oluşturulmasını ve gerçekleri objektif biçimde incelemesini rica ettim.

Konuyu siyaset dışı bir yöntemle, sadece kültür alanında ele almak uluslararası bir yumuşama sağlayabilirdi.

Zaten Harvard Üniversitesi’nde çelişkili çözme incelemelerinde bulunmuş en önemli yöntem, işe kültür adanılan ve sanatçılardan başlamaktı.

Genel Direktörümüz, UNESCO üst düzey yetkilileri ve büyükelçiler konuşmamı not etti, önemli buldu.

Daha sonra TBMM’ye geldim ve konuyu genel kurula bildirmek istedim. Ama konuşma hakkı verilmedi.

Zaten Meclis kürsüsünde sadece grup başkan vekilleri ve parti genel başkanının uygun gördüğü kişiler konuşabiliyor.

Milletvekillerinin bir müzakereye katılabilmeleri imkânı yok.

Ben her konuşma yaptığımda bu engelleri bin bir zorlukla aşabildim.

Tam o günlerde iktidar ve muhalefet partileri de atağa geçmiş ve Ermeni tehciri konusunda Türk kamuoyunu (sadece Türk kamuoyunu) etkileyecek işler yapmaya başlamışlardı.

Bunlardan birisi Ermenistan Devlet Başkanı’na mektup yazmak gibi sonuçsuz kalmaya mahkûm bir iş öteki de İngiltere parlamentosuna “Mavi Kitap” konusunda bir mektup göndererek, bu kitabı reddetmelerini istemekti.

Hem de mektup TBMM adına bütün milletvekilleri tarafından gönderilecekti.

Bu iki girişimin de yersiz ve küçük düşürücü olduğunu adım gibi biliyordum, bu görüşümü yazılarımda dile getiriyor ama konuyu Meclis’e anlatmanın yolunu bulamıyordum.

Derken bir randevu alıp Başkan Bülent Arınç’ı ziyaret ettim. Beni konuşturmaları ricasında bulundum. Neyse ki isteğim kabul edildi ve kürsüye çıkabildim. Milletvekili arkadaşlara İngiltere’ye yazılan mektubun yersizliğini anlattım. Bizim Meclis’e bir mektup gelse ve yıllar önce çıkmış bir kitabı reddetmemiz istense ne tepki veririz diye sordum.

Bu kitap yasaklatma girişimi bizi küçük düşürmekten başka bir işe yaramaz dedim.

Sonra da UNESCO toplantısını ve buradaki büyük imkânı özetledim.

Dışişleri Bakanlığı, Ankara’daki UNESCO Milli Komisyonu ve bu kurum nezdindeki büyükelçimiz ile konunun üzerine gidebileceğimizi söyledim.

Elbette hiçbir şey olmadı.

Uyarılarımı dikkate almadılar.

İki parti de kendi propaganda aygıtlarını çalıştırdı ve bu girişimlerini Türkiye’ye “ulusal bir konuda harika bir işbirliği” olarak pazarladı. Bir iki gün manşette kaldılar.

Sonra ne oldu biliyor musunuz.

İngiltere bu mektubu reddetti!

TBMM’nin yazdığı mektup değerlendirmeye layık bulunmadı.

Ve bize de sormak düştü:

“TBMM’yi küçük düşürme hakkını nereden alıyorsunuz? Her şey iç propagandaya endeksli bir siyasetle mi şekillenecek? Uyarılarımızı niye dinlemediniz?”

Ve son bir soru:

“Hiç vicdanınız sızlıyor mu?”

Yorumlar kapatıldı.