İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

‘Gaflet’, ‘Dalalet’, ‘Hıyanet’

Hilmi Yavuz

Osmanlı’nın son padişahı Vahdeddin, onun eniştesi ve sadrazamı Damad Ferid Paşa ve onun önce Maarif sonra da Dahiliye nazırı Ali Kemal, ‘vatan haini’ mi idiler?

Geçen haftaki yazımı, Mustafa Kemal Paşa’nın ‘Gençliğe Hitab’ındaki üç kavramdan yolaçıkarak şöyle bitirmiştim: ‘’Gaflet’ ve ‘dalalet’, evet, elbette, ama ‘hıyanet’? ‘Hıyanet’ bilinçli ve kasıtlı bir eylemdir. Vahdeddin, Damad Ferid ve Ali Kemal, Müdafaa-i Hukuk hareketine ‘İttihadçı’ paranoyasıyla bakarken ‘gaflet’e, ülkenin yönetiminde ‘dalalet’e düşmüşlerdir;-doğru! Ama kasden ve bilinçli olarak ‘hıyanet’te bulunmuşlar mıdır? Soru, budur!

Mütareke dönemi İstanbul’unun İttihadçı korkusunu, dahası endişesini anlamak mümkündür. Zira, 1908’de, II. Meşrutiyet’in ilanından sonra, Feroz Ahmad’ın deyişiyle ‘iktidarı, ordu ve Babıali’nin temsil ettiği bürokrasi gibi geleneksel kurumlarla paylaşm[ış]’olsa da, kamuoyu, hükümetlerin uyguladığı politikalardan daima İttihad ve Terakki’yi sorumlu tutmuştur;-İttihad ve Terakki, Sina Akşin gibi söylersem, bir ‘denetleme iktidarı’ konumundadır çünkü! 1910’da kurulan Hakkı Paşa hükümeti ile kabinedeki İttihadçı mebusların sayısı artacak ve Parti, Said Halim Paşa’nın sadrazam oluşuyla birlikte, 1913 yılından başlayarak ‘tam iktidar’ olacaktır!

Unutmamalı: Birinci Dünya Savaşı’ndan Osmanlı’nın ağır bir yenilgiyle çıkmasının birinci derecede sorumlusu, 1914-1918 yılları arasında iktidarı, aralarındaki anlaşmazlıklara rağmen, ellerinde bulunduran Enver, Talat ve Cemal Paşa’lar takımıdır.

Ermeni tehciri meselesini Osmanlı’nın (ve maalesef bugün, Türkiye Cumhuriyeti’nin) başına bir ‘bela’ olarak saran da, Talat’ın dahiliye nazırlığı sırasında İttihad ve Terakki hükümetidir. Dolayısıyla, Osmanlı halkının ülkeyi acz içinde bırakan İttihadçı’lara karşı pek de hayırhah duygular beslemiyor olmasını yadırgamamak gerekiyor.

Savaş sonrasında İtilaf devletleri ile önce Mondros ve sonra da Sevr anlaşmalarının imzalanmasını hazırlayan şartlar, tamamen, ‘gaflet ve dalalet’ içinde olan İttihad ve Terakki iktidarının marifetidir. ‘Mondros’ Mütarekesi, Talat’ın Sadaretten istifasından sonra kurulan ama yine İttihad ve Terakki’nin bir nevi ‘denetleme iktidarı’ olan Ahmed İzzet Paşa hükümeti tarafından imzalanmıştır;- Sevr ise 5. Damad Ferid hükümeti tarafından! Görünüşte, Sevr’de İttihadçıların sorumluluğu yoktur, ama Damad Ferid Paşa hükümetine o yüzkarası hacalet belgesini imzalama yolunu açanlar, kısaca, Osmanlı’yı aciz ve zelil duruma düşürenler, onlardır: İttihad’çılar!.. Damad Ferid hükümetinin Mondros’un kaçınılmaz sonucu olan ‘Sevr’i onaylamaktan başka yapacağı hiçbir şey yoktu;- İttihadçılar, her şeyi ağızlarına yüzlerine bulaştırmışlardı çünkü! Ayrıca, Prof. Tarık Zafer Tunaya hocamızın da belirttiği gibi, ‘Sevr’in Padişah tarafından onaylandığına dair hiçbir belgeye de rastlanmamıştır’…

Ali Kemal’in ‘vatan hainliği’ne gelince: O, İttihadçıların Osmanlı’yı nasıl bir yıkıma uğrattığının farkındadır. Anadolu hareketini İttihadçılığın restorasyonu gibi görmekte, hiç şüphesiz, yanılmış, ‘gaflet’e düşmüş olabilir; -ancak, Sina Akşin’in de belirttiği gibi, ‘Müdafaa-i Hukuk örgütlerinin esas itibariyle İttihad ve Terakkililerce oluşturulduğu’nu da gözardı etmemek gerekir.

Peki, Ali Kemal ‘vatan haini’ mi idi? Ya, İzmit’te Nureddin Paşa tarafından linç ettirilişi?

Yahya Kemal’in, ‘Siyasi ve Edebi Portreler’de Ali Kemal hakkında pek de lehte sayılamayacak bir portre denemesi var. Esas metin, anlaşıldığı kadarıyla günün şartlarına uygun olarak Ali Kemal’in ‘ihanet’inden söz etse de, ‘Portreler’i yayına hazırlayan ‘Yahya Kemal Enstitüsü’, ‘Ali Kemal’ portresinin sonunda şu notu eklemek gereğini duymuştur:

“Ali Kemal’in yukarıdaki hazin macerasını okuyanlar, bu talihsiz gazeteciyi uğradığı acı akıbete, gazetecilik mesleğinde umumi temayüle aykırı bir içtihad tutmuş olmasının sürüklediğini anlamışlardır.

Bununla beraber, Yahya Kemal’in daha Paris’te talebe iken tanıdığı; yıllarca birlikte çalıştığı; Türk matbuat alemine Yahya Kemal’i büyük sitayişlerle tanıtan ilk başmuharrir olan Ali Kemal hakkında Yahya Kemal’in şu şifahi kanaatini de bilmekte fayda vardır:

‘Ali Kemal’in vatana ihanet ettiği ileri sürülemez: Uğradığı akıbet millet mizacına ve millet ekseriyetine muhalif bir içtihada inat ve ısrar etmesindendir’”.

Yani, ‘gaflet’ ve ‘dalalet’!..

Yorumlar kapatıldı.