İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Karabağ kaçkınlarının dönüş umudu, güçlenen Azerbaycan

‘Evimize dönmek istiyoruz.’ diyor; Sabirabad kenti yakınında kurulan mülteci kampında yaşayan ‘kaçkın’ Azeriler. Ermenilerin işgal ettiği topraklardan sürülen 800 bin kaçkın Azeri de aynı dramı yaşıyor.

1992-94 arasındaki savaşta Ermenilerin işgal ettiği Azeri topraklarından mülteci konumuna düşen, Azerice ifadesiyle ‘kaçkınların’ kimi tren vagonlarında, kimi derme çatma kulübelerde kimi ise devletin kendileri için inşa ettiği modern kamplarda. 6 Kasım’daki seçim öncesi düzenlenen bir basın turu çerçevesinde Sabirabad’daki Kalakayın kaçkın kampını ziyaret ediyoruz. Kampta 20 bin ‘kaçkın’ yaşıyor. Azerbaycan yönetimi, bu insanlara aylık kişi başı 1 kg yağ, 5 kg şeker, 1 kg pirinç erzakın yanı sıra 6 dolar yardımda bulunuyor. Devletin, işgal bölgelerinden mülteci konumuna düşen kaçkınlara aylık toplam 130 milyon dolar ayırdığı belirtiliyor.

Er ya da geç evlerine döneceklerine inanıyorlar.

Bazıları, ‘Azerbaycan ordusu eskisi gibi değil, gerekirse savaşarak geri alacağız.’ diyerek, Azerbaycan’ın sadece savunma bütçesinin 600 milyon dolar, Ermenistan’ın ise tüm bütçesinin 1 milyar dolar olduğunu hatırlatıyor.

Altyapının bulunmadığı kampta yaşayan çocuklar, her gün izledikleri Türk televizyonları sayesinde çok güzel İstanbul Türkçesi konuşuyor. Bir Azeri, ‘Böyle devam ederse artık İstanbul Türkçesi ortak dilimiz olacak.’ diye espri yapıyor. ‘En çok hangi programı izliyorsunuz?’ sorularına karşılık çocukların ilk söyledikleri Sırlar Dünyası, Büyük Buluşma ve Kurtlar Vadisi oluyor. Hepsi destekledikleri bir Türk futbol takımının adını da eklemeyi unutmuyor. Çocuklar arasında son dönemde çıkış yapan Fenerbahçe’ye destek yaygın. Yetişkinler ise çoğunlukla Galatasaraylı… Bir de spor spikerlerine mesajları var: ‘Milli maçlarda Türk takımına 70 milyonun kalbi sizinle demeyin. 8 milyon da Azerbaycan’dan ekleyerek söyleyin.’

Kamptakiler Azerbaycan genelinde olduğu gibi siyaset ve seçimler konusunda da konuşmaktan kaçınıyor. ‘Neden korkuyorsunuz konuşmaya?’ diye sorduğumda, içlerinden biri, “Demokrasimiz henüz konuşabileceğimiz olgunluğa ulaşmadı.” diyor. Azerbaycan’da Ukrayna, Gürcistan veya Kırgızistan’daki gibi halk darbesi olup olamayacağını, kendilerinin bunun için Bakü’ye yürüyüp yürümeyeceklerini sorduğumda yaşlı bir kaçkından manidar bir cevap geliyor: ‘Açlıktan ayakta zor duruyoruz; Bakü’ye nasıl yürüyelim?..’

Bilesuvar ilindeki mülteci kampında yaşayanlar ise diğerlerinden şanslı. Kusursuz bir altyapısı bulunan kampta her aileye bahçeli bir evin yanı sıra 0,6 hektar da toprak vermiş devlet. Hastaneleri, halkevleri ve internet bağlantılı bilgisayarların bulunduğu bir eğitim merkezleri var. Okula gittiğini söyleyen çocuklara büyüyünce ne olacakları soruluyor. İçlerinden biri ilginç bir cevap veriyor: “Türk olacağım.”

Kaçkınlar arasında İmişli kentinde olduğu gibi 12 yıldan beri tren vagonlarında yaşamlarını sürdürmek zorunda kalanlar da var. 600 aile odalara böldükleri tren vagonlarında yaşam mücadelesi veriyor. Vagonuna konuk olduğumuz Güzel Yusufov, savaş nedeniyle Ermenistan’da yaşadığı evinden kaçmak zorunda kalmış. Bu nedenle o, diğerleri gibi evine dönmekten bahsetmiyor. Onun talebi 6 kişilik ailesiyle yaşadığı kentte kalıcı olabilmek.

Yaşanan bu trajediye rağmen uluslararası toplum, 10 yılı aşkın süredir Azeri toprakları üzerindeki Ermeni işgalini sona erdirme konusunda mesafe kat edemiyor. Karabağ konusunda Erivan’a baskı yapmayan bazı ülkelerin, sözde soykırım konusunda Türkiye’ye baskıyı her geçen gün artırması da işin tuzu biberi.

30.10.2005

CELİL SAĞIR-SABİRABAD

Yorumlar kapatıldı.