Arslan Tekin
Ne böyle politikacı olunur,. Ne böyle bakan… şu sözleri Cemil Çiçek İsveç”in başşehri Stockholm”de, Türkiye Büyükelçiliğinde söylemiş:
“Bir konuyla ilgili biri bir yerde bir açıklama yapıyor. O konuyla ilgili 2 ay hiç sesini çıkarmıyor, öyle bir açıklama yapmanın avantajını, primini kullanıyor, reklamını yaptırıyor. Sonra kendi beklentileri dış dünyadan karşılanmayınca, ”Ben onu dememiştim” diyor. ”Ben böyle bir şey demedim”i 2 ay evvel söyleseydin, zaten bu dava açılmayacaktı. Demek ki orada işin içerisine biraz da reklam giriyor. 2 ay tartıştırıyorsun, 2 ay dünyayı ayağa kaldırıyorsun. 2 ay sonra diyorsun ki ”Ben öyle demedim.” Sonra tekrar bir şeyler olur. Ben diyorsunuz, sözlerimin arkasındayım.”
Bu sözlerden kimi kastettiği belli… Çok tartışıldı çünkü: Malûm şahıs.
Bir gazeteci soruyor:
“Bu sözlerinizle Orhan Pamuk”u mu kastettiniz?”
Gazetecinin sorusu da abes ya… Hadi ikrar ettirmek için sordu diyelim. Cemil Çiçek”in cevabı şaşırtıcı:
“Orhan Pamuk”u kastederek söylemedim.”
O adamı kastettiniz. Bunun tevil götürecek bir tarafı yok ki… “Onu kastetmedim” demeniz neyi değiştirir?!
Ülkeyi yönetenlerin mert, açık, sözünün ardında duran insanlar olmasını beklemek bu ülkenin vatandaşları olarak hakkımızdır.
Gerçi bakanlar içinde en mert görüneni Cemil Çiçek… Daha önce Ermeni tezlerini Türkiye”de kabul ettirmek için “gaflet ve dalâlet” içinde olanlar Boğaziçi Üniversitesi”nde sempozyum düzenlemek istemişler, Çiçek de: “Bizi arkadan vuruyorlar” diyerek bu sempozyumun ertelenmesinde baş âmil olmuştu. Ama Taşnakçı “komite reisleri” ve onların kuyruğuna takılmış “gaflet ve dalâlet” içinde olanlar, bu defa “Türkiyeli” Başbakan Recep Tayyip Erdoğan”ın iteklemesi ve yardımcısı Abdullah Gül”ün açık desteğiyle sempozyumu tekrar düzenlemeye yeltendiler. Akıl sahibi hukukçuların mahkemeye müracaatlarıyla sempozyumun yapılamayacağı hükmedilmiş, ancak Adalet Bakanı sıfatıyla Cemil Çiçek başka bir yol göstermişti.
Herkes biliyor ki, sempozyumu düzenleyenler de, Orhan Pamuk da Türk milletine kastetmişlerdir. İsim vermeden adres tarif ediyorsunuz, sonra onu veya şunu kastetmedim, deyip geri adım atıyorsunuz. Milleti umutsuzluğa düşürmeye hakkınız yoktur.
Sözünün ardında durmayanlar bir gün o sözlerle vurulurlar!
DİL MESELESİ
”Telef oldular” değil ”öldüler”
Hakkı Devrim”i düzeltme köşesi açsam Üstadımıza ayıp olacak ama okuyucunun da yanlış ve eksik bilgilenmesine gönlüm razı değil… Hakkı Devrim Üstadımız galiba İstanbul Edebiyat Fakültesi”nde bir iki yıl okumuş… Tabiî tecrübesi de var… Çok önemli bir yayına öncülük etti: “Meydan Larausse”… Elbette ansiklopedik çalışma Üstadımıza çok şey kazındırmıştır ama dil meselesinin başka bir şey olduğunu hatırlatırsam ukalâlık etmiş olmam herhâlde…
Hakkı Devrim “Dil Yâresi”nde şunları yazmış:
“Umut Deniz adlı okurunuza cevap verirken Hasan Cemal”in cümlesindeki bozuk anlatıma değinmediniz.
”Kasırgayı canlı atlatabilen felaketzedeler, daha sonra susuzluktan, açlıktan telef olmaya başladılar” cümlesinde (Milliyet, 10 eylül) ”canlı” kelimesinin gereksiz olarak kullanıldığı ve anlatımı bozduğu kanaatindeyim. Kasırgayı atlatan zaten hayatta kalmış demektir. Cümlenin doğrusunun, ”Kasırgayı atlatabilen felaketzedeler, daha sonra susuzluktan, açlıktan telef olmaya başladılar” şeklinde olması gerekirdi, diye düşünüyorum.
Sizce de öyle değil mi?
– Bence de öyle!” (Hakkı Devrim, Radikal, 5 Kasım 2005)
***
Felâketzedelerden kasıt insanlardır. İnsanlar telef olmaz; hayvanlar telef olur. Meselâ “Belediye ekiplerinin başıboş köpekleri öldürdüğü” değil, “… başıboş köpekleri itlâf ettiği” haberlerini okur, işitiriz. “İtlâf”, “telef”le aynı kökten… “…telef olmaya başladılar.” yerine “ölüp gitmeye başladılar.” denmesi uygundur.
Bir yere daha itiraz edeceğim:
“Daha sonra” zarfını da kaldırmalıyız. Çünkü başta “Kasırgayı atlatabilen felaketzedeler” denmiştir. Felâketi atlatabilenler susuzluktan, açlıktan ölüp gitmeye başlamışlardır ki, “atlatabilen” sıfat-fiili (partisipi) zaten “daha sonra” manasını da içine alıyor.
Yorumlar kapatıldı.